54. Hükûmetin Güvenoyu çalışmaları ve Türkeş’in Beni Daveti

Refah-Yol Hükûmetinde Kültür Bakanı olan Sayın İsmail Kahraman ile görüşmek üzere merhum Kemal Cabioğlu Bey ile birlikte Kültür Bakanlığına gittik. Çalışmalarımızı, İsmail Bey’in tahsis ettiği çalışma odasında yürüttük.

MHP’nin kurucularından Kemal Bey’i de yanıma alarak zaman zaman Ankara’ya birlikte gidiyorduk.

Merhum Kemal Bey ile merhum Alpaslan Türkeş’i ziyaret ettik. Kemal Bey beni Türkeş’e biraz daha yakından tanıttı. Geçmişimden Erbakan ile yakınlığımdan, danışmanlarından olduğumu birlikte yaptığımız meslek liselerinin kapatılmasını önlemek için otuz beş vakıf ve sivil toplum kuruluşunun birlikte hazırlanıp imzalanan raporu, Ankara’da Yüksek Mahkeme Üyeleri ve Genel Kurmay da dâhil pek çok ilgili yetkili kurum ve kuruluşa gönderdiğimizi filan anlattıktan sonra merhum Türkeş bana hitaben “Halis Bey Kemal’in arkadaşı dostu, benim de arkadaşım dostumdur” dedi.

Refah-Yol hükûmeti kurulmuş ancak güvenoyu alamamakla karşı karşıya idi.

Süleyman Demirel, Tansu Çiller‘i istemiyor, onun da ötesinde Refah Yol hükûmetini istemiyor ve Doğru Yol Partisi (DYP) içinde bulunan ve Demirel’in etkisi altında bulunan milletvekilleri üzerinden daha işin başında mani olmaya çalışıyordu. Dışarıya bu tür bilgiler yansıyordu. Böyle bir durum zuhur ettiği için merhum Necmeddin Erbakan benden bu konuda yardım talep etmişti.

Bu gerekçe ile Alparslan Türkeş’e gitmiştik. Türkeş hükûmetin yürümeyeceğini düşünüyormuş ama bana söylemiyordu. Biz bu düşüncesini bilerek ona göre görüşmeleri sürdürecektik.

Türkeş bana Çiller’in hükûmette geçimsiz davranacağını hatta ne yapacağının belli olmayacağını falan anlatmıştı. Bir başka görüşmemizde ise “Önce Kemal Bey seni hükûmete koordinatör bakan olarak verelim, aradaki uyumu sağlarsın” dedi. Kemal Bey, “Efendim böyle bir şey teklif ederseniz bizim bu çalışmaları bakanlık için yaptığımızı düşünürler” dedi. Bunun üzerine Türkeş bana döndü ve hükûmette benim koordinatör Bakan olarak görev almamın faydalı olacağını ifade etti.

Ben de Kemal Bey gibi gerekçeler ileri sürdüm. Bir şey nasip olmayacaksa insanın basireti kapanıyor.

Sonraki gelişmeleri görünce hükûmette böyle bir görevi kabul etmemekle ne derece hata ettiğimizi anladık.

Çünkü Türkeş bana “Halis Bey şimdi hükûmette olsaydınız bu olanların çoğu olmazdı. Sayın Erbakan’la anlık irtibat sağlayamıyoruz. Halbuki bazı meseleleri anında konuşmak lazım” dedi .

Tekrar güvenoyu çalışmalarına dönecek olursak ben kendisine hitaben “Sayın Türkeş ben birkaç gün önce memleketim Tokat’a gitmiştim. Ablam yaylada olduğu için ziyaret maksadıyla yaylaya gittim, yayla komşuları yanımıza geldiler. Gelenlerden birisi Adalet Partili bir ailedendi, şimdi de Doğru Yol Partili olduğu için söylediklerini müsaadenizle size anlatmak istiyorum” dedim.

"Köylümüz Sayın Demirel’e Sayın Türkeş’e ne oluyor ki Erbakan’ın hükûmet kurmasını istemiyorlar. Kendileri SHP ile (o zaman CHP yoktu) ile hükûmet kuruyorlar SHP’nin içinde (HEP)’liler bağımsız olarak meclise girdiler ve SHP ile hükûmetteler…” diye tepki verdi.

