Vesveseye kapılmanın dayanılmaz hafifliği ile birlikte, sonrasında, tabii ki mücerret olaylarla karşı karşıya kalacaksın. İstisna teşkil etse de sonuçta meczup bir durumda da olsan geleceğini bir halel getirmemeye gayret edeceksin.
Bu arada da sinirden evsafı ne olursa olsun, an itibariyle şikemperver olmuş bir adam olarak bütün teamülleri yok sayarak yiyecek bir şeyler arayacaksın. Maksat stresini sürüncemede bırakmadan, senin sinirlerinin bozulmasının müsebbibi ile sorununu çözemeyeceğin için ne bulursan götüreceksin tabii ki... Yaşadıklarından müteessir, yüreğin feveran edecek durumda iken, her ne kadar namüsait olsan da götüreceksin ne bulursan, yarasın, afiyet olsun.... Ne diyelim ki ?

Müptezel duruma düşürülmüş olman yetmezmiş gibi üstüne kendi çabanla tahammülfersa bir adam olman kadar doğal bir şey olamaz. Bu durumda, fevkalbeşer olman da beklenemez zaten. Bu yaşanılanın da durup dururken mülhem olacağı yok. Hoyratça duyguların kontrol edilmesi mümkün olmayınca olacağı budur işte... Tasavvur dahi edemeyeceğin duruma düşmüşsündür artık; güya layetezelzel bir sinir sistemine sahip olmana rağmen sonuç hüsrandır. Derakap, ne bu konuyu istişare edebileceğin kimseler, ne de durumuna tanık olacak şüheda da yoktur etrafında... Olsalar, bilmukabele konuyu karşılıklı istişare ettikten sonra, kim bilir belki de bütün beklentilerinden sarfınazar edeceksindir.

Ahh.. kadınlar...
Her zaman hayatımızda hudayinabit gibidirler ki neredeyse basübadelmevt bile olacaklardır. Bunu ben demiyorum hak dinin kitabında dahi yazıyor basübadelmevt olabilecekleri... Hayatımız; bitecek kısmını geçtik, sağ veya ölü hiç fark etmeden biteviye de sürecek sanki... Vaveyla atmanın vaktidir ki; hayatımızda tek müspet olan varlıklar kadınlardır desek yeridir. Mevzubahis de kadınlar olunca hayatımızda muvazene sağlamak pek mümkün gözükmüyor. Ayrıca harcıalem gibi gözüken lakin bütün hayatımıza sirayet etmiş olan kadın konusu bir yerde bizi kalender meşrep de yapmıyor değil doğrusu...

İzzetinefsimizle çok da fazla oynayıp mahcup duruma düşmenin bir gereği yok. Kadınlarımızla genelde mükerrer olarak yaşadığımız halde alışamadığımız paylaşımlarımız her zaman olmuştur ve olacak da... Şimdi gıybet yapıyormuş gibi bir duruma düşmenin de mantığı yok biliyorum lakin bu yüzden de inisiyatifi yine de karşı tarafa bırakmanın da doğru olduğunu düşünmüyorum. Müdana etmek istemesem de sonuçta kadınlarımız bize Allah 'ın yadigarları diye de düşünmüyorum değil hani...

Bir temenni de bulunmak istesem yine de kadınlarımız için mahlas olan 'cadı' gibi söylemleri tasvip etmem mümkün olamaz. Artı, eksi olsak da sonuçta da onlar bizim canlarımız ve biz onlara karşı nüktedan olmak durumundayız. Aslında onlar safderun insanlardır ve basiret sahibidirler de aynı zamanda... Bilakaydüşart onları herhangi bir sansasyona mahal vermeyecek şekilde anlamak zorundayız bizler...

Gerçi buraya kadar beni anlayabildiyseniz sizler ve bana karşı buraya kadar herhangi bir harfendaz duruma da düşmediyseniz, bundan sonrası kolay demektir.
Netameli yazdığımı sanmayın. Sadece sizleri eski kelimeler arasında biraz gezdirip, hatırlatma yaparak, birikimlerinizi tekrar kazanmaya müstahak hale getirmeye çalışıyorum... Anlayışınıza sığınıyorum tabii ki...
Velhasıl iyi geldik buraya kadar... Cevval davranışlarıma bakmayın siz benim, bilakis sakin mizaçlı bir adamımdır. Karşınızda pespaye durumlara düşmeyi asla istemem. O yüzden de sizinle sohbet ederken serdengeçti bir duruşum olur her zaman... Size karşı ikrarda bulunur, hiç bir şeyi sizlerden saklamaz ve de sahih olan bilgileri aktarmaya gayret ederim sizlere... Bana teessüfte bulunmanız beni gerçekten rencide eder, bunun bilincinde olduğum için neşriyatlarımda muteber bilgilere yer verir ve edepli davranır, edepli yazarım.
Teşekkül etti hemen hemen yazım, hem de pinhan bir şey kalmadan ve de emeğimin karşılığı olarak...
Geldiğimiz nokta itibarıyla; deryadil bir minvalde, kadın konusu, ben ve siz  olmak üzere müselles bir halde ortaya koyduğumuz ve bilahare de tartışabileceğimiz bir durumdayız şu anda.
Muhakeme yeteneğimizi kaybetmek üzeriyiz gibi geldi bana... Uzatmadan tam melankoli bir hal almışken kendimizi toplayıp bir karara varmamız sağlıklı olacaktır.

'Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağarmış' diye tecrübelerini bize aktarmış olan atalarımızı da kırmadan eski kelimeleri yeniden canlandırmak için bu yazımızı yazmış olduk. Arada kadınlarımızı konu ettik lakin her zaman olduğu gibi yine gereken ilgiyi, alakayı göstermedik gibi oldu. Daha geniş anlatmamız gerekirdi sanki...

Neyse bitirirken şimdi haklarını teslim edelim ve onlara biraz müsamaha gösterelim, pek bir şey kaybetmeyiz diye düşünüyorum. Hatta onlara bırak birazı da fazlaca müsamaha göstermemiz aliyyülala olabilir. Çünkü; onlar nefaset sahibidirler, asla tamahkarlık yapmazlar. Kendimizi aşıp sırnaşık bile davranabilmemiz onları mutlu edebilir. Bu çarnaçar yapmamız gereken bir eylemdir. Ne aksülamel ile karşılaşırsak karşılaşalım bu eylem olacak, onlar bunu hak ediyorlar. Çünkü; onlar bizim için birer sevgili, eş, kardeş ve hepsinden önemlisi bilhassa anne...

'Anne; dünyaya can getirmiş insan, yaşam kaynağı, Türkçe kökenli olan kelime, na-na çocuk sözünden türetilmiş olan ana kelimesinden evirilmiştir.' diye geçiyor Lügat 365/bazı kelimeler çok güzel adlı kitapta...
'Babalar gibi' başlıklı yazımda belirtmiştim, hatırlatma yapmamda fayda olacağını düşünüyorum. Benim geleceğim, oğlum, bana doğum günü hediyesi almıştı demiştim; Lügat365 (bazı kelimeler çok güzel) isimli bir kitap... Unutulmakta olan 365 kelimenin tekrar can bulduğu bu kitaptan alıntıydı bu yazımın da başında yazdığım kelimeler, anlamlarını kısa kısa bu yazımın altına da aldım. Hani demiştim ya; hediye seremonisinin en can alıcı noktası, "kitapta ayracı koyduğum yer önemli" demişti hediyesini verirken oğlum.  Tabii ki ayracı koyduğu sayfayı açtım ben de ve açtığım gibi de kelimelerin en babası ile karşılaşmam bir oldu: BABA...
Yine niye kurcaladım bu işleri... Çünkü; kendime yontma derdindeydim. Eeee... Bugün babalar günü sonuçta, öyle değil mi?
Lakin.. Babalar günü mü..?
Evet... Babalar günü de... Sonuçta kadınların omuzlarında yükselen bir gün bu gün ve de babalar da kadınların omuzlarında yükselen adamlar değil mi sonuçta...
Neyse, yeri ve zamanıdır şimdi...
Tüm babaların ve baba adaylarının babalar günü kutlu olsun...
Bağlayayım, yazımın kurdelesi olsun bu son söz; biliyorum 15 milyar yıl geçmiş, biraz umutsuzca bir dilek olacak ama birbirimizi anlamaya çalışalım, hiç değilse özel günlerde...

