150

Buna şimdi “Topu taca atmak” diyorlar.

Herkes üzerinde bulunan sorumluluğu taşımada,

Tatlı su kurnazlığı yaparak bir başkasına görevi tevdi etmededir.

Bunun en sık örneğini de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bünyesinde görebilirsiniz.

Kürsüye çıkıp oturduklarında,

Sanki kürsünün altında oturan cemaat bunların öğrencileri.

Uyarırlar, akıl verirler, bazen de haşlarlar.

Mesela yılbaşı geldiğinde hemen başlarlar.

“Yılbaşı Müslümana haramdır. Milli piyango haramdır. Bilet almayın ha!

Zavallı Müslüman mahcup olur, boynunu yere eğer dinler.

Vaiz efendi, başını kaldırıp da bir yukarıya seslen;

“Ey Müslümanım diyen idareciler Milli Piyango kumardır. Bu bileti basarak Müslümanları günaha sevk etmeyin. Allah bunun hesabını sizde sorar” diye seslenen bir vaiz, bir imam, bir din görevlisi, hatta Diyanet İşleri başkanı gördünüz mü? “

Göremezsiniz çünkü onlar iktidarın maaşlı elemanlarıdır.

İmamı Azamı görmüyor musunuz?

Onun yaptıklarını bilmiyor musunuz?

Abbâsî Halifesi Mansûr'un meşruiyet arayışları kapsamında kendisinin yaptığı işleri meşru kılacak fetvalar vermesini istedi. İmamı Azam bu teklifi reddeti. Bunun üzerine hapse atılarak işkenceler gördü.

Hadi bakalım efendiler, İmamı azam sizin özünüzde,

Gösterin dirayetinizi de bir kelam laf edin.

Ama yok onların işi cemaatle. Onlarla uğraşmak kolay. Kendilerine bir zarar da getirmez hem.

Onların işi var, eşi var, çocukları var. Onlar bir zarar görmesin.

Ama el atına binip sürmesi kolay.

Aşağıya doğru bağırıp hitap etmek kolaydır.

Gariplerin açlıktan nefesleri kokar. Hakları elinden alınmış sesleri çıkmaz.

TÜİK marifetiyle zavallıların maaşlarıyla kuş gibi oynarlar. Yapacakları da bir şey yok.

Ama hocalarımız buna da zaten hazırlardır.

“Ey Müslümanlar Allah sizi fakirlikle imtihan ediyor. Sabredin ki cennete gidesiniz”

Dünyada cehennemi yaşa, ama ahirette cennete git. Neredeymiş bu yoğurdun bolluğu.

Bu zamana kadar bir Diyanet Reisinden hiç duydunuz mu?

“Ey Müslümanlar hakkınızı yiyenlerle mücadele edin. Haksızlık karşısında susmayın. TÜİK denen kurum sizin hakkınızı gasp ediyor. Onlara karşı gereken mücadeleyi yapın. Siz de susmayın. Peygamber efendimiz; Haksızlık karşısında susan şeytandır buyuruyor. Sakın ha siz de şeytan olmayın” diyen birisi çıktı mı ?

Çıkamaz çünkü, maaşını ne de olsa iktidar veriyor. Allah’ın ikazları bunlar için ikinci planda kalır.

Başımıza gelen felaketleri de kürsüden savuşturmayı severler.

Önümüzde açık bir şekilde cereyan eden bir soykırım olayı var. Filistin ve Gazze!

Efendiler kürsüden başlarlar.

“Ey Müslümanlar Filistin için topluca dua edeceğiz”

“Ey Müslümanlar Fetih namazı kılın”

“Allah’ım sen bu düşmanları ıslah et. Islah olmazlarsa sen onları kahret” dualarıyla noktalanır.

Halbuki Allah, Tevbe suresi 41. Ayet de ne emrediyor;

“Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” buyuruyor.

Yaradan hareket istiyor. Yaradan mücadele etmemizi istiyor.

Ve bugün hocalarımızın kürsüden yaptığı ikazlara da,

Nisa suresini 75. Ayetinin bir cevap olduğunu bu hocalar bilmiyorlar mı?

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda, ayrıca, baskı altına alınıp çaresiz bırakılarak: “Rabbimiz! Ahâlisi zâlim olan şu memleketten bizi kurtar. Bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diye yalvarıp duran zavallı erkekler, kadınlar ve yavrular uğrunda savaşmıyorsunuz? “

Bu ayet aynı zamanda ülke yöneticilerine de birer ikazdır. Uyarıdır.

Allah bize “Niye Savaşmıyorsunuz” diyor.

Biz de açıkça diyemiyoruz ki “Allah’ım biz dünya nimetlerine alıştık, gayri bizi kimse rahatsız etmesin.. Bizim mal varlığımız var, biz zenginiz. Bu işi fakirler yapsın, garipler yapsın..”

Herkes alışmış “Vur abalının sırtına”, “Bin garibin sırtına o sesi çıkmadan götürür nasıl olsa”

Bu ayeti anladınız mı efendiler.

Oturduğunuz yerden ahkam kesmeyin.

Kur’an’ı siz biliyorsanız önce siz anlayın.

Bu işin sırrını siz biliyorsanız o zaman öne de siz düşün.

İmam Azam gibi yönetenleri yönetilenleri uyarın.

Madem işiniz irşad, bu sizin göreviniz.

Görmez misiniz?

Fatih’in atına binerek askerlerinin önüne düşerek atını deniz sürdüğünü,

Mustafa Kemal Atatürk’ün atına binerek ordunun önüne düşüp Kurtuluş Savaşını yaptığını,

İzmir’e çıkan Yunana karşı İlk kurşunu sıkan Hasan Tahsin’i,

Maraş’ta Fransız işgalcilerine ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam’ı görüp de örnek göstermezsiniz.

Bu ezbercilikten vaz geçin artık.

İstanbul’un fethinde bir derviş Fatih’in önüne çıkarak

“Sultanım, İstanbul’u bizim dualarımızla fethettiğinizi unutmayın “

Fatih kılıcını göstererek ne demişti

“Bu kılıcın hakkını inkâr etmeyin”

Bilmem anlatabildik mi?

Dua da gerekli ama önce mücadele gerekir. Önce emniyet, sonra tevekkül.

Ayetleri kolayınıza geldiği şekilde te’vil etmekte vaz geçin artık.

“Rabbinizden size indirilen Kitap'a uyun, O'ndan başka dostlar edinerek onlara uymayın” (Araf suresi ayet 3)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
150