Ormanda yapılaşmanın önünü açan kararname, birçok afete davetiye çıkarıyor

24 Şubat'ta yayımlanan Orman Kanununa ilişkin kararname ile Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen alanlarda belirli ormanlık alanların yapılaşmaya açılmasının mümkün hale getirilmesi tepkiyle karşılanıyor. Uzmanlar, özellikle iklim değişikliği ve kuraklık nedeniyle karşı karşıya bulunduğumuz tehditler göz önüne alındığında, kararnamenin birçok afetin önünü açabileceğine dikkati çekiyor.             

24 Şubat’ta Resmi Gazete’de yayımlanan OHAL kapsamında yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, etkili afet bölgesi olarak kabul edilen yerlerde, afetten etkilenenlerin geçici veya kesin iskan alanları; fay hattına mesafesi, zeminin elverişliliği, yerleşim merkezine yakınlığı gibi kriterler gözetilerek, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) yeni yerleşim yerlerinin tespitine ilişkin görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca resen belirlenerek ilgili kurumlara bildirileceğine işaret ediyor.

Ayrıca, 4342 sayılı Mera Kanunu ile 6831 sayılı Orman Kanunu‘nun ek 16’ncı maddesinde belirtilen taşlık, kayalık alanlar ve çalılık, makilik alanların da kararname kapsamında imara açılabileceği belirtiliyor. 

Afet bölgesinde meydana gelen inşaat atıklarının bertarafı için de hükümlerin yer aldığı kararname, insan ve diğer canlıların sağlığı ve çevresel güvenlik için önem arz eden mevzuatların uygulanmayacağı kaydediliyor.

Uzmanlar, söz konusu kararların afetten etkilenen bölgelerdeki ormanlar, doğal yaşam, biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkileri ve olası sonuçlarını Yeşil Gazete’ye değerlendirdi.

Gözden çıkarılan alanlar, biyoçeşitliliğin sıcak noktaları

Kararnamenin orman içinde yapılaşmaya uygun taşlık kayalık, verimsiz görülen orman alanlarının kalıcı ya da geçici iskan için orman sınırlarının dışına çıkarılacağının öngörüldüğünü açıklayan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay, bu tür alanların biyolojik çeşitlilik için son derece önemli olduğunun altını çizdi:

“Burada taşlık, kayalık, verimsiz orman denince bunların üzerinde ağaç olmadığı orman niteliğinin olmadığı düşünülebilir. Ancak durum böyle değil. Bu gibi taşlık kayalık ya da ağaçların çok seyrek olduğu alanlar, çok sık orman gibi bir niteliği olmasa da bu alanlar biyolojik çeşitliliğin sıcak noktalarıdır. Bunlar özel habitatlardır, niteliğine göre taşlık kayalık alanlara örneğin dağ keçileri gibi ya da çeşitli yırtıcı kuşlar gibi, bu türler habitatlar yapabilirler. Bu şekilde taşlık kayalık ya da ağaçların çok seyrek olduğu alanlar çok sayıda sürüngene, endemik türlere habitatlar oluşturabiliyor. Bu nedenle bu alanların taşlı kayalık ya da üzerinde ağaç yok diye değersizleştirilmemesi gerekiyor. Buralar biyolojik çeşitlilik açısından son derece önemlidir.”

Afet bölgesinde özellikle Hatay‘ın ve Amanos Dağları‘nın çok özel ekosistemler olduğunu belirten Tolunay, neredeyse bütün ili kapsayan, Hatay’ın tamamında yayılış gösteren Amanos Dağları’nın genelde Karadeniz‘de görülen bitki örtüsünü barındıran bir yapıya sahip olduğuna değindi:

“Burada son iklim değişikliği yaşandığında, iklimler soğuduğunda Karadeniz iklimine uygun hale geldiğini, Karadeniz’deki türlerin Antakya’ya kadar uzandığını, buzul çağından çıkıldıktan sonra da türlerin tekrardan kuzeye doğru göç ettiklerini, ama lokal iklim olarak Karadeniz iklimine benzer vadiler, dağlar, kaldığı için buralarda halen Karadeniz bitki örtüsünün halen yaşamaya devam ettiğini gösteriyor. Amanos Dağlarında bir bakıma kalıntı ormanlar var diyebiliriz. Aynı zamandan bu dağlar Karadeniz bitki örtüsü için de sığınak görevi üstlenmiştir.” 

Hatay ve Adana, çok sayıda sürüngen ve özellikle kuş türleri açısından son derece zengin iller iken, bu illerden başlayarak kuzeydoğuya doğru uzanan Doğu Anadolu fay hattı da biyolojik çeşitlilik açısından son derece önemli.  Bilimsel literatürde Anadolu Çaprazı olarak adlandırılan bölge, eskiden gerçekleşen doğal iklim değişikliklerinde İran‘dan Türkiye içlerine kadar sokulan bitki örtüsünün ya da Avrupa‘dan Anadolu‘ya dokunan bitki ölçüsünün yayılışını sınırlandıran bir bölge.