Vesvese (Huzursuz eden dayanaksız ihtimaller. Kuruntu. Endişe.)
Mücerret ( Maddi mevcudiyeti bulunmayan. Soyut. Yalnız.)
İstisna ( Benzerlerinden ayrı olma. Ayrı tutulma. Kaide dışı.)
Meczup (Tesir altında kalarak cezp edilmiş kişi. İlahi aşk ile cezp olup, dünyayla ilişkisini kesmiş kişi anlamı, zamanla aklını yitirmiş kişi anlamına evirilmiştir.)
Halel (Bozukluk. Hasar. Zarar. Eksiklik.)
Evsaf (Özellikler. Nitelikler. Vasıflar.)
Şikemperver (Yemek yemeyi seven. Boğazına düşkün.)
Teamül (Yapılması alışkanlık ve adet haline gelmiş davranış.)
Sürünceme (Sonuçlanması beklenen işin, envai çeşit sebepten ötürü gecikmesi.)
Müsebbip (Sebep ya da neden olan. Vesile olan. Sorumlu.)
Müteessir (Üzgün. Etkilenmiş. Olumsuz etki altında kalmış.)
Feveran (Fışkırma. Coşma.)
Namüsait (Elverişli veya uygun olmayan.)
Müptezel (Saygınlığını yitirmiş. Bolluktan dolayı kıymetini kaybetmiş. Bayağı.)
Tahammülfersa (Dayanılmaz, çekilmez. Tahammülü aşan.)
Fevkalbeşer (Üstün nitelikli insan. İnsanüstü.)
Mülhem (Gönlüne doğmuş. İlham almış.)
Hoyrat (Hırpalayıcı. İncitici. Kaba saba.)
Tasavvur (Hayal ederek gözünün önüne getirme. Düşünde canlandırma.)
Layetezelzel (Sarsılmaz. Yanılmaz. Her şartta güvenilir.)
Derakap (Hemen arkasından. Peşi sıra. Derhal.)
İstişare (Fikir danışma. Konuyla ilgili başkasından görüş alma.)
Şüheda (Şehitler. Şahitler.)
Bilmukabele (Karşılıklı olarak. Karşılıklı. Dilek ve hislerin karşılıklı olduğunu belirtmek için, cevaben kullanılan bir söz.)
Sarfınazar (Vazgeçme. Görmezden gelme.)
Kadın (Bayan değil, kadın.)
Hudayinabit (Ekilmeksizin, kendiliğinden biten ot.)
Basübadelmevt (Ölümden sonra dirilmek. Yeniden canlanmak.)
Biteviye (Sürekli. Durmadan. Aynı şekilde. Tekdüze.)
Vaveyla (Çığlık. Feryat.)
Müspet (Kesin ve sabit olan. Gerçekleşmiş. Olumlu.)
Mevzubahis (Bahsedilen. Konu olan. Sözü edilen.)
Muvazene (Denge. Denkliğini ölçme. Ağırlıkların eşit olması.)
Harcıalem (Herkesin alabileceği, herkes için uygun olan. Kalıcı özelliği olmayan. Sıradan.)
Sirayet (Yayılma. Bulaşma. Başkasına geçerek tesir etme.)
Kalender meşrep (Dünya malında gözü olmayan, hoşgörülü ve kalender mizaçlı kişi.)
İzzetinefis (Kişinin kendisine duyduğu saygı.)
Mahcup (Sıkılgan. Utangaç. Hicap eden.)
Mükerrer (Yinelenmiş. Tekrar edilmiş.)
Gıybet (Bir kimsenin arkasından konuşma. Dedikodu.)
İnisiyatif (Bir konuda gerekli kararları tek başına verebilme gücü. Girişim.)
Müdana (Minnet etme. iyi görünmeye çalışma. Borçlu hissetme.)
Yadigar (Bir kimseyi veya bir olayı hatırlatan şey ya da kişi. Hatıra.)
Temenni (Bir şeyin olmasını dileme, dilek. İstek.)
Mahlas (Gerçek isim yerine kullanılan takma isim.)
Nüktedan (Nükte yapmakta usta kişi. Nükteci.)
Safderun (Kalbi temiz olduğu için kolayca aldanabilen.)
Basiret (Bir şeyin gerçekliğini ve geleceğini gönül gözüyle kavrama. Öngörü.)
Bilakaydüşart (Kayıtsız şartsız. Hiçbir kısıtlama olmadan.)
Sansasyon (Birçok kişiyi bir anda tesiri altına alan heyecan.)
Harfendaz (Laf atan. Haysiyet kırıcı söz söyleyen.)
Netameli (Tekin olmayan. Gizli bir tehlikesi olduğuna inanılan.)
Müstahak (Ceza veya ödülü hak etmiş. Kazanmış.)
Velhasıl (Kısacası. Sözün kısası.)
Cevval (Hareketleri keskin ve çabuk olan. Yerinde duramayan.)
Bilakis (Tam tersine. Aksine.)
Pespaye (Aşağılık. Bayağı. Adi.)
Serdengeçti (Canını esirgemeyen, ölmeyi göze almış kişi. Fedai.)
İkrar (Saklamayıp doğruca söyleme. Kabul ve tasdik etme.)
Sahih (Hakiki. Doğru. Kusursuz.)
Teessüf (Üzülme. Kederlenme. Hayıflanma.)
Neşriyat (Yayımlanmış yazılar ya da eserleri. Yayın.)
Muteber (Değerli. Güvenilir. Saygın. Hatırı sayılır.)
Teşekkül (Belli bir şekle ve biçime girme. Oluşma. Meydana gelme.)
Pinhan (Saklı. Gizli. Gizlenmiş.)
Emek (Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü. Zahmetli çalışma.)
Deryadil (Anlayışlı. Her şeyi hoş karşılayan.)
Minval (Biçim.Yol. Usul. Üslup. İşleyiş.)
Müselles (Üçlü. Üçgen. Üç kısımdan oluşan.)
Bilahare (Sonra. Sonradan. Daha sonra.)
Muhakeme (Akıl yürütme. Etraflıca düşünme. İki taraflı dinleyip hüküm verme.)
Melankoli (Hüzün ve hüzünlü olma hali. Kara sevda.)
Müsamaha (Hoşgörülü davranma. Hoşgörü. Göz yumma.)
Aliyyülala (İyinin de iyisi. En üstün. Pekiyi.)
Nefaset (Kıymetli, güzel ve beğenilir olma.)
Tamahkar (Açgözlü. Bir şeye aşırı istek duyan kişi.)
Sırnaşık (Sevilmek ve hoşa gitmek amacıyla, rahatsız edecek ölçüde ısrar eden.)
Çarnaçar (İster istemez. Mecburen. Çaresiz şekilde.)
Aksülamel (Tepki. Reaksiyon.)
Bilhassa (Özellikle. Hususi olarak.)
 
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.