Ay ve gün döngüsü ile insanın etkileşimi, şaşırtıcı ve özeldir. Uykuya, yaratıcılığa, elektronik aletlere, yaşama ayrı ayrı etkileri var. Kişisel yaşadığım etkileşim özel olsa da sizlerle paylaşmakta sorun görmüyorum..

Ayın küçülme döneminde yaşadığım aksilikleri örnekleyeceğim:

1. Dolmuşa son paramı verdim ve bindim, cüzdanımın yok olduğunu fark edip geri indim.

2. Cüzdanımı boya aldığım dükkânında düşürdüğümü sandım ve gittim, neyse düştüğü yerdeymiş.

3. Bankamatiğe gidip para alayım dedim makbuz verdi, para yok!

4. Tuttuğum evin elektrik ve su borcu çıktı.

5. Akşam yapacağımız buluşmaya kimse gelmedi.

6. Telefonun pin kodu kilitlendi. Bilgilerini sıfırlamak zorunda kaldık.

Yukarda yaşanan aksilikler iki gün içinde yaşandı. Daha sonraki ayda, tekrar arka arkaya aksilikler yaşadım. Bir öncekinin tarihine göre bu seferki aksilikler Ay'ın yine küçülme dönemine rast geliyordu. Yani o tarihten 3-4 gün önceye. Arka arkaya gelen aksiliklerde gözlemci olmak ve beklemek en uygun çözümdür.

Genel olarak 22.30 yatıp, 7.30 kalkarım. Fakat bazı geceler uykum geldiği halde yarım saat sonra fırlayıveriyorum. Terslikler art arda gelirken, güzellikler de art arda geliyor ve su gibi akıyor..

Bu gece olduğu gibi! Yatağa girdikten biraz sonra gözlerim açılıverdi. Kalktım, bir şeyler yedim, yazdım, resimlere girecek gücüm yok gibi olunca da gelen yeni fikirleri karaladım, not ettim. Yattım. Sabah uyandığımda yüzümü bile yıkamadan bu yazıya giriştim. Bazen fikir gelse de el kalkmıyor, bir çizgi bile çizmek istemiyorum. Sonrada AYın durumunu merak edip baktım. Bugün Ayın birinci günü, hilal'in oluşumu, 17 Eylülmüş!

Bu olumlu, yüksek enerjili günler ayın 14 üne kadar sürüyor. Birkaç yazı, resim peş peşe çıkıyor. Bizler yeni kararları bu dönemde alırsak daha kolay oluşur sanırım. Altay inancında, Ayın 8. 12. 13, 14. günlerinde TOM” isimli pozitif enerjilerin yayıldığına inanılırmış. Ay 14. gününde en zirve güzelliğini yaşıyor ve ertesi gün küçülmeye başlıyor. Ayın on dördü” güzellemesinin de neden edebiyatımıza girdiği anlaşılıyor bence.

Gün döngüsü de önemlidir. Özellikle sabah gün doğumu ve gün batımı. O zamanlarda sakin olup trans haline, geçebiliriz. Bir ney ya da mistik müzik dinleyip arınabiliriz. Tam o zamanlar dua (niyet) yapma, isteklerimizin düğmesine basma zamanıdır. Öğle sonu daha canlı müzikler dinlenebilir. İsteklerimizin bedenden mi, candan mı geldiğini ayırt edebiliyor muyuz? Canını değil de bedenini dinleyen birisi için ne zaman, ne kadar, ne yiyeceği de fark edilir. Yiyeceklerimizin doğal ve taze olmasına önem vermeliyiz. Yiyecek bilincimize girmesine izin verdiğimiz ilk enerji seviyesidir. Enerjimizi yüksek tutacak, sevdiğimiz ve yenilendiğimiz uğraşları mutlaka yaşamımıza geçirmeliyiz. Ve günün hangi saati su içilir, hangi saati tuvalete gidilir, yaklaşık olarak bilinir. Biyolojik ritim herkese göre değişkendir. Yalnız bu akış halini sabitlemeyi düşünmeyelim, alışkanlık oluşursa akış duraksar. İfade etmeye çalıştığımız gibi bizi etkileyen bir çok akış içindeyiz. Kişinin de değişkenliği söz konusudur. Doktorlar kişiye göre reçeteyi bu ayrımdan dolayı yazarlar sanırım.

İç sesi ve bedeni daha çok dinlemeyi önererek, hoş kalın diyoruz! 

(James Redfıeld, On ikinci bilgi, kitabından)

www.leylasabah.net

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.