GATA’yı bilirsiniz değil mi?
Gülhane Askeri Tıp Akademisi.
Hani şu, kapatılmasının üzerinden 10 yıla yakın bir süre geçtikten sonra, Devlet Bahçeli’nin, ‘açılması gerekir’ demeye başladığı GATA, Asker Hastaneleri ve diğer askeri sağlık kurumları.
Çok üst düzey bir tıp merkezi olmasının yanı sıra;
- Biyo güvenlikli 3 laboratuvarı,
- Akıllı beyin ameliyathaneleri,
- Katı metal tıbbi tasarım merkezleri,
- 2 bin 500’den fazla deney hayvanının bulunduğu 8 katlı araştırma merkezi bulunan GATA.
- Patlayıcıya maruz kalan deney hayvanını nasıl yaşatacağının eğitimini alan harp cerrahları ve bizzat çatışma bölgesinde muhariplerin yaşadığını yaşayan harp psikiyatristlerinin görev yaptığı, tüm bu uygulamalarıyla dünyadaki benzeri askeri sağlık eğitim kurumlarının en iyisi olan GATA.

GATA, 2015 yılındaki 15 Temmuz hain Fetö darbe girişimi sonrası, 25 Temmuz 2016 tarih ve 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) kapatılarak; Türk Ordusu, askeri hastanesi olmayan Silahlı Kuvvetler durumuna düşürüldü.
KHK şu düzenlemeleri getiriyordu:
"Gülhane Askeri Tıp Akademisine bağlı eğitim hastaneleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi ile asker hastaneleri, dispanser ve benzeri sağlık hizmet birimleri ile Jandarma Genel Komutanlığına ait sağlık kuruluşları her türlü hak ve yükümlülükleri, alacak ve borçları, sözleşme ve taahhütleri, taşınırları ve taşıtlarıyla birlikte, Sağlık Bakanlığına devredilir ve bunlara tahsisli taşınmazlar Bakanlığa tahsis edilir."
Böylece, Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Sistemi'nin temel kurumları olan;
- Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA),
- Eğitim Hastaneleri,
- Asker Hastaneleri,
- Dispanser ve sağlık hizmet birimleri, sağlık kuruluşları,
- TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’nin Türk Silahlı Kuvvetleri ile irtibatı kesilerek Sağlık Bakanlığı’na devrediliyordu.
Sağlık Bakanlığı’na devir işlemiyle hizmetin yürümeyeceği kısa sürede anlaşılınca, 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'na ek yapılarak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yurt içi ve yurt dışı sağlık personeli ihtiyacının giderilmesine çalışıldı.
Ayrıca, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin barışta sunduğu sağlık ve askeri sağlık hizmetleri alanında temel, koruyucu ve kurumsal sağlık hizmetlerinin ulusal sağlık mevzuatında yer alan standartlara göre yürütülmesi ve milli kaynakların etkin, ekonomik ve tarafların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde sağlanması ve yakın işbirliğinin temin edilmesi" amacıyla, 7 Şubat 2018 tarihinde, Sağlık Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı arasında bir protokol imzalandı.
Ancak, telafi edici bu düzenlemelerin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, barış ve savaş durumunda sağlık ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediği değerlendirilmiş olacak ki, başa dönme sinyalleri verilmeye başlandı.
EYVAH Kİ EYVAH, eskilerin deyişiyle “Bad-El Harab-Ül Bağdat...”
Yani, “neyleyim yaptığını veya yapacağını Bağdat (ya da Basra) harap olduktan sonra..”

Beyaz Saray’daki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın görüşmesinden 10 gün önce (15 Eylül’de) Fener Rum Patriği Bartholomeos başkanlığındaki bir heyet Beyaz Saray’ı ziyaret etti. Başkan Trump tarafından kabul edilen Bartholomeos, “Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için Erdoğan’a baskı yapılmasını” istedi.
Bu arada, bazı basın ve medya organlarında Bartholomeos’un, görüşme sırasında 'Türkiye'de zulüm görüyoruz' dediği öne sürüldü. Bu iddiaya ilişkin günler sonra açıklama yapan Bartholomeos ise, 'Zulüm kelimesini kullanmadım, haşa! Günlük hayatımızda zorluklar çıktığını söyledim. Sözlerim yanlış tercüme edildi' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 Eylül Perşembe günü Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmede, "Heybeliada'daki Ruhban Okulu ile ilgili üzerlerine ne düşerse yapmaya hazır olduklarını" söyledi.
Trump ise Erdoğan'ın bu sözleri üzerine, "Yardıma ihtiyaçları vardı ve ben de bunu gündeme getireceğimi söyledim" diye konuştu.
HEYBELİADA RUHBAN OKULU NEDEN KAPATILDI?
Heybeliada Ruhban Okulu herhangi bir siyasi karar sonucunda değil, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 1971’de, Türkiye’deki özel yükseköğretim kurumlarının denetim altına alınması kararı çerçevesinde kapatıldı. O dönem açık olan çok sayıda özel yüksekokul da kapatılmış oldu.
Kasım 1971’de Danıştay’a bu kararın iptali talebiyle dava açıldı. Danıştay’a açılan dava Patrikhane’nin tüzel kişiliği olmadığı, yargıya başvurma ve okul açma ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle reddedildi.

Tarihçilerin iddialarına göre, Lozan Antlaşması hükümlerine bir başkaldırı mahiyetinde “ekümeniklik” iddiasında bulunan Fener Rum Kilisesinin amacı; Ortodoks dünyasının tüm din adamlarını yetiştirmek, bunlar vasıtasıyla Ortodoks dünyasındaki tüm kiliseleri kontrol etmek / yönetmek ve bu kiliseler vasıtasıyla dünya genelindeki ülke yönetimleri üzerinde etkili olmaktı.

Fener Ortodoks Kilisesinin yoğun baskılarına cevap vermek üzere bazı üniversitelerimizdeki İlahiyat Fakültelerinde “Dünya Dinleri Bölümleri” açıldı. Ancak kilise bu bölümleri kabul etmedi.
Bu konuyla ilgili yapılacak çalışma ve alınacak siyasi ve idari karar için dayanak olacak çok sayıdaki belge ve bilginin Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ve MİT Başkanlığı arşivlerinde bulunduğu belirtiliyor.
Uzmanların görüşüne göre, Ruhban Okulu,1971’deki yargı kararları gereği, “yüksek” nitelikli dinî eğitim verecek birim, bir kamu üniversitesi çatısı altında enstitü/fakülte olarak kurgulanabilir. Bu durumda devlet denetimi, YÖK ve MEB aracılığı ile yapılabilir.
Son bir not: İktidar partisi çevrelerinden kulağımıza gelen bilgilere göre, bu sorunun çözümü ‘2026 YILINDA YAPILACAK İŞLER LİSTESİ’ne alınmış durumda.
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com





Çok guzel yazmışsın remzi abi.