Prof. Tolunay, farklı fitocoğrafik bölgelerin karşılaşması sonucunda Anadolu Çaprazı’nda endemizm oranının yükseldiğini kaydetti ve “Anadolu Çaprazının iklim değişikliğine bağlı olarak gelecekte türlerin göçe zorlanması halinde, türlerin göç yolunu oluşturacağını düşünüyoruz çünkü güney illerimizde yaşayan türler sıcaklığın artmasıyla kuzeye doğru göç edebilecekler. Bu göçleri de örneğin İç Anadolu, Konya üzerinden değil de de böyle alt alanlar üzerinden yapabilecek” diyerek söz konusu bölgelerin hem günümüzde hem de gelecekte önem arz ettiğini vurguladı: 

Tabii deprem sonrasında evsiz kalan vatandaşların sıcak yuvalara kavuşması hepimizin dileği. Ama bunu yaparken de mutlaka ekosistemleri, biyolojik çeşitliliği dikkate almamız gerekiyor. 

orman kanunu

Bu alanlar korunmazsa, daha fazla afet kapıda

Orman ekosistemleri ile burada yaşayan canlıları korumanın iklim değişikliğine bağlı afetleri önlemek açısından insanlar için de kritik öneme sahip olduğunu hatırlatan Tolunay, şunları ekledi.

“Biz insanlar her ne kadar doğadan koptuysak da doğayla, ekosistemlerle çok yakından ilişkilerimiz var, göbek bağımız var daha doğrusu. Çünkü biz doğal ekosistemleri ormanları, sulak alanları, akarsuları, gölleri kaybettiğinizde bunlar, deprem dışında kalan iklim değişikliğiyle birlikte gelecekte şiddeti, süresi, sıklığı ve etki alanının genişleyeceğini öngördüğünüz şiddetli sağanak yağışlar, seller, kuraklık, heyelanlar gibi çok fazla sayıda afetin artmasına da sebep oluyor. Biz bunu günümüzde de yaşıyoruz.”

Doğanay Tolunay, Amik Gölü’nün kurutulmasını ve üzerine depremde büyük zarar gördüğü için uçuşlara kapatılan Hatay Havalimanının yapılmasını bu tür afetlere örnek göstererek, “Amik Gölü kurutularak üzerine havaalanı yapılmıştı. Ama zeminin kötü olması ve deprem sırasında bu kötü zemin üzerine yapılan pistin zarar görmesi sonucunda yardımlar zamanında ulaşmamıştı. Bu ekosistemleri yok edersek, seller, kuraklıklar gibi aşırı hava olaylarını da tetikleriz” diye uyardı.

Karar, ormanlarda parçalanmayı beraberinde getirecek

Kararnamede iskan yapılacak alanların Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca “resen” belirleneceği, Bakanlığın bu alanları belirlemesinden sonra ilgili kurumlara söz konusu alanların iskana açılacağını bildireceği ifade ediliyor. Bu da Tarım Orman Bakanlığı veya Orman Genel Müdürlüğü gibi kurumların “burayı kullanamazsın” deme hakkı bulunmadığı ve kararın tümüyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına ait olduğu anlamına geliyor.

Tolunay, “Orman Kanununun ek 16’ıncı maddesi gereğince orman içinde taşlık kayalık bir alan yerleşime açıldı diyelim. O alanın sadece yerleşime açılması yetmiyor. Bu alana örneğin yeni yollar yapılması, elektrik götürülmesi, doğal gaz götürülmesi, altyapı çalışmaları gibi çok çeşitli nedenlerle de alanlara ihtiyaç bulunuyor” dedi.

Bu tür çalışmalara dair izinlerin Orman Kanununun 17’nci maddesince belirlendiğini ifade eden Tolunay, “Karar, sadece o taşlık kayalık alanlarla sınırlı kalmayacak, orman alanlarının da zarar görmesine yol açabilecektir. Yine bu yeni yerleşim alanları açıldıktan sonra buralara yol elektrikli altyapı götürülürken bunların geçtiği yere bağlı olmak üzere -tabii seçilecek yere göre değişebilir- ormanların parçalanması, parçalanma sonucunda hayvanların göç etmesinin engellenmesi, küçük habitatlarda yaşamaya zorlanması gibi dolaylı etkilerini de görmemiz mümkün” diye konuştu.

orman kanunu

Döküm sahalarında gerekli mevzuatlar uygulanmayacak

Deprem bölgesinde hem yeni iskana açılacak alanları, hem de moloz ve enkazın depolanması sırasında mutlaka doğal ekosistemleri koruyacak şekilde planlamalar yapılması gerekiyor.

