2 Temmuz 1993… Sadece Türkiye’nin değil, insanlığın da en karanlık tarihlerinden biri. Kültürel bir etkinlik için gittikleri Sivas’ta, önce Buruciye Medresesi’nde taşlanan sonra sığındıkları Madımak Otelinde, (insan demenin bile mümkün olmadığı) bir güruhun, “yakın, yakın”, çığlıkları arasında yakılarak katledilen 33 güzel insanın. İNSANLIĞIN KATLEDİLMESİNİN 32. YILI.

Tıpkı Maraş gibi, Çorum gibi, Gazi, 20 Temmuz Suruç, 10 Ekim Gar Katliamları gibi önceden planlanmış, göz göre gelen, üstelik 8 saat sürmesine karşın hiçbir iktidar yetkilisinin müdahale etmediği ya da edemediği bir katliamı yıllar geçse de unutmak mümkün mü?
Yukarıdaki fotoğrafta saz (bağlama) çalan Serkan, 19 yaşında. Ayakta gülümseyen de ağabeyi Serdar, o da 21. İkisi de 93'ün 2 Temmuz'unda Madımak'taydı. Serkan öldürüldü, Serdar öldü sanılarak morga kaldırıldı; ailesine teslim edilirken tesadüfen yaşadığı anlaşıldı ve 15 gün Ankara'da yoğun bakımda kaldı.
Dava avukatlarından birinin o an için söyledikleri: "Kim ne anlatırsa anlatsın, isterse ciltlerce kitap yazılsın, oğullarından birinin yaşadığını öğrenen o babanın attığı çığlığı, yüzünün bir tarafı salya sümük ağlarken, bir tarafının nasıl kahkaha attığını kimse tarif edemez. İşte SİVAS oydu.’
YILANIN VE İNSANIN DOĞASI
Yaz ayında, Temmuz’un sıcağında ormanlarımız yanıyor, içimiz kan ağlıyor.
Sade vatandaş, ‘bu vatanın ağacını, taşını toprağını, kuşunu, kaplumbağasını zerre kadar umursamayan, yıllardır onlarca şirketin milyarlarca lira vergi borcunu affederken, hala bir ACİL DURUM YANGIN SÖNDÜRME FİLOSU kurmayanların, emri hak vaki olacağı zaman bir yudum su verenleri olmasın ve tarifsiz acı çeksin’ diye beddua ediyor.
Orman yangınları acının yanında insan olmanın özelliğini öne çıkaran öykülerin üretilmesine de yol açıyor. İşte o öykülerden biri:
Bir hayvan sever, orman yangınında can çekiştiğini gördüğü yılanı alevlerin içinden çıkartmaya karar verdi.
Bunu yaptığı sırada yılan onu ısırdı, dayanılmaz acı çekmeye başladı.
Can havliyle fırlattığı yılan tekrar ateşin içine düştü.
Bunun üzerine metal bir çubuğu kaptı ve yılanı alevlerin içinden tekrara çıkarttı.
Gözlemcilerden biri, "Bu yılan seni ısırdı, neden tekrar onu kurtarmaya çalışıyorsun?" diye sordu.
Hayvan sever ise, "Sürüngenlerin doğası ısırmaktır, yılan doğasının gereğini yapar, insan olan da insanlığının gereğini… Yani, biri seni üzdü diye özünü değiştirme, güzel kalbini kaybetme ama her zaman tetikte ve dikkatli ol’ karşılığını verdi.
CEVİZ KURDUNUN HİKAYESİ

Ceviz kurdu, gireceği kadar bir delik açıp içine girer.
Cevizin içi insan beynine benzer, başlar onu yemeye...
Yedikçe şişmanlar…
Karnı büyür…
Yeterince yükünü tutup doyunca gitmek ister ama girdiği delikten çıkamaz…
Daha da kötü olanı; içi yenilince ceviz de kurumuş ve sertleşmiştir, deliği genişletmek artık olanaksızdır…
Kurtçuk oturup bakar, delikten geçip çıkmak için tek çaresi vardır:
Zayıflamayı beklemek…
Aç kaldıkça zayıflar, eski cılız haline döner. Ve bir gün çıkar…
Ama çıktığında mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile bir içsiz ceviz kalmıştır…
Kimi insanlardaki para ve mal - mülk hırsı da ceviz kurduna benzer..
O hırsı yenip, artık yeter dediğinde, çeşitli hastalıklar, ilaçlar, diyetler ile geçirmek zorunda kalacağı,
Koskoca bir kara kış kalmış olur geride.!
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com




