250.000 Nüfuslu ULUDAĞ’IN GERDANLIĞI YEŞİL BURSA’nın Memleket Hastanesine 1973 yılında tayin olduğumda, geçici olarak tuttuğumuz kiralık evimiz, kız lisesine bitişik, tipik Osmanlı köşklerinden biriydi.

Yıllarca kimsenin kiralamadığı çok odalı bu köhne, harabe ve toz batağı köşkü cinler ve perilerden devralmıştık.. Ev bulamamanın çaresizliği içinde..

Lezzetli ürünleri damak tadına tavan yaptıran MAHKEME FIRINI’nın 70 metre dibinde olduğunu sonradan öğrendiğiniz bu Köşk, şimdi “Avrupa Birliği Dış İlişkiler Bürosu” binası olarak hizmet vermekte.

Yıllar sonra tıp doktoru olacak henüz biri 6 diğeri 5 yaşındaki kızlarımız, gıcırdayan, esneyen tahta zeminde zevkle cirit atarken, eşim ile ben, çok odalı, bu tarih ve küf kokan ürkütücü konağı temizleme cüretine kalkıştık.. Adeta devlerle savaş ve beyhude boğuşmaydı aslında bizim çabamız. Yorgunluğun tükenmişliğe vardığı noktada bir arpa boy yol almıştık.. Koca bir adayı, cümlemizin ihtiyacını gidereceği halk diliyle (ayak yolunu) yani WC’yi ancak temizleyebilmiştik saat 24:00’ e vardığında...

Tahtakurularının konukseverliğin de kâbus dolu bir geçenin seher karanlığında güçlü bir davudi ezan sesiyle hopladık yerimizden. Kulak zarlarımızı ve yüreğimizi titreten ulvi bir ezan sesiydi bu.. Konağın 200 metre altındaki ULU CAMİ minarelerinden yükselen.. Cami aşkı olanları davet eden ancak bu davete icabet alışkanlığı olmayanları da dürtercesine hoplatan bir ses..

Müezzinin sesi güzel, makam da saba; ne çare ki, hoparlör de azgın, hiddetli ve yorgun bedenlere düşman... Adeta, burası dedelerinizin Başkenti, evliya, ulema, deve dişi sanatçıların harman yeri hatırlatması yapıyordu, herkesi hoplatırcasına..

BURSA ULU CAMİ | Kültür Portalı5 yıl görev yaptığımız Mersin'de, hiç ezan sesine tanık olmadığımız bir mahalleden sonra, içimiz ürperme ve korku ile uyandık. Pestilimizin çıkmasına ne tahtakuruları ne de Ulu cami müezzini merhamet etmişti.

Acımasızlıklar ve badirelerle dolu yaşam da böyle değil mi?

Şükür ki binler, on binler, yüz binler hatta milyonlarca sivilleri katledenler acımasızlığında değillerdi, bedenlerimizi çimdikleyen tahtakuruları ve müezzin kardeşimiz, hiç olmazsa…

Netanyahu’nun ölüm kusan bombaları altında olmadığımız duasıyla doğrulduk yerimizden. Küçük kızlarımızın fal taşı gibi açılmış gözlerine öpücükler gönderip sakinleştirdikten sonra, biz de kıvrıldık yastığımıza..

Isırıklarla geçirdiğimiz gecenin kırağılı sabahında ilk işimiz tesadüfen ünlü MAHKEME FIRINI’nı bulmak oldu. Fazla almadığımıza yedikten sonra pişman olduğumuz, buğusu üstünde o nefis ürünlerin damak tadı ve lezzetine vardığımızda, yeni bir kıta keşfetmiş olma zevkini yaşadık ailece. Bir kez daha dönüp aldığımız ürünleri de yiyip yuttuk bir çırpıda..

Anlatılmaz, doyulmaz ve nostaljik yer, mekan, ünvan ve tatların Bursa'sı; o yıllarda 250 bin civarında bir nüfusa sahipti. Tarihsel, geleneksel, buram buram insan, çiçek, yeşil kokan bir Cennet köşesi gibiden ötesiydi...

