MİT. Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür’ün, kendi internet sitesinde geçmişte yazdığı “Türkiye’ye biçilen rol” başlıklı makalesini okuyorum.. 

Eymür bu yazısında, Türkiye’nin geleceği konusundaki endişelerini dile getirerek Gezi olaylarından itibaren başlatılan son gelişmeleri ABD eski Başkanı Bill Clinton ve CIA Orta Doğu Dairesi eski Sorumlusu ve Büyük Orta Doğu Projesi’nin baş mimarı Graham Fuller’in kritik değerlendirmelerine dayandırarak ‘bölünme’ uyarısı yapıyor..
     
Fuller’in,  “Din siyasete soyununca, gerçekçi bazı tavizler vermesi gerektiği” açıklamasından;        
Yine ABD. eski başkanlarından Clinton’ın, 1999’da bir konferansında Türkiye hakkında “Onlara Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış tarzı ve Avrupalı güçlerin bu süreçte aldıkları kararlarla şekillendiğini anlatacağım..” dediğinden bahsediyor..  
   
Ayrıca;  “Türkiye’ye biçilen rolde istikrarlı bir şekilde yürütülmesi gereken ‘demokrasi, laiklik ve din’. unsurlarından biri veya birkaçı eksik olduğu takdirde, sadece iç güçlerin değil, dışarıdaki süper güçlerin de Türkiye’ye belli yöntemlerle müdahale edeceği kuvvetli bir varsayımdır. Türkiye’nin İran tarzı bir İslam devleti olabileceğini düşünmüyorum, ancak son günlerde Cizre’den gelen PKK ile ilgili tatsız haberleri, ABD Büyükelçisi’nin zamansız doğu ve güneydoğu seyahatlerini de dikkate alıp, Türkiye’nin bölünmesi ve istikrarı açısından derin endişeler taşıyorum..”  Diye bildiriyor..        

Eymür’ün bu yaklaşımının yanısıra, diğer bir otorite Prof. Ümit Özdağ’a  yöneldiğimizde, onun da bu noktada yaptığı değerlendirmeler geliyor aklımıza..  Prof. Özdağ da ilginç bir yorumunda; “..PKK dağlarda ve BDP kentlerde ayaklanma hazırlığı içinde görülmektedir. En azından AKP Hükümetinin böyle düşünmesini sağlayacak adımlar atılmaktadır. Önümüzdeki günler sıcak bir yazın habercisi olabilir..”  Şeklinde açıklama yapmış idi..
    
Tecrübe ağırlıkları inkâr edilemez çizgideki bu stratejistlerin bir “bölünme paranoyası” yaşadıkları ihtimalini dahi düşünerek, konu edilen bölge, örgütler ve gelişmelere baktığımızda;  
  
* Hükümetin, “Bölgedeki tüm kürtleri temsil eder pozisyonuna sokar şekilde” Apo adlı kanlı terörist başını;  yine Onun başka bir versiyonu olan Barzani belasını “devlete muhatap” kabul etme hatasına düştüğü, Keza BDP. nin daha geniş yelpazeye oturtulması ve PKK. teröristlerinin de bu partide yer almalarına ilişkin gelişmelerde yeterince önlem alınamadığı,         

* B.O.P. un gerçekleşme takvimine uygun şekilde “4 ayrı bölgede kurulacak özerk kürdistan bölgesi” adımlarının atıldığı; bunun Irak ve Suriye ayaklarının neredeyse gerçekleştirildiği, bundan sonra İran ve Türkiye topraklarındaki 3. ve 4. özerk kürdistan bölgelerinin ilan edilmeleri aşamasına gelindiği,  
  
* Özellikle Suriye sınır boylarımız olmak üzere güneydoğu bölgemizde muhtelif defalarda  “kaçakçılık grupları”  adı altında yapılan kalkışma provalarının da yoğunlaştırıldığı,
    
* Türk Silahlı Kuvvetlerinin devletin varlığını "içeriden gelecek" tehlikelere karşı koruma görevine, anayasal anlamda son verildiği,    

* Yine bir Amerikan Projesi ve truva atı olan FETÖ terör örgütünün, devletin en ücra köşelerinde kadrolaşmasında gereken önlemlerin zamanında alınmadığı / ya da alınamadığı,
      
* En son FETÖ terör örgütünün darbe teşebbüsünden sonra, faillerin tespitindeki akla karanın ayrılmasında maalesef  Savcılarımızın hızlı davranamadıkları,
  
Gibi gelişmelere baktığımızda, ne Mehmet Eymür’ün ne de Ümit Özdağ’ın o günlerdeki  endişe ve beklentilerinde paranoya ve fantezi içinde olmadıkları anlaşılmaktadır.. Son gelişmeler her ikisinin kuşkularına da haklılık vermektedir.  
   
Evet, Türkiye Cumhuriyeti tartışılmayacak derecede güçlü ve büyük bir devlettir.       
Ancak malum global güçler tarafından paçamıza atılan kancayı da küçümsememek gerek..
 
Geçtiğimiz günlerde stratejik teori ya da siyasi fantezi olarak görülen ve bugün böyle olmadığı anlaşılan bu gelişmelerin;  iş işten geçmeden kökten halli için devletimizin de, kendisine yakışır ve milletinin beklediği “daha milli politikalara” yönelmesi son derecede önem arz etmektedir.. 

Aksi halde "bekle gör" politikaları sonucunda varılan noktalarda, tüm bunları  tarih nasıl yazacak bilemem fakat,  birileri “kendi düşen ağlamaz” diye hatırlatacaktır bizlere..
     
Allah Devlet ve Milletimize zeval vermesin, derdimiz budur sadece..      
Bir de ardı arkası kesilmeyen Şehit Cenazelerimiz..      
(Mekanları cennet olsun, tüm Milletimize ve Şehit Ailelerine sabırlar diliyorum..) 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.