Kuraklık: 1955 ile 1960 yılları arası Türkiye kuraklıkla mücadelede zayıf kalmıştır. Ekilebilir alanları artırmasına rağmen ürün rekoltesi düşmüştür. Bu durumda da ABD bize tahıl satış anlaşması yapmıştır. 12 Kasım 1956 tarihli “Zirai Maddeler Ticaretinin Geliştirilmesi ve Yardımlaşma Hakkındaki Muaddel Amerikan Kanunu"nun I. Kısmı Gereğince Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile ABD Hükümeti arasında "Münakit Zirai Emtia Anlaşması” imzalanmıştır. Türkiye’nin yetiştirdiği ve anlaşmada adı geçen veya benzeri mahsullerin Türkiye’den yapılacak ihracat, Amerika tarafından kontrol edilecektir. Amerikan tarım ürünleri fazlası Türk lirası ile satın alınacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na yatırılacak olan Türk liraları ABD Hükümeti tarafından kullanılacaktır. Bu anlaşma her yıl yenilenmiştir. Türkiye'ye satışı çok ucuz olduğu içiin aynı sıkıntıda olan bölge ülkelerine düşük fiyatla satmaması için ABD önlem almıştir. Ödeme gücü olmayan Türkiye bu ürünlerin bedeliini mor binlikler ile ödemiştir.

Nato çerçevesinde de Türk Ordusu modernize edilmeye; askeri eğitimler ve tatbikatla çağın savaş sanatı öğretilmeye çalışılmıştır. Askeriyede yetişen pilotlar ile sivil havacılık kurulmuştur. İki üniversitenin kuruluş masrafları Amerikan İktisadi Kalkınma Teşkilatı’ndan sağlanmıştır. Kore savaşı Türkiye'ye itibar ve destek kazandırdığı gibi kalkınmasında kaynak bulmasını da kolaylaştırmıştır. Kuraklığa çözüm bulmak için 1954'te DSİ barajlar dairesi başkanı olan Demirel, 1955'te DSİ Genel Müdürlüğüne getirilmiştir. Bu dönemde yine İTÜ mezunu Recai Kutan 27 yaşında Diyarbakır DSİ 10. Bölge Müdürü yapılmıştır. GAP projeleri ve ve barajları bu genç müdür ile yapılmış ve bazılları hayata geçirilmiştir. Demirel de böylece barajlar kralı ünvanını almıştır.

ABD'nin Marshal yardımları ve kredileri kontröllü kredi olduğu için çok sıkı takip ediliyordu. Başka alanlara kaydırılmasına iyi bakılmıyordu. DP para alabilmek için sunduğu projeler rağbet görmediği gibi ülkenin itibarını da zedeliyordu. 1960 ihtilalinden sonra Devlet Planlama Teşkilatı kurularak hedefleri olan bir ülke itibarı kazanılmaya çalışılmıştır. Hükümet kaynakları tükettiği için parasının değerini koruyamamakta, enflasyon ve devalüasyonlarla piyasada fiyatlar aşırı yükselmektedir. Hükümetlere yardım ve destek dendiğinde borçlanma ve kredi almaktan başka bir şey akıllarına gelmemektedir. Bu zihniyetten Özal zamanında kısmen vazgeçilmiş fakat sonrasında yine devam etmiştir.

Özal, 1991 ABD ziyaretine, “No aid, but trade” (“Sizden yardım istemiyoruz, ticaret istiyoruz”) sloganıyla gitmiş ve istediğinden fazlasını almıştır.

1958 yılnda dibe vuran ekonomiyi düzeltecek yardımı (krediyi) alabilmek için Adnan Menderes’in Bağdat Paktı Toplantısına Katılma Amaçlı ABD Gezisi (5-16 Ekim 1959) düzenlenmiştir. http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/44793.pdf "Orhan Karaveli de anılarında Menderes’in, ABD gezisine ekonomiyi toparlayabilmek için 500.000.000- 600.000.000 dolarlık yardım talebinde bulunmak için gittiğini yazmıştır. Ancak yukarıda da aktarıldığı gibi Türk Başbakanı'nın daha havaalanında karşılanışı bile ABD Başkanının kendisine destek olmak niyetinde olmadığını kanıtlar gibidir."

