Japonya’dan sonra Güney Kore’ye geldiğinizde Türkiye’ye gelmiş gibi oluyorsunuz. Trafik bizdeki gibi sağdan, elektrik bizim gibi 220 volt, insanlar da bizim gibi. Neden derseniz? Bizi taşıyan şoför camdan kafasını çıkarıp, canını sıkan diğer şoföre bağırıp çağırabiliyor. Bağırış çağırış insanlar. Kendimi Türkiye’de sandım.
Kapitalist sistem nedeniyle ‘dinleri imanları para’ sözü onları iyi tanımlıyor. Bu açıdan da bize benziyorlar. Para onları şımartmış diyebiliriz. Bizdeki sonradan görmeler gibi. Kolay değil elbet 1950’lerde savaştan çıkıp Dünya markası teknolojik ürünlere sahip olmak. Dürüst ve çalışkanlıkları ile bunları yaparken din ve devlet işlerini ayırmışlar.
Hundai, Samsung bunlara örnek. Hundai batma noktasına geldiğinde devlet fabrikaya sahip çıkmış ve dünya markası haline getirmiş. Bu da sistem, iyi yönetim, nitelikli eleman, çalışkanlık ve kararlılıkla oluyor. Bizde öyle mi? Bizim yerli ve milli neyimiz var?
Seul gökdelenler şehri olmuş. ABD etkisi çok fazla. Cadde ve sokaklar Güney Kore’de de temiz ancak burada çöp koymak için varil veya kutular var. Çöpünüzü elinizde taşımıyorsunuz. Otel odaları ise çok büyük. Hatta bizim otel odalarından bile büyük.
Kozmetikte çok ileriler. Kadınlar güzelliğe çok önem veriyor. Hatta çekik gözlerinden kurtulmak için ameliyat oluyorlar. Eski kuşaklar, Türkleri Kore savaşından dolayı çok seviyorlar. Gençler o günleri yaşamadıkları için konudan biraz uzaklar. Onlar Gangam Style çocukları. Hatta Gangam Style’a ilişkin bir heykelleri bile var.
Dikkatimi çeken konulardan birisi de Seul’deki bir AVM’nin orta kısmındaki bütün duvarların kat kat kütüphane yapılması ve kitaplarla doldurulmasıydı. AVM’ye gelenler isterlerse oturup kitap okuma fırsatına sahipler. Bu da onların okumaya verdikleri önemi gösteriyor.
Bizim de dahil olduğumuz savaş sonrasında, Kuzey ve Güney Kore şeklinde bölünmeyi kabul edemiyorlar ve bir gün birleşeceklerine inanıyorlar. Onları ayıran köprünün ise bir gün mutlaka çift taraflı olarak geçişe açılacağı ümidini taşıyorlar. Öte yandan da ABD ile Rusya’nın buna izin vermeyeceğinin farkındalar.
Güney Kore’de Eğitim; okul öncesi eğitim, 3-6 yaş grubu çocukları için. Bu dönemdeki çocuklar, erken yaşta sosyal, duygusal ve akademik becerilerini geliştirmeye başlarlar. Okul öncesi eğitim, çoğunlukla devlet kreşlerinde gerçekleşiyor, ancak özelleri de mevcut. Zorunlu eğitim 9 yıl olup, 6-15 yaş arasındaki çocuklar içindir, ilköğretim ve ortaöğretimi kapsar, devlet tarafından verilir.
15-18 yaş arasındaki öğrenciler, 3 yıllık lise eğitimi alır. Lise mezuniyetinin ardından öğrenciler, üniversiteye girebilmek için Kolej Akademik Yetenek Testi olan Kore Üniversitesi Giriş Sınavı'na katılırlar. Ortaokul sonrası öğrenciler, mesleki eğitimi de tercih edebilirler. Meslek lisesini bitiren öğrenciler mesleki eğitimin bir parçası olarak, 6 aylık zorunlu pratik çalışması yaparlar. Bu alandaki uygulama eğitimi, bizdeki gibi çocuk işçiliği ve bunun sonucunda ölümcül kazalara açık değil.
Güney Kore, PISA sıralamalarındaki başarılarıyla dikkat çekiyor. Eğitimdeki bu başarısını hem merkezi yönetim hem de yerel yönetim sayesinde elde ediyor. Eğitim, bizdeki gibi bu ülkedeki aileler için de çok önemli. Özellikle daha iyi yaşam koşulları sağlama ve sınıf atlama umudu, eğitimdeki başarıyı pekiştiriyor. Bizde ise bu umut azaldığı için okul çağı çocuklarının, okul terkleri artıyor.
Güney Kore'de yükseköğretim, üniversitelerde ve kolejlere bağlı kurumlarda yapılıyor. Ülkedeki 400’den fazla üniversite eğitiminde temel hedef, öğrencilere akademik bilgi sağlamak ve onları profesyonel iş gücüne hazırlamaktır. Bunlardan siber üniversite ve endüstri üniversitesi dikkat çekicidir. Güney Kore’deki üniversiteler, kurucularına göre; Hükümetin kurduğu Ulusal Üniversiteler, Yerel yönetimlerce kurulan Devlet Üniversiteleri ve Tüzel kişiliklerce kurulan Özel üniversitelerdir. Eğitim özel okullar dışında ücretsizdir.
Güney Kore, ekonomik kalkınmadaki ve eğitimdeki başarısını; laikliğe, çalışkanlığa, dürüstlüğe, yüksek öğrenimden iş gücüne geçiş sürecine kadar güçlü bir altyapı ve sıkı bir sınav sistemine, yani liyakate dayandırmıştır.
Bize her bakımdan çok benzeyen, savaştan çıkmış bu ülke, 9 yıllık zorunlu eğitimle başarılı olurken, biz 12 yıllık zorunlu eğitimle niye başaramadık diye ne kadar düşünsek azdır!





Tebrik ediyorum bir 10 günlük gezinin 3 günü bu kadar güzel özetlenebilirdi sevgilerimle.....