Tolunay bu noktada “Acele edilmemesi, tüm uzmanlarla ortak akılla, bugünü kurtarmak için geleceği riske atmayacak yönde kararlar alınması yerinde olacaktır” tavsiyesinde bulunuyor.

Kararnamenin afet alanlarından çıkan yıkıntı atıklarının depolanmasıyla ilgili olan 13’üncü maddesi “Belirlenecek döküm sahaları ve döküm sahalarında yapılacak her türlü iş ve işlemler ilgili mevzuatın belgelendirmeye ilişkin hükümlerinden müstesnadır” ifadelerine yer veriyor.

Bu maddeye eğilen Tolunay, döküm sahalarını yaparken tehlikeli atıklar veya ayrıştırılması gereken diğer atıkların olabileceğini hesaplayarak yer seçim kriterlerinin belirlenmesi gerektiğini vurgulayarak, kararın çevre açısından tehlike arz edebileceğine dikkati çekti:

“Örneğin asbestin ayrıştırılması için alınması gereken önlemler var, ya da elektronik aletlerin ayrıştırılması ile ilgili çok sayıda yönetmelik var. 13’üncü maddedeki ifadeyle, ilgili yönetmeliklerin uygulanamayacağı kararı getirilmiş. Bu da özellikle tehlikeli atık içerebilecek asbest, PCD, ağır metal içerikli ya da elektronik eşyaların, geri geri dönüştürülmesinde ilgili mevzuatın uygulanmayacağı anlamına geliyor.”

‘Bilimsel çalışmalar yapıldıktan sonra bu alanların orman dışına çıkarılması görüşülebilmeli’

Yeşil Gazete'den Dilan Pamuk'un özel haberine göre, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik de bakanlığa üzerinde ağaç olmayan çalılık, makilik ya da işte kayalık, otluk alanları doğrudan orman dışına çıkarma ve imara açma yetkisinin bağımsız olarak verilmesi ve Tarım ve Orman Bakanlığına herhangi bir söz söyleme yetkisi tanınmamasının doğru bir yaklaşım olmadığını kaydetti.

Akkemik, “Aslında burada fay hattı üzerine kentler kurulacak olması hatalı. Ama hiçbir bilimsel çalışma yapılmadan, hızlı bir şekilde taşlık kayalık dediğimiz alanların orman alanından çıkarılması da hatalı” yorumunu paylaştı:

“Oralarda biyolojik çeşitlilik açısından, doğal zenginlik açısından değerli olan alanların da ormanlık dışına çıkarılması riski var. Özellikle o bölgede flora ve fauna açısından zengin 35 civarında önemli doğa alanı var. Yetki tümüyle Şehircilik Bakanlığında olduğu için bu tip alanların orman dışına çıkarılma riski de olabilir. Orada taşlık kayalık dediğiniz bir alan aslında belki birçok bitki için önemli bir alandır, endemiktir, kuşlar için önemlidir, veya biyolojik zenginliğe sahiptir. Dolayısıyla doğrudan bunların orman dışına çıkarılması kararı çok doğru bir yaklaşım değil.”

Bu noktada atılması gereken adımlara dair önerilerde bulunan Akkemik, “Önce bilimsel etütler yapılsın, bilimsel terimlere dayalı olsun. Ondan sonra bu alanların orman dışına çıkarılması görüşülebilir. Burada da mutlaka yine Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün ve Orman Genel Müdürlüğü’nün görüşlerinin alınması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

“Ormanda her zaman doğal yaşam gereği ağaç olmaz. Ağaç olmayan yerlere de ihtiyaç vardır” diye konuşan Akkemik, üzerinde ağaç olmayan ya da seyrek ağaç olan makilik, çalılık, taşlık, kayalık gibi alanlar, kırlar gibi alanların da orman ekosisteminin bir parçası olduğunu kaydetti: “Özellikle yaban yaşamı için ormanda sadece pür orman ağaçla kaplı alanlar yaban hayatı için çok tercih edilmez. Yaban hayatının beslenme ortamı, üreme ya da  hareket ortamı için açık alanlar da gerekiyor. O açık alan dediğimiz işte tam da o taşlık kayalık alan denilen alanlar içerisine giriyor.”

