Normalde zalimin cezasını mazlumun kesmesi gerekir ama mazlum olan da pek beceremez ceza kesmeyi… Böylece zalimin cezasını vermek zalime kalır ve adalet de bir başka bahara…

Yazıma neden böyle direkt bir giriş yaptım?

Bugünlerde bütün hayatımız Korana virüs, dolayısıyla ben de Korona virüs yüzünden böyle bir giriş yaptım yazıma…

Korona virüs derken; hani çeşitli söylentiler var ya, virüsü Amerika yaymış, Çin yaymış, Fransa yaymış, yok efendim dünyayı yönetenler yaymış... “Hah işte; hangi zalim yaymışsa, o zalimin cezasını, şu lanet virüs yüzünden cereme çeken bütün mazlumlar vermeli” düşüncesi ile yazıma direkt bir giriş yaptım.

18 yıldır bir kâbusun içinde yaşıyor hissediyorduk kendimizi… Her yeni gelenin, eskiyi arattığını bildiğimiz gibi, her geçen günün kötüye gittiğini görüyorduk. Bazıları için gelişmeler güzeldi. Kim üzerine alınacaksa alınsın hırsızlığı, yalancılığı, riyakârlığı beceren, kendi karakterleri olmadığı için güçlü bir karakterin altına sığınarak kene gibi yaşayan güruh için güzeldi, gelişmeler. Onurlu, dik başlı, kimseye eyvallah etmeyen insanlar için yaşananlar, yaşatılanlar zulümden başka bir şey değildi. İşlerimizin bozukluğu düpedüz meydandayken Allah, kitap, din, iman edebiyatına kananların -ki bu insanlar bizim çok yakınlarımız, akrabalarımızdı- işte onların yüzünden, büyük bir baskı altında saçma sapan günler yaşadık. Kendi çapımızda yaşananların yanlış olduğunu, bu kafayla gidilirse büyük sıkıntılar yaşanacağını söyledik durduk. Kime, ne anlatacaksın… Kendi düşüncemizde olan insanlara bile anlatamadık gidişatın cehenneme doğru olduğunu…

Bütün belediyeler, tüm kamu kurumları borç batağında, devlet borç batağında, şirketler, işletmeler, esnaflar borç batağında, çalışanlar, emekçiler, memurlar, emekliler borç batağında, çiftçiler borç batağında… Neymiş efendim her şey çok güzelmiş, dünya devleti olmuşuz, cart olmuş curt olmuş, bir sürü masal…

Bütün bunların üstüne, bu Korona virüs salgını altın vuruş oldu… Tepetaklak yaptı her şeyi… Çırpınışlar, mücadele fayda etmez… Zihniyette problem var, zihniyette…

Yapacağın belli kardeşim, 21 gün sokağa çıkma yasağı, sıkıyönetim…

Valilikler, belediyeler, sosyal yardım kurumları, sivil toplum kuruluşlarıyla kimsenin aç açıkta kalmayacağı bir 21 gün… İmalat durmuş, bilmem ne olmuş… Dursun kardeşim, ne duracaksa dursun… Yeter ki şu lanet salgın dursun… Şu zincir kırılsın, salgının yayılmasının önüne geçilsin. Sokağa çıkma yasağı sırasında hastalığa yakalanmış insanlar kolayca tespit edilip, sağlık kurumlarına taşınsın. Tedavileri yapılmaya çalışılsın.

Salgın döneminde ekonomik sıkıntıları çözmek için para mı basacaksın ne yapacaksan yap kardeşim. Salgın bitsin hepimiz çalışıp ödeyelim zarar neyse... Burada siyaset yapmanın gereği yok… Ama sen böyle yaparsan, ben de siyaset yaparım. “Siyaset yapmanın zamanı değil”, e o zaman gelin beraber çıkalım çakıldığımız yerden…

Sağlık Bakanımız başlangıçta sıkı bir mücadele vermek istedi ama kusura bakmayın karşılaşabileceğimiz durumdan onun bile haberi yoktu. Bu işler öngörü meselesidir, ben normal bir vatandaş olarak bir kâbusun içine düşeceğimizi görebiliyorum. Ülkemizi yönetenler göremiyorlar. Bunu nasıl izah edebiliriz ki?

Gerçeği kabul edeceksin kardeşim, gerçekle yüzleşeceksin. Tespit, teşhis, tedavi… Bir sıkıntı ile karşı karşıyayız; o sıkıntı ki dünyayı harman gibi savurmuş, biz hala olayı Allah’a havale etmiş bir mantıkla yaşanlardan iyi sonuç alacağımızı falan zannediyoruz. Yok ya! İki kere iki beş edecek öyle mi?

Geç kalınmış değil… Sokağa çıkma yasağı ilan edilecek. Sosyal yardımlaşma en üst seviyede uygulanacak. Hastalığın yayılmasına engel olunacak, sonra da yapılması gereken hep birlikte yapılacak. Yara sarmaksa yaralar sarılacak, kırılmış dökülmüş ne varsa onarılacak.

Umudu öldürmenin bir mantığı yok. Şu anda hepimiz benliğimizi kaybetmiş durumdayız. Böyle bir hayat yaşanabilir mi kardeşim?

Bizim milletimizin özellikleri belli… Biz böyle pasifize edilmiş bir şekilde yaşayamayız… Böyle yaşamaktansa ölmeyi yeğleriz…

Şu anda hepimiz mezbahada kesilme sırasını bekleyen kurbanlıklar gibi hissediyoruz kendimizi… Kimsenin bize kendimizi bu şekilde hissettirmesine izin veremeyiz. Kim olursa olsun başımızdaki…

Bu işin içinden siyah beyaz, genç yaşlı, zengin fakir, Türk Kürt, Alevi Sünni, Laz Çerkez değil hepimiz birlikte çıkarız. Bizim dayanışma kültürümüz ve fedakârlığımız hemen hemen hiçbir millette yoktur. Örnekleri tarihte çoktur; biz bu sıkıntıları hep birlikte aşarız arkadaşlar…

Gereği neyse yapılsın…

Bizi yönetenler iyi niyetli olabilirler lakin her zaman söylediğim bir söz var; “Cehenneme giden yolun taşları iyi niyetle döşenmiştir”

İyi niyeti bırakalım gereğini yapalım…

Bizi yönetenlerin benim kadar kafaları çalışmıyor mu?

Güzel soru ama buna ben cevap vermeyeyim… Soruyu soranlar yaşananlara baksınlar; cevabı bana da 82 milyon insanımıza da versinler…

Onlar sorunun cevabını versinler, zalimlerin cezasını da mazlumlar versinler…

Mazlumlar ceza veremezlerse bari insanlık dersi verirler… Çünkü Korona virüsü mutlaka insanlık yenecek…

Nazım’ın dediği gibi, biz de;

“Yok, öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak.

Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.”

diyeceğiz ve bu illeti hep birlikte yeneceğiz…

Yeneceğiz, yeneceğiz, yeneceğiz…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.