50 yıl önceden neler kaldı geriye?

10 kattan fazla artan nüfusu, kirli birkaç kuruş uğruna, betonla yırtılan bağrı ve katledilen yemyeşil yüzü kevgire döndü.

Hem göz hem gönülden çıkarılan tarihi konakları, talan edilen bereketli ovası, yama gibi.. Aslına uygun restore edilme başarısı gösterilemeyen birkaç tarihi eseri kaldı BURSA’mızın.

Fırsatçı, cahil, diplomalı da olsa eğitimsiz, değer bilmezler tarafından, harcandı yeşil BURSA..

Bursa'ya miras bırakılan beton yığınları! - Bursaport.com7 Üzeri muhtemel deprem korkusuyla yaşarken insanlarımız, ünlü şeftali ovasına dikilen 10 kat üstü binalar söylediklerimin ispatı.

Keşke gıda ambarı ovamızı koruyacak kadar aklımız olsaydı?

Ata yadigârı tarihi konaklar, besin ambarı ovalar birkaç papel uğruna, KİMİ ÇOK KATLI, KİMİ HAVASIZ, İNSAN ETİ KOKAN AVM'LER, UCUBE, SEVİMSİZ, ÜST ÜSTE YIĞILMIŞ KUTU KONUTLARA dönüştü.

Tarih ve gönül dostları yuvası BURSA kimliğini, çoğunluğu sonradan görme, çıkarcı tiplerle ne yazık ki yer değiştirdi.

Tüm dünya, tarihi varlıklarını korurken, biz altın değerindeki varlıklarımızı, bir mirasyedi hovardalığı ile tüketmeye devam ediyoruz.

Sadece Bursa mı?

Ülkemizin inci değerindeki her yeri aynı acı uygulamalarla bozuldu ve bu kıyım pervasızca sürüp gidiyor.

Bir ay önce Pınarbaşı kabir yerleşkesindeki babamı ve dostlarımı ziyaret ettim.

Bursa’nın iyilikseverlikteki VİRTÜEZİ (kaç kişi anlar ki bu sözcüğü) ÜSTADI, ABİDESİ, PİRİ, DERGÂHI DR. RÜŞTÜ BURLU’ya dualarım ve saygılarımı arz ettikten sonra;

Gönderilen ödenekler ve aldığımız FULL-TIME’lardan tasarruf ve kesinti yaparak, devlet hazinesi veya makamını koruyan BAŞ HEKİM DR ORHAN KESKİN’in (8 yılımı verdiğim) MEMLEKET HASTANESİ’ne uğradım..

PERİLER var mıydı bilmem ama ECİNNİLERİN ve ÖLÜ CANLARIN şimdilerde top oynadığı TERKEDİLMİŞ, köhne HASTANE..

Ne o günkü deontoloji üstadları hekimler kaldı, ne damağınızı zevkten çatlatan mahkeme fırını, ne damıtık insanların kucaklaştıkları YEŞİL BURSA?

Gözyaşını içine akıtma BURSA.

HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLA..

”Ne yaptınız bana” diye durmadan haykır BURSA…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
İsmail Gençtürk 12 ay önce

Neler yitiriyoruz farkında değiliz. Özet, " Aklımız olsa"... Maalesef biz buyuz! Okudum ve üzüldüm.

Avatar
Levent Göçmenöz 12 ay önce

Enver abi derin yerlerden gelip, gelişme adı altında köhneliğe giden yolu o kadar güzel tarif etmişsiniz ki. Tebrikler.

Avatar
Hasan Şahin 12 ay önce

Gönlünüze sağlık. Bursa toprağının altında yatan ahlak düzenini de, üstündeki doğayı da mahvettiler. Yazıklar olsun.

Avatar
Gündüz Gümüşdere 11 ay önce

Sevgili dayımız, teşhis ve tespitlerinizi çok yalın anlatmışınız.Kaleminize sağlık.İşte sadece üzülüyoruz ve bulunurmu acaba kurtaracak bahtı kara maderini diye yine umutla yarına bakıyoruz..sevgi ve saygılarımızla ellerinizden öpüyoruz.