Cinler, Olumlamalar, Programlamalar….

Görüşmek üzere “geleceğe yazılan mektuplar” devam edecek demiştim, geçen yazımızın sonunda sizlere…

Şimdi başlıyoruz…

“Cinler gelecekten haber verebilir mi?” sorusuna, birlikte cevap arayacağız.

Bunun için sizlere, cinlerle ilgili biraz bilgi aktarmamın doğru olacağı kanısındayım.

İlk önce cinlerle ilgili derlediğim bilgileri sizlerle paylaşayım ki; daha sonra da soruyu cevaplamaya çalışayım.

Cinler dumansız ateşten yaratılmışlardır. Hız ve zaman onlar için söz konusu değildir. Çok hızlı hareket ederek yaşadıklarından bizim zaman kavramımıza göre hesaplanırsa sekiz yüz ila bin yıl arası bir yaşam süreleri vardır.

Cinlerin üç çeşit olduğu bilinir. Buna göre kimilerinin kanatları vardır ve uçabilirler. Kimileri yılan, akrep ve değişik hayvan şeklindedirler. Başka bir çeşidiyse değişik yerlerde yaşamayı sever, insan içinde yaşayanların olduğu da yazılır. İnsanlarla iç içe yaşayan cinler âleminde, aile hayatı ve sosyal faaliyet vardır. Bazı kaynaklarda cinlerin insanın bedenine yerleşip hayat sürenlerinin var olduğu da yazılır, çizilir.

“Her nefis ölümü tadacaktır” ayetinin gereği cinler de ölürler.

Rivayet edilen bir hadiste “Cinler çeşit çeşittir. Cinlerin hadis olanları rüzgâr halinde olanlarıdır. Onlar yiyip, içmezler, ölmezler, çoğalmazlar. Onların bir çeşidi yiyip içerler, ölürler, evlenirler.’’ bilgisi mevcuttur.

Bazı insanlar cinlerle evli olduklarını, cinlerden çocukları olduklarını söylerler. Bazı din âlimleri “Bu evlilik mümkündür, fakat caiz değildir’’ derler. Yaradılış farklılıkları nedeni ile bu tür evliliklerin insanlar için uygun olmadığı da söylenir.

Cinler çoğunlukla insanların bulunmadığı yerlerde yaşamayı tercih ederler. Biz, ıssız yerlerde olduğumuzda; “in cin top oynuyor” sözünü, herhalde bu yüzden söylüyoruz…

Evet, şimdi gelelim; “Cinler gelecekten haber verebilir mi?” sorusuna cevap aramaya…

Cinler gelecekten haber vermez.

Her ne kadar “Cinler gelecekten haber vermez.” cümlesi ile başlasak da yazımın devamında detaylara bakacağız.

Gelecek (gaip), insanın duygularının ve düşüncelerinin idrak edemediği ve ulaşamadığı gizli şeylerdir. Aslında burada “gelecek” kelimesi, “gaip” kelimesinin verdiği anlamı tam olarak yansıtmıyor. Ben “gaip” kelimesini kullanmak istemedim ama bilinmezliği içinde saklayan da “gaip” kelimesi maalesef.

Medyumlar, tarotçular, astrologlar da gelecekten haber verdiklerini iddia ederler. Bu bilimsel olarak ispatlanmadığı için mümkün değildir. Geleceği sadece yaratıcı bilir.

Bazı kimseler cinlerle irtibat halinde olduklarını söyleyip, cinleri emirlerine aldıklarını ve yönettiklerini iddia ederler.

Bazı kaynaklarda “cinlerle irtibat kurulabileceği fakat cinlerin emir altına alınmasının söz konusu olamayacağı” yazar.

Bazı kaynaklarda da “cinlerle irtibat kuracak kişinin inanç açısından çok güçlü olmasını, kendisine malik olması gerektiğini ve cinlerle irtibat kurmak için dünya nefsinden uzak kalıp belirli şartlara uyması gerektiği” yazar.

Bu şartların bazıları; haram lokmadan ve haram sözden uzak durmak, 40 ila 90 gün arasında oruç tutmak, hayvani hiçbir gıdayı yememek, sadece sebze yemek, irtibat kuruluncaya kadar cinsel hiçbir temasta bulunmamaktır.

Tabi ki; bu şartların yerine getirilmesinin yanında, yakılması gereken tütsüler, yapılması gereken ibadetler, çekilmesi gereken tesbîhât olduğu da belirtilmektedir.

Yukarıda sayılan şartların hepsini yerine getirdikten sonra “Ben her şeyi yaptım, tamam artık cinlerle temasa geçeceğim gibi" bir düşünceye kapılmanın doğru olmayacağı da söylenmektedir.

Bazı kaynaklarda da “cinlerin kendilerinin istemleri halinde kişiyle irtibata geçebilecekleri” ve “bu şekilde temas kurulduğunda da insanın cinleri kendi emrine almasının da çok zor olduğu ve ekseriyetle insanlarla temasa geçenlerin şeytani cinler oldukları” yazılıdır. Şeytani cinlerin insanları kandırıp yanlış yola sevk edebilecekleri ve bunları, insanın emri altında tutmasının mümkün olmadığı da belirtilmektedir.

Dini kaynaklardan referans aldığım bilgiler dahilinde Müslüman cinlerle irtibat kuran kişinin aklı başındaysa, maneviyatı yerindeyse cinlerle istişaresine güvenilebileceğine de rastladım. İstişarenin gelecekten haber olmadığı, cinlerin tahminde ve yorumda bulunabilecekleri de bu kaynaklarda yazıyor.