1954 yılında gördüğü itibarın zerresi yoktur. 9 Ekim’de Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu, Beyaz Saray’a ABD Başkanı Eisenhower’ı ziyarete gitmişler ve de yaklaşık 25 dakika süren bir görüşmeden sonra, odadan umutsuz ifadelerle çıkmışlardır. Çünkü görüşme boyunca alabilmeyi umut ettikleri finansal desteğin adı bile geçmemiştir. Menderes, Beyaz Saray’dan ayrılırken gezi ile ilgili olarak Vatan Gazetesi muhabiri Karaveli’ye “Sadece bir nezaket ziyareti idi!...” demiştir.

ABD Başkanı Eisenhower’ın Menderes emrine verdiği bir askeri uçakla ABD içinde gezi düzenlenmiştir. Bu gezinin amacı ABD devletinin yatırmlarının tamamen özel sektöre ait olduğunu göstermek, Türkiye'nin yetenekleri ve bilgisi doğrultusunda onlarla işbirliği yapmasını sağlayacağı noktaları tespit etmelerine yardımcı olmaktır. Vizyonu olmayan liderlerin ülkerinin de vizyonu olmadığı için, borç ve yardım yerine üretime yönlendirilmektirler. Menderes ve beraberindekiler, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi ve petrol işi yapan bir işadamı olan George Mc Ghee’nin eşliğiinde, ABD içinde bir gezinti yaparak Newyork’dan Washigton’a ve Dallas - Teksas’a girmişlerdir. Türk Heyeti, Pittsbourg’da davetlere katılmaktan başka bir de demir-çelik fabrikalarını gezmiş ve bir takım görüşmelerden sonra Türkiye, Ereğli Demir-Çelik fabrikasının kurulması için ABD’lilerle bir anlaşmaya varmıştır. Gittikleri her yerde saygı görmüşler ve görkemli karşılamalar yapmışlardır. İşbirliğine evet, borç vermeye hayır demişlerdir.

SORU : Bazı yazarlar Marshal yardımlarının Türkiye'ye zarar verdiğini, Kayseri uçak fabrikasının kapanmasına sebep olduğunu ifade etmişlerdir. Aynı yardım ve kredileri alan ve ABD ile savaşan Almanya ve İtalya'nın savaş uçağı ile tank üretmelerine izin veren ABD, bizi neden engellesin? Kore savaşına katılan Türkiye, gördüğü itibarın karşılığını alma becerisini neden gösterememiştir?

Bu gezi ile derdini anlatamayan ABD, bize Türk Lirası ile sattığı tahıl bedellerini ne yaptı ? Sorunun cevabını 1988-1993 döneminde Meclis Üyesi olduğum BTSO (Bursa Ticaret ve Sanayi Odası) Genel Sekreter yardımcısından öğrenmiştim. ABD yatırımcıyı üretime yönlendirmek için 1961 yılında Türkiye'de bir Organize Sanayi Bölgesi kurulmasını istiyor. Başvuru yapan şehirler değerlendiriliyor ve Bursa seçiliyor. En iyi tarım alanları yer olarak gösterildiğinde, onlar işe yaramayan bataklık bölgeyi seçiyorlar. Ticaret Odasının katkısıyla ABD'nin tahıl paraları buraya harcanıyor. Sanayinin ne olduğunu, yatırımcıyı yönlendirmenin öğrenilmesi için sanayi üniversitesi niteliğinde kururluyor. Dört fabrika ile başlıyor. Bunllardan biri tüp gaz dolum tesisi. OYAK kurulduktan sonra sanayi bölgesi dolmaya başlyor.