"Efendim bu hükûmet güvenoyu almazsa fatura zatı alinize ve sayın Demirel’e çıkacak" dediğimde Türkeş, yaklaşık üç beş dakika konuşmadan düşündü. Ve Beyefendi "(Cumhurbaşkanı Demirel) ile görüşeceğim ve bu anlattıklarını kendisine anlatacağım" şeklinde cevap verdi. Anlattığım hadiseden çok etkilenmişti. Ertesi gün öğle üzeri beni aradı ve “Halis Bey, Beyefendi ile görüştüm, hükûmet hayırlı olsun ancak İsmail Kahraman ile görüşmemiz lazım” dedi ve görüşmenin gözden ırak kendi evinde yapılmasını istedi. Hükûmette Kültür Bakanı olan İsmail Kahraman’ı benim otomobilim ile Türkeş’in evine götürdüm.

İsmail Bey’in makam aracı önümüz sıra gidiyor; biz Kemal bey, İsmail Kahraman benim arabam da Kızılay’da kırmızı ışığa yakalandık trafik polisi İsmail Bey’in makam aracına yol verdi bizi durdurdu. Kültür Bakanı benim aracımda idi İsmail Bey’e; “Abi Nasrettin hocanın kürk meselesi bak sizin boş makam aracınıza yol verdiler size yol vermediler” diye espri yaptım.

Türkeş ve İsmail Bey baş başa bir görüşme yaptı oradan ayrıldık. Artık hükûmetin güvenoyu meselesi hallolmuştu.

Hükûmet çalışmaları sırasında bugün artık açığa çıkmış olan Demirel’in askerî müdahale ile Fetö tarafından nasıl korkutulduğunu, Nurettin Veren'in TV’lerde Demirel’le nasıl görüşmeler yaptığını anlattı. "Fetullah Gülen, 'Süleyman Demirel’den acil notu ile randevu almamı ve kendisine askerlerin Refah-Yol hükûmetinden rahatsız olduklarını söylememi' istedi. Gecenin son uçağı ile Ankara’ya ulaştım gece 24.00’de Çankaya’ya giderek mesajı verdim ve döndüm. Aradan biraz zaman geçti, tekrar Gülen bana Demirel'den acil notu ile randevu almamı söyledi. Randevuyu aldım gene gecenin geç saatinde Demirel’e giderek “asker ihtilal hazırlığı yapıyor” dedim. Demirel’in yüzü bembeyaz kesildi.." diye anlattı.

Süleyman Demirel anlaşılan Fetö’nün CIA ilişkisini biliyor ve haberin oralardan geldiğini düşünerek ciddiye alıyordu.

Bir yandan Demirel’in üzerinde Fetö yönlendirmesi aba altından sopa operasyonu, bir yandan Çiller’i istememesi Refah-Yol hükûmet kurma görevini Çiller’e vermemesine sebep olmuştu.

Fetö operasyonu ile hükûmet çatırdıyordu. Genelkurmay’dan bir askeri yetkili ABD’de birtakım görüşmeler yapmış ve merhum Erbakan ve hükûmet hakkında ileri geri konuşmalar yapmıştı.

Tam bu sırada gece saat 24.00’de Türkeş beni aradı ve “Halis Bey acil görüşmemiz gerekiyor en kısa zamanda Ankara’ya gelebilir misiniz?” dedi. Sabah hemen yola çıktık öğle vakti MHP Genel Merkezine yanımda Kemal Bey olduğu halde ulaştık.

Türkeş bizi hiç bekletmeden kabul etti. O sırada MHP’li belediye başkanları Türkeş ile görüşmek için bekliyorlardı ve içeri biz alınınca biraz homurdandılar. Türkeş bana “Halis Bey Sayın Erbakan ile hemen görüşünüz, ABD de ileri geri konuşan komutanın orada elbisesi çıkarılmaz ve ülkeye sivil dönmezse onlar hükûmeti düşürür. Hocanın adamı yoksa şahsın yerine adam veririm” dedi ve kendisinin de Erbakan’la görüşmek istediğini söyledi.

Daha başka önemli bilgileri de bizimle paylaştı ileride onları da yazarız inşallah.

Hükûmetin düşmesi için DYP içinde operasyonlar yapanlar da dâhil olaylar aydınlanınca pişman oldular. Nasıl bir tezgâha geldiklerini Refah Partisini kapatma davası açan başsavcı da dâhil pişman oldular ancak ülkeye verdikleri zararın haddi hesabı yok.

Refah-Yol hükûmetinin yıkılmasında dâhili ve harici şer güçlerin gerekçelerinden birisi de D-8’in kurulmuş olmasıydı.

Vesselam..

Devam edecek…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.