Dünya uygarlığının bugünkü noktaya gelmesinin başlıca nedeni İslam Alimleri ve onların keşifleri, icatlarıdır. İslamiyet gelince, Kuran-ı Kerim indikten sonra Allah insanlara “ilim öğrenmeyi” ve “çalışmayı” emreder. Kutsal kitabımızın birçok ayetinde bilim üzerine geniş bilgiler vardır. 1400 Yıl kadar önce inen ve içindeki bilimsel verilerin olduğu kutsal kitabımız, Hıristiyanların da iddia ettiği gibi Hz Muhammed’in yazması söz konusu değildir. Bir çok bilgileri o zamanlar Arapların bilmesine imkân yoktur.
Kuran-ı Kerim’deki ayetlerde Tıp, Astronomi, Anatomi, Jeoloji, Meteoroloji ve Doğa ile ilgili konular da vardır. Bunlar bugünkü bilim dünyasının da konularıdır ve her biri ilk defa Kuran’da bahsedilmiştir.
8. Yüzyıl’da başlayan İslam Alimlerinin çalışmaları 15’inci yüzyıl sonundaki Endülüs’ün yıkılışına kadar sürer. Şam ve Bağdat’ta bulunan halifeler kitaplara önem vermişler, özellikle Yunanca eserler Arapçaya tercüme edilerek çevrilmiştir. İslam Dünyası bilimsel çalışmalarını sürdürürken, başarılar arkasından gelmiştir.
8. Yüzyıl'ın başlarında Halife Harun Reşit, Aristoteteles’in kitaplarını tercüme ettirdi. Halife Memun ise Bizans’a elçiler yollayarak çeviri yaptırtacağı kitapları toplatır. Bizans’ı yendikleri savaş sonrasında ise tazminat olarak kitaplar ister.
İslam Bilim Adamları yaptıkları çalışmalarla fizik ve kimya alanında da başarılı olurken, Avrupa’daki bilim adamları da onların kitaplarını toplarlar. Sonra onların deneylerini tekrar ederler. Ortaya çıkan sonuçlarda ise “kendileri bulmuş gibi” bilim dünyasında isim olmuşlardır. En güzel örnek: Cabir Bin Hayyan (MS: 721-815), kimya ilminde çalışmalar yapar. Uçucu olan ve olmayan maddeleri bulur. “Yanmayan Maddeler ve Madenler” diyerek 4 grupta toplar. Formülleri ile ‘Modern Kimya’nın kurucusu olur. Fakat yüzyıllar sonra (18. Yüzyılda) Antoine Lavoisier onun çalışmalarını inceler ve deneyler sonucunda “ben buldum” diyerek ortaya çıkar. Bu gibi örnekleri sıralarsak kitapları doldururuz.
İslam Alimleri bilimsel çalışmalar yaparken, her şeyin Allah’ın kudretinde olduğu düşüncesini taşırlar. Charles Darwin’den yüzyıllar önce ‘Evrim Teorisi’ni bulan İslam âlimi El Cahiz, bu teoriyi ileri sürerken, Allah’ın varlığının unutulmamasını ama evrim denilen olgunun da var olduğunu yazar.
Darwin, Evrim Teorisi’ni ortaya attığı zaman ilk büyük tepki Kilise’den gelmiştir. Hıristiyanlık İnancına ters olduğunu söylerler.
İbni Sina, Biruni, El Cezire, Kindi, İbni Heysem, Harezmi, Ahmet Fergani, El Battani, Ebu Bekir Razi, Ebül Vefa El Beyruni, İbnün Nefis ve Ali Kuşçu gibi daha ismini sayamayacağımız bu İslam Bilginleri, Avrupa ve Amerika medeniyetlerini kuran insanlardır. İsmini sayamadığımız bizce yüzlerce İslam Bilgini vardır.
Endülüs ise bilimin Orta Çağ’da bir numara olduğu ülkedir. 1492’de devleti ele geçiren İspanyollar ve Katolik Kilisesi, bu devletin elindeki milyonlarca kitabı yakmışlardır. Medeniyet, gelişmekte en azından 400 yıllık bir gerilemeye tabi olmuştur. Bilim ancak 19. Yüzyılın sonlarında hızlanırken, 20’ci yüzyılda zirveye çıkmıştır.
Endülüs için en güzel sözü Madam Curie söylemiştir;
“Endülüs’ten bize bir avuç kitap kaldı. O kitaplar yakılmasaydı. Biz şimdi Galaksiler arasında yolculuk yapıyor olurduk”..