Yine dini kaynaklarda, Kur’an-ı Kerim En´am suresi 130. Ayetinde “Ey cin ve insan topluluğu, size ayetlerimizi anlatan ve bugünle karşılaşmanızda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?’’ sorusu ile gerçekliği vurgulanan insanlığa gönderilmiş son peygamber olan ve bizim de peygamberimiz Hazreti Muhammet’in “Cinlerden kardeş çocukları ve amca çocukları olan on beş kişilik bir grup kendilerine Kuran okumam için geceleri bana gelirler’’ buyurduğunu okudum.

Bazı kaynaklarda “cinlerin, gökleri dinlemek, haber almak için bazı mevkilerde oturdukları, bazı yerlerde durup etrafı gözetledikleri, gizli gök haberleri alıp, kâhinlere aktardıkları fakat bu aktarım sırasında doğru bilgiler ile birlikte yanlış bilgileri de aktardıkları” yazılıdır.

Yine bazı tefsirlerde, “cinlerin öteden beri göklerde dolaşıp, ora­daki melek ve benzeri varlıkların konuşmalarını dinleyerek, aldıkları bilgilere, kendilerinden de yorumlar katarak, kendileri ile irtibat kuran kâhinlere anlattıkları” belirtiliyor.

Cinlerle ilgili açıklamalarımı çok uzattığımın farkındayım ama cinler konusu, o kadar derin bir konu ki; bu şekilde özet haline getirebilmemi bile, kendi adıma başarı olarak değerlendiriyorum.

Şimdi “geleceğe yazılan mektuplar” konusuna bir aydınlık kazandırmak isterim.

Okuduğunuz gibi insanoğlunun merakı devreye girdiğinde çok şey değişiyor.

Ben bu konuları merak ettim ve bir araştırmaya girdim. Araştırdıkça araştırdım, araştırdıkça araştırdım; bir sonuca varmam mümkün olmadı. Şimdi hem merakım ve hem de toplamış olduğum bilgiler ışığında kendimi kurdukça kuruyorum.

Ben daha önce cinlerle irtibatı olan insanlarla da bir arada bulundum. Bizzat yanımda, gözlerimin önünde suya bakarak cinlerle iletişim kuran insanlar oldu. Tek taraflı da olsa, iki ayrı kişinin, yaşanmış bir problem hakkında, cinlerden bilgi istediklerine ve aldıklarına şahit oldum.

Kâhinlerin cinlerden bilgi alabileceklerine yüzde yüz olmasa da olasılık olarak inanırım ama benim burada bütün bu yazı sürecimi bağlamak istediğim asıl konu şu ki; ben, insanın içindeki merak ve bu merakın örgütlenmesinin mümkün olabileceğini düşünüyorum.

“Bir şeyi kırk defa söylersen olur” sözü, bize basit bir olumlama örneği verir. Olumlama bir nevi programlamadır. Olumlamanın anlamı da özel olarak yapılandırılmış cümlelerle bilinçaltını programlamak olarak kabul edilebilir.

Evet… Gelecekte olmasını istedikleri olayları basını yani televizyonu, radyoyu, gazeteleri, dergileri, yayını yani kitapları, filmleri, dizileri, belgeselleri, haberleri, reklamları, interneti yani Facebook’u, Twitter’ı ve benzeri bütün sanal platformları, bizi programlamak için kolaylıkla kullanabilirler.

Geleceğe çok sayıda mektuplar yazıp; o “geleceğe yazılan mektuplar”ı bize gün aşırı okutabilirler. Kırk defa değil bin defa on bin defa okuduğumuzda okuduklarımıza inandığımızda olmasını istemediğimiz şeyleri yapmak için birbirimizle yarışır halde bulabiliriz kendimizi. Bizi postacı yapıp o mektupları bize taşıtabilirler, uğradığımız her kapıyı bıraktırabilirler.

Dostlar!

Dünyayı yönetme iddiasında olanları “İnsanı Kâmil” olarak görmemiz mümkün değil. “İnsanı Kâmil” olarak onlara engel olabilmemiz de mümkün değil.

Tek bir mücadele yolu var; çalışmak, çalışmak, çalışmak…

Bilimi bilimle yenebiliriz.

Bunu da istememiz gerekiyor.

Dua fikirdir, sadece dua yetmez, o duayı zikre çevirmek gerekir, zikir harekettir.

Hareket etmemiz gerekiyor…

Bilim insanları yetiştirip onların çalışmalarını kolaylaştıracak donanımları, ekipmanları var etmemiz gerekiyor.

Tezlerin karşısına antitezlerle çıkabilmemiz gerekiyor.

Geleceğe yazılan mektupları okuyup o mektuplara cevaplar yazmamız gerekiyor ki; geleceği biz şekillendirelim.

Bir bilim medeniyeti kurmamız gerekiyor.

Başka yolu yok!

Benim bu köşe yazım da, “geleceğe yazılan mektuplar” içinde, bana ait olan geleceğe yazılan bir mektup olsun…
 

Sizden ricam geleceğe yazılmış mektubumu okuyun, okutun…

Siz de bir olumlama ile bir programlamanın yayılmasına vesile olun…

Dileğim odur ki; gelecek ülkem ve milletim adına hayrolsun…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.