Siyasetçilerin değişen dünya ekonomik yapısını ve buna bağlı sosyal yapısındaki gelişmeleri algılayamamaları ve uyaran aydınlara vatan haini derecesiyle tepki göstermeleri vizyonlarının olmadığını göstermektediir. Çalışma ve araştırma yerine siyasi hamasetle gün geçirme ve yandaş memnuniyetinin ülke çıkarlarının üstünde tutulması hep çatışmalı bir ortam yaratmıştır. Birbirleriyle savaşan ülkeler uzlaşı içerisinde yeni duruma göre düzenleme yaptıkları halde, Türkiye her olaya siyasi gözlüklerle bakmıştır.

Yeni dünya düzenini anlamak için, kurucusu ABD'yi anlamak ve ona göre tavır almakta yarar vardır. ABD parasının gücüyle dünya ticaretinin düzenleyicisi ve garantörüdür. Bunu yaparken teknoloji üstünlüğünü tekelinde bulundurmak çabasındadır. Bu yolla halkının refahını yükseltmektir. Öyle ki anketlerde Clinton ile Bush arasında %5 fark varken TV karşılaşmasında gazeteci Clinton'a sordu. "Motor teknolojisindeki gelişmeden haberiniz var mı?.. Yeni teknoloji kullanılırsa bir galon yakıtla otomobiller 150 mil daha fazla yol gidebilecekler".. Clinton, "evet haberim var. Şimdi izin veremeyiz. Verdiğimiz takdirde işsizlik oranımız %20 artar. İnsanların işgücü vasıflarını değiştirmeden izin veremeyiz. Uygulamaya koyacağımız yardım programları ile insanlarımıza teknik iş gücü vasıfları kazandırdıktan sonra ancak izin verebiliriz". Bu söyleşinin ertesi günü Clinton, %5 lik farkı kapattığı gibi %2'de öne geçmişti.

Gelirin artırılması için işgücü vasfının gelişme programı yürürlüğe konmuştur. Fiyatları düşürmek için de tüketim malları ithal edilerek sağlanmış ve refah seviyesi yükseltilmiştir. Dünyanın en büyük ithalatcısı ABD, mal alımı kararlarıyla teknolojik gelişmeleri de kontrol altında tutmayı başarıyordu. ABD dünya ülkelerinin ihracatının yaklaşık 1/7'sini satın almaktadır. Böylece diğer ülkelerin ürettiği ileri teknolojileride transfer etmeyi başarmıştır. Bazı ürünlerle birlikte tesisleri de satın alarak teknolojiyi de ele geçirmektedir. Bunu gören ülkeler üretimlerini ABD nin talepleri doğrultusunda yapılandırmışlar ve sanayileşmiş ülkeler sınıfına girmişlerdir. Bu ülkelerin en büyük alıcıları ABD'dir. Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, Meksika, Çin, İtalya, Taiwan bu nedenle sanayileşmiştir.

Günümüzde ise Çin, teknoloji gelişiminde ABD'nin önüne geçmek için yarışmaktadır. Çin'in başarısı Taiwan sayesindedir. Taiwan dünya pazarını tanıdığı gibi teknoloji üretiminde de öncüdür. Dünyanın matematik seviyesi ve IQ'ü en yüksek toplumudur. Üniversiteleri teknoloji üretim merkezidir. Bu gücüyle Çin'i Hong Kong'la birlikte kontrol etme ve dünyada etkin olma yolundadır. ABD'nin teknoloji devlerinin, Taiwan'ın bu atılımına verecekleri karşılığı zaman gösterecektir.

...

Kaynaklar :

Görgü Tanığı - Orhan Karaveli | Doğan Kitaphttps://www.dogankitap.com.tr › kitap › gorgu-tanigi

Adnan Menderes'in Yurt Dışı Gezileri  

T.C. İstanbul Üniversitesi

http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/44793.pdf

etabey@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.