Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne İsmet İnönü ve 120 arkadaşının sunduğu yasa teklifi ile 1924 Anayasası'nın bazı maddelerinin değiştirilmesi gündeme gelmiştir. TBMM’nin 9 Nisan 1928 tarihli toplantısında, laiklik ilkesinin kurumsallaşması konusunda önemli bir atılım yapılarak, Anayasanın dört maddesi oy birliğiyle değiştirilmiştir. Yapılan değişiklik aynı gün Cumhurbaşkanlığına gönderilmiştir. 10 Nisan günü ise bu yasa, yayınlanması için Cumhurbaşkanlığı tarafından Başbakanlığa gönderilmiştir. 14 Nisan 1928 tarihli Resmi Gazete’de 1222 sayılı yasa yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

1924 Anayasası’nın 2. maddesindeki ”Türkiye Devletinin dini; Dini İslam’dır” maddesi kaldırılmıştır. 16. maddesindeki milletvekillerinin yaptıkları yeminlerde “vallahi” kelimesi kaldırılarak, namus üzerine ant içilmesi kabul edilmiştir. 26. maddenin baş tarafında şeriat hükümlerinin TBMM tarafından yürütüleceğini belirten cümle kaldırılmıştır. 38. maddesindeki Cumhurbaşkanının da dini kurallara göre yemin etmesine son verilerek, namus üzerine ant içilmesi kabul edilmiştir.

1924 Anayasası’nda yapılan bu değişikliklerle laik hukuk devleti yolunda ilk adım atılmıştır. Böylece farklı dinlere bağlı olsalar bile tüm yurttaşlar, dil, ırk, renk, cinsiyet ve benzeri nedenlerle olduğu gibi dini inançları açısından da ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olmuşlardır.

Laiklik ilkesi, dini fikirlerle dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır; toplum ve devlet yaşamının akıla ve bilime dayandırılmasıdır. Toplumun binlerce yıl önce konmuş, o günün sorunlarına çözüm getiren kurallara göre yönetilme zorunluluğunun kaldırılmasıdır. Din adına yapılan baskı ve zorbalığın devre dışı bırakılmasını sağlayan laiklik ilkesi, kadın haklarının da güvencesidir. Hukuk birliğinin ve demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan laiklik, aydınlanmanın, çağdaşlaşmanın gerekli ilkesidir.

Böylelikle, başta demokrasi olmak üzere özgürlüklerin ve hakların güvencesi olan laiklik ilkesi, 10 Nisan 1928 tarihinden itibaren her alanda fiilen uygulanmaya başlanmıştır. 10-18 Mayıs 1931 tarihinde yapılan CHP 3. Kurultay’ında parti programına “Din anlayışı vicdan işi olduğundan parti din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaşlık yolundaki başlıca başarısı olarak görür” şeklinde bir madde eklenmiştir. 1933 yılında din dersleri okul programlarından çıkarılmıştır.

5 Şubat 1937 tarihinde yapılan anayasa değişikliğiyle, 2. maddeye, Devletin temel nitelikleri olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin programında yer alan Altı Ok; “Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Ulusçu, Halkçı, Devletçi, Laik ve Devrimcidir” biçiminde girmiştir.

İşte bu nedenle, Cumhuriyet tarihimizin dönüm noktalarından biri olan 10 Nisan gününü “Laiklik Günü” olarak kutluyoruz.

Ancak eşsiz liderimiz Atatürk’ün ölümünden sonra hem CHP, hem de ülkemiz yanlış rotalara savrulmuş ve yapılan yenilikler hız kesmiştir. Bunun sonucunda laiklik ilkesi de diğer ilkeler gibi yara almaya başlamıştır. Laiklikten ilk ödün, Atatürk sonrasında CHP tarafından verilmeye başlanmıştır. İmam hatip okulu açılması, din eğitimine başlanması, irticaya ödün verilmesi gibi benzer olgularla laiklik ilkesi çiğnenmeye başlamıştır. 14 Mayıs 1950 tarihinde iktidara gelen Demokrat Parti de laiklikten sapmaya devam etmiştir. Daha sonra iktidar olan siyasi partiler de, laiklik ilkesinden ödün vererek, aynı yolda yürümüşlerdir.

Son 20 yıldır iktidardaki AKP’nin uygulamaları ile laiklik ilkesi komaya girmiştir. Bunların sonucunda 30 Temmuz 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından AKP’nin “laiklik karşıtı söylem ve eylemlerin odağı olduğu” karara bağlanmıştır. Ancak AKP kapatılmamış sadece hazine yardımı kesilmiştir. Laik ve demokratik cumhuriyetimizi, “laiklik karşıtı söylem ve eylemlerin odağı olduğu” tescillenen bir partinin yönetmesi ise, çelişkilerin ve tutarsızlıkların en büyük örneklerindendir. Böylece AKP, bütün gücüyle laikliğin ortadan kaldırılmasına çalışırken, muhalefet partilerinin ve özellikle ilkelerinden biri “laiklik” olan CHP’nin sessiz kalması, tepki vermemesi düşündürücüdür.

Atatürk’ün kurduğu CHP, bugün yeni CHP durumuna sokulmuştur ve genel başkanının “laiklik tehlikede değildir” söylemiyle, muhafazakâr kesimden oy alma hayaliyle yol almaktadır. Son aylarda yaşanılan 4-6 yaş arasındaki çocuklara dini eğitim verilmesi, tarikat yurtlarındaki taciz, tecavüz, ölümler, kız ve erkek çocukların sınıflarda ayrı oturtulmak istenmesi, sıfır red oyuyla kurulan Diyanet Akademisi, laikliğin yok edildiğini kanıtlamaktadır. Yapılmak istenen Cumhuriyet devrimiyle hesaplaşmaya çalışmaktır. Anayasa Mahkemesi 8 Nisan Cuma günü zorunlu din dersinin insan hakları ihlali olduğuna karar verdi. Şimdi muhalefet cephesinden özellikle CHP’den bu konuda gelecek görüşler merak konusudur. CHP genel başkanının, 10 Nisan Laiklik Gününü kutlamaya gerek görmeyip, 10 Nisan Polis gününü kutlaması da gözlerden kaçmamıştır.

Büyük Atatürk'ün dediği gibi “laiklik adam olmaktır”; laikliğe karşı yapılanlara tepki vermeyenler cumhuriyetçi de olamazlar, Atatürkçü de olamazlar. Bugün laiklik tehlikededir. İşte bu yüzden laikliği korumak, cumhuriyetimizi korumak, ülkemizi korumak gibi çok büyük görev ve sorumluluklarımız bulunmaktadır. Eşsiz liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e layık olmak için hep birlikte elimizden gelenlerin en iyisini yapmak ve başarmak zorundayız.

11 Nisan 2022

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.