Üzerinde çalı ve makilik olan ve ağaç olmayan kısımların da ekosistem için çok değerli olduğunun altını çizen Prof. Akkemik, “Özellikle bu çalılık alanlar  genellikle aslında erozyonu önleyen, su tutma kapasitesini artıran, selleri önleyen alanlardır. O yüzden bu tip kararlar verilirken bütün her boyutuyla düşünülmesi lazım. Sel veya erozyon riski var mı yok mu? Biyolojik zenginlik açısından değerli mi değil mi?” dedi. Ünal Akkemik, bu tür değerlendirmelerin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılması nedeniyle, imara açılacak alanlarda bu bakanlığın da mutlaka söz sahibi olması gerektiğini ifade etti.

orman kanunu

Ormanda parçalanma, ekosistem hizmetlerinde bozulmaya yol açacak

Söz konusu alanların yapılaşmaya açılması ile, ormanlarda fragmantasyon, yani parçalanma meydana geleceği öngörülüyor. Ormanların parçalanmasının ise ekosistem hizmetleri üzerinde olumsuz etkileri beraberinde getirmesi bekleniyor.

Ormanların parçalanması ile ekosistem hizmetleri arasındaki ilişkiye açıklık getiren Akkemik, şunları kaydetti:

“Ormanlar, iklim değişikliğine, suya ve daha birçok şeye hizmeti olan alanlardır. Ormanda bir yol yapımından tutup da bina yapımına kadar çok değişik amaçlarla yapılaşma söz konusu olduğu zaman bu ormanda parçalanmaya yol açıyor. İşte bu parçalanma dediğimiz olay da ekosistem hizmetlerinin bozulmasına yol açıyor. Taş, kaya dediğimiz alanlarda yapılaşma olduğunda ormanın o kısmı artık parçalanmış oluyor. Bu kararla parçalanma tabii ki afet bölgesinde artacak. O bölge biraz güneyde yer aldığı için orada makilikler çok fazla var. O makilik alanlarda ciddi yapılaşma tehlikesi olacak. Birçoğu orman olması gereken alanlar ama oralar çalılık olduğu için de yasayla kolay bir şekilde ormanın dışına çıkarılabilecek.”

Gerçekten en az iki kat fazla alan orman tahsis ediliyor mu?

Orman Kanunu’nun ek 16’ncı maddesinde taşlık, kayalık gibi alanların orman vasfı dışına çıkarılması halinde bu alanın iki katından az olmamak üzere Hazine taşınmazının orman tesis edilmek üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edileceği hükmü yer alıyor. Bu kapsamda orman tahsis edilen yerlerde yeni bir orman ekosistemi oluşturulması mümkün olsa dahi, bu onlarca yıl alacak bir süreç gerektiriyor.

Akkemik, orman alanlarının bozulurken, orman olmayan alanların ormana dönüştürülmeye çalışılmasını çelişkili bulduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“Maalesef şöyle bir algı var: Siz mevcut alanı orman dışına çıkarıyorsunuz. Fakat orman rejiminde olmayan iki katı kadar başka bir alanı orman yapmak üzere vereceğiz diyorsunuz. Orman olan bir yer orman dışına çıkarılırken, orman rejimi bozuluyor ama orman olmayan bir yerde orman oluşturmak üzere onlarca yıl sürecek bir ormanlaştırma için alan tahsis ediyorsunuz. Bu biraz çelişkili.”

Üstelik yeni orman alanlarının tahsis edildiğinin bile şaibeli olduğuna işaret eden Akkemik, “Aslında sorulması gereken soru şu. Şu ana kadar birçok defa bu ek 16’ncı madde kapsamında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle orman dışına alanınlar çıkarıldı. Bu çıkarılan alanlar karşılığında acaba hangi ilde, ne kadar alan ve ne nitelikte alanlar Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edildi? Bu aslında ilgili birimlerin yanıtlaması gereken bir soru. Bu alanlar nerede? Böyle alanlar var mı yok mu, bilmiyoruz” diye sordu. 

Kuraklık kapıdayken ormanları tahrip etmek değil korumak gerekiyor

Yoğun ve kapalı orman olmayan, kayalık ve çalılık gibi alanların kolayca gözden çıkarılması ve imar gibi durumlarda akla ilk gelen yerler olmasının “üzücü” olduğunu aktaran Akkemik, kuraklık karşısında ormanlara değer verilmesi gerektiğine vurgu yaptı:

“Türkiye orman zengini bir ülke değil, ormanları sınırlı oranda ve iklim değişikliği etkisiyle zaten ormanlarda ciddi kurumalar var. Hatta bu sene yağış olmadı. Ciddi bir kuraklık var ve belki önümüzdeki bahar-yaz döneminde ormanlarda ölümler doğuracak, kuraklık nedeniyle ormanlarda ölümler de yaşayacağız belki de. Bunlar ihtimal dahilinde. Bizim artık orman alanlarımızı korumamız, geliştirmemiz gerekirken maalesef önemli alanları orman dışına çıkarmaya çalışıyoruz.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.