150

Allah akılda bilgi, dilde isim olarak kalmamalıdır. İbadetler akılda bilgi, dilinde söylem, bedeninde şekil olarak kalıyorsa bu riyadır. Din, üzerinde kılık kıyafet, yüzünde sakal olarak kalmış, kafasında sarık, üzerinde cübbe olarak kalmışsa şeklen Allah’a secdesi olmuş ama kalben hiç secdesi olmamıştır. Kalben Allah’a secdesi olmayan, gönlünü Beytullah eyleyemez! Allah’ı gerçek anlamda zikretmiş mi? Gerçek anlamda Allah’ı hiç zikretmemiş. Allah’a ibadet etmiş mi gerçek anlamda? Etmemiş. Allah’ın İslam’ın şartı olan emirlerine riayet etmiş mi? Kayıtlı mekân olan o camide, kayıtlı zaman olan o vakit dilimleri içerisinde söylem ve şeklen Allah’ın isteği üzerine bulunmuş ama kayıtlı olduğu için o kaydın dışında Allah’ın kulu olarak bulunmamış. Bir insan Allah’ın kulu olarak yaşamıyorsa emaresinin kulu olarak yaşar, egosunun kulu olarak yaşar, paranın, pulun, malın mülkün kulu olarak yaşar, dünyanın kulu olarak yaşar. Onun için Allah, “Ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım!” buyuruyor. Neden “Ancak” ibaresini kullanıyor, bize ne demek istiyor o ancak vurgusunu yaparak? Bizim zikrimizin, sevgimizin, muhabbetimizin, hizmetimizin Allah’tan gayrılara yönelebileceğini, yaratılmış olan eşyaya, yaratılmışlığın kendisine yönelterek kullanabileceğimize işaret için “Ancak” vurgusu yapıyor. Şimdi Allah seni Kendisine kul olasın diye kul olma özellikleriyle yaratıyor, sen o kulluğu eşyada, parada, malda mülkte, dünyeviliklerde kullanıyorsun.

Allah’ın kulu, iman sahibi olabilmek için gönlümüzü Beytullah eylemek gerekiyor. Nasıl gerçekleşir? Kulluk, saf bir iman üzerine insanlığa ait ortak temel değerler üzerine bulunmayla başlayan, Allah’ı zikretmeyle devam eden, zikrin tecellisine ulaşmayla gerçekleşen kutsî bir değerdir. Ayet, “Onlar Allah’ı zikrederler, yaratılmışlığı tefekkür eder ve Sen bunları boş yere yaratmadın derler” diyor. Allah boş yere yaratmadıysa o zaman yaratılmışlığın arkasındaki gaye nedir? Gaye, gönlü Beytullah eylemektir.

Allah’ın yaratması ve yaratılmışlığın her an devam ediyor oluşunun enfüs, afak, sükûn ve hareket boyutları vardır. Allah yaratmış ve yaratması bitmiş değildir. Allah’ın yaratması yarattığıyla bitmiş olsaydı, Allah’ta kayıt olurdu. Allah’ın yaratması her an gerçekleşmeye devam ettiği için bizler varız ve yaşam sürekliliğiyle devam edebiliyor. Varlık hayatiyetiyle devam ediyor mu? Hayatiyet devam etmese varlık var olamaz. Varlık ilmiyle devam ediyor, insan her an yeni bir şeyler öğrenip fark edip keşfediyor. İradeyle devam ediyor mu? Kudretle, görmeyle, işitmeyle kelamla devam ediyor. Varlık, varlığı var eden Zatına bağlı, Zatıyla sabit olan subutî sıfatlarla her an devamlılık içeriyor. Varlığın her an devamlılık içeriyor olması Allah’ın yaratmasının her an devamlılık içererek ileriye doğru gitmesi, yaratmanın devam etmesini ispat ediyor. Onun için, “Allah yarattı bitti” diye bir şey söz konusu değil, Allah yaratmaya her an devam ediyor ve bu yaratmanın enfüsî, afakî, sükûn, hareket boyutları vardır.

Şimdi biz, “Ya Rabbi! Sen boşuna yaratmadın” beyanındaki yaratılmışlığı kendimiz olarak anlayıp görmeye çalışmalıyız. Tafsilata çıkıp çoğaltmadan öze indirip görmek ve anlamak daha doğru ve net bir görüş olduğu için bunu yapmalıyız. O nedenle Allah’ın istediği doğru zikir üzerine Allah’ı zikretmeye başlayan insan, Allah’ın zikriyle dolan bilinciyle kendi yaratılışına bakıyor. Daha evvel kendisinin yaratılışına ve ne için yaratıldığına neden bakmıyordu, tefekkür etmiyordu? Çünkü Allah’ı zikretmiyordu. O nedenle ne için yaratıldığına, yaratılmış olan varlığının hakikatinin ne olduğuna, özüne bakmıyordu çünkü bakışı günlük, sıradan, alışkanlıklar üzerineydi. Sıradanlığın üstünde bir bakışa ulaşmak gerekir!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
150