150

Sünnilik anlayışında din, çoğunlukla ritüellerin dar çerçevesine sıkıştırılmıştır. Namaz, oruç, hac, zekât gibi biçimsel ibadetler dinin özüymüş gibi sunulmuş; oysa bu anlayış, İslam’ın ruhunu daraltmıştır. Din, şekil ve kural merkezli bir sisteme dönüşmüş; ibadetler sevap kazanma ya da günah silme aracına çevrilmiştir. Böylece Allah’la insan arasındaki bağ, sevgi ve bilinç yerine “yaptım—kazandım” ilişkisine dönüşmüştür. Bu anlayış, ubudiyetsiz ibadet üretmiştir. Yani biçim vardır ama ruh yoktur; ses vardır ama anlam yoktur.

Oysa Kur’an’a göre İslam, ibadet değil, ubudiyet dinidir. Çünkü insanın yaratılış amacı, sadece belli vakitlerde ritüel yapmak değil, bütün bir yaşamı Allah bilinciyle yaşamak; yani ubudiyet hâli içinde olmaktır. “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zâriyât 51/56) ayeti, bu gerçeği anlatır. Buradaki “kulluk” kelimesi, sadece namaz kılmak ya da oruç tutmak anlamında değil; tüm varoluşu Allah’a ait bilmek, hayatı O’na göre düzenlemek anlamındadır. Ama gelenek öyle demez; onun gözünde görüntü tamamsa din de tamamdır!

İbadet, ubudiyetin görünen yüzüdür. Ubudiyet, ibadetin ruhudur.
İbadet belirli vakitlerde yapılır; ubudiyet ise hayatın her anında yaşanır. Kur’an, ibadeti şekil değil bilinç olarak tanımlar:

Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi içindir.” (En’âm 162)

Bu ifade, dinin sadece tapınma değil, tüm yaşamı Allah’a adama bilinci olduğunu açıkça gösterir.

Ubudiyet, aklın, ahlâkın ve fıtratın Allah’a yönelmiş hâlidir. Akletmeyen, anlamayan, adalet ve merhamet üretmeyen bir ibadet, ubudiyetten uzaktır. Namaz kılıp zulmeden, oruç tutup yalan söyleyen biri, ibadet ediyor olabilir ama kul olamıyordur. Çünkü Kur’an’a göre: “Namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebût 45)

Eğer alıkoymuyorsa, o namaz yalnızca bir hareketler zinciridir; bir ubudiyet hâli değildir.

İslam, şekil değil bilinç, ritüel değil sorumluluk, gelenek değil fıtrat dini olarak gelmiştir.
Ubudiyet, ibadeti anlamlı kılar; ibadet, ubudiyetin dışa yansımasıdır. Allah, sadece secde edenleri değil; secdesinde gerçekten Allah’ı hissedip yaşayanları sever. Bu yüzden Kur’an,

Rabbine kulluk et ki yakîn sana gelinceye kadar.” (Hicr 99)
derken, belirli bir ibadeti değil; ömür boyu sürecek bir kulluk bilincini emreder.

İslam’ın hedefi, ritüellerle avunan bir toplum değil; kulluk bilinciyle yaşayan bir toplumdur.
Gerçek din, şekillerin ardındaki bilinci fark edenlerin dinidir.
Çünkü İslam, ibadet edenlerin değil; ibadetiyle bilinçlenenlerin yoludur.

Tüm dost ve arkadaşlara selam olsun.
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Tatar solmaz 1 ay önce

Allah razı olsun hocam selamlar saygılar

Avatar
Cihan salkım 1 ay önce

Aleykümselam. Sayın Hüseyin bey emeğine bileğine sağlık. Konuyu gayet güzel anlatmışsınız inşallah okuyan kardeşler istifade ederler. İsmail Hakkı Aydın Profesör beyin cerrahı. İki gün önce bir videosunda şöyle bir cümle kullandı, günümüzde namaz kılan kâfirler çok.. Tabi çok üzücü bir durum. Rabbimiz aklını kullanan, sürekli şuurlu olan, sürekli bilinçli olan kullarından eyler inşAllah..

Avatar
Hasan okuyucu 1 ay önce

Metne aynen katılıyorum. Gazeteniz güzel şeylere vesile oluyor. Tebrik ederim.

Avatar
Lütfiye Kader 1 ay önce

Yazının özüne katılıyorum. İzninizle paylaşıyorum.

Avatar
Hasan Şahin 1 ay önce

Sizin gibi insanlara bu ülkede çok ihtiyaç var. Varolun.

Avatar
Mehmet şükrü Kokkokoğlu 1 ay önce

Bu günün yorumcuları veya bazı din adamları BANA GÖRE diye başlayıp yine BANA GÖRE diye kaynağın Kuran’a dayandığı gerçekliği ortaya koyamıyorlar
Kur’anı tam anlayan ve anlatan gerçek Müslümanlara çok ama çok ihtiyacımız var.Teşekkürler hocam

150