Dün itibarıyla CHP Bursa İl Başkanlığı, İl Danışma Toplantısını / Genişletilmiş Örgüt Toplantısını yapmış bulunuyor. Saat 13.00 itibarıyla başlayacaktı toplantı… Ben de 13.30 gibi salondaydım.

İl Başkanımız konuşmasına başlamıştı.

Şöyle bir göz attım salona…

1945’ten beri toplantıya katılan kişiler aynı kişilerdi sanki...

"Hemen toplantıyı terk edeyim" diye düşündüm.

Kendi kendime, “ah be çocuk, sen Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde yaşamıyorsun ki, terk edebilesin onu.. Bilmiyormuş gibi davranma, Cumhuriyet Halk Partisi senin içinde yaşıyor işte, ancak o seni terk ederse olur bu iş” derken, “haydi gelmişken birkaç kişiyi dinleyeyim” diye çıkmaktan vazgeçtim.

Oturup, birkaç kişiyi dinledim… O kişileri de yaklaşık 7 yıldır her toplantıda dinliyordum zaten.

Bu zatı muhteremler, topluluk önüne çıkıp kendilerini gösteriyorlar, yaş ortalamalarına göre yaklaşık 50 yıldır hiç değişmeyen konuşmalarını yapıp, konuşmadan sonra çoğunlukla toplantıyı terk ediyorlar… Neyse…

Ben de kendimce toplantı için bir konuşma hazırlamıştım. Kâğıda dökme imkânım olmayınca, tam anlamıyla hazırlık yapmadığım için, konuşmaya hiç yeltenmedim bile…

Hoş konuşsaydım, orada konuştuklarımla bir şeyleri değiştirebilme şansım olacak mıydı? Sanmıyorum…

Hem sonra; kime ne anlatsan kâğıt boş kalıyor, kâğıdı yazı dolduruyor. Dolayısıyla konuşmaktan ziyade yazmak daha mantıklı geliyor bana… Ben de yazdım işte.

Aklımda “söz uçar, yazı kalır” düşüncesi…

O yüzden de konuşmamı, köşemde sizlerle paylaşmayı uygun görüyorum.

“Bu konular özel konular, niye buradan yazıyorsun” gibi bir düşünce hâsıl olabilir bazı arkadaşlarımızda…

Ne olur, öyle düşünmesinler…

Çünkü benim burada yazdıklarım; aslında sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin problemleri değil, tamamen bütün ülkemin ve bütün ülkemin insanlarının problemleridir. Velhasıl bu problemleri herkesin bilmesinde fayda var diye düşünüyorum ve muhabbetin aslına geçiyorum...

..

Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış.

Sonra:

– Hocam, Allah aşkına söyle, haklı değil miyim?

Hoca ne yapsın?

– Haklısın, demiş.

Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş.

Onun hemen arkasından hasmı gelmiş.

Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, 'yok bana şöyle yaptı, yok bana böyle yaptı' demeye.

O da Hoca’ya sormuş:

– Haklı değil miyim?

Hoca:

– Vallahi çok haklısın..

Adam da sakinleşerek gitmiş.

Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı da bu işe şaşırmış kalmış.

– Senin kadılığın da bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?

Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:

– Hatun, demiş,

– Sen de haklısın!..."

Herkesin haklı olduğu yerde adalet yoktur, adalet olmadığı için kadıya da gerek yoktur.

Çok uzun yıllardır, Cumhuriyet Halk Partisi içinde de herkesin haklı olduğu süreçleri yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz...

Çok sık konuşamadığımız, düzeyli bir şekilde tartışmayı beceremediğimiz ve aile içindeki tartışmalarımızdan sonra barışamadığımız için, bu süreci yaşamaya da devam edeceğiz gibi gözüküyor...

Dolayısıyla bu konunun aydınlanabilmesi için bir kaç söz söyleme gereği hissediyorum ve müsaade ederseniz söyleyeyim...

- 'Hak, hukuk, adalet' sadece dışarıda değil içeride de savunulmalıdır,

- 'Cumhuriyet Halk Partiliyim' diyen herkes kürsüdeki karakteri ile kürsüden indikten sonraki karakterini eşitlemelidir,

- Kardeşlik, barış, eşitlik herkes için olmalı diyen biri, kendini eşitler arasındaki üstün olarak görmemelidir,

- Aynı idealleri paylaşan insan kitlesi içinde partiye emek vermekle, ideallere emek vermek eşit görülmelidir,

Bu yaklaşım; kendi içimizdeki mücadelede fırsat eşitliği yaratacak, bir yerde de nitelikli insanların önünü açacaktır,

- Sadece seçim dönemlerinde liste savaşlarında ortaya çıkan siyaset baronları, sol kültürün ahlak anlayışına uygun davrandıklarını düşünüyorlarsa ortaya çıkıp bu ahlakı yaymak için bütün kitleye eğitim vermelidirler ki; bu davranışları, eşitliği ortaya koyma hususuna katkı sağlayacaktır..

Latife yaptım tabi ki…

Çok ayıp ya; kimse kimsenin aklı ile alay etmeye kalkmasın, arkadaşlar...

- Siyaseti kapalı kapılar ardında; sen, ben, bizim oğlan kayırmacılığı psikolojisinde, cunta anlayışı ile yapmanın Cumhuriyet Halk Partililere yapılabilecek en büyük kötülük olduğu herkes tarafından bilinmelidir,

- Üye yapacaksın, yapmış olduğun üyelerin oyları ile delege seçimlerini kazanacaksın, onun üzerine ilçe başkanlık seçimlerini kazanmayı, onun üzerine de il başkanlığı seçimini kazanmayı oturtacaksın,

Sonra "devrimciyim, solcuyum, sosyal demokratım, demokratım" diyeceksin...

Sen, ne dediğinin ya da ne yaptığının farkında mısın ya..!

- 'Yeter ki o seçilmesin' üzerinden yapmış olduğunuz listelerle kazandıracak olduğunuz insanların partiyi iktidara taşıyacağını düşünüyorsanız, siz düşünmüyorsunuz demektir,

'Seçilmesin' diyerek kaybettirdiğiniz insanlar şampiyonlar ligi oyuncuları gibi.

Onlara yazık ediyorsunuz yazık...

- Nitelikli kadın ve gençleri partinin kapısını açtıkları için parçalamadığınız kalıyor, arkadaşlar..

Partinin yaş ortalaması kaç biliyor musunuz?

Ben söyleyeyim, 47 civarı...

Yenileşmeyi nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz?

Niçin her kürsüye çıktığınızda kadınların ve gençlerin siyasette mutlaka olmaları gerektiğini söylüyorsunuz?

Bu size prim mi kazandırıyor?

Yapmayın; dürüst olun dürüst...

Rakibinizi dürüst olmamakla suçluyorsunuz...

Farkınızı ortaya koyun ki sizi seçsinler...

Yoksa sizi niye seçsinler ki?

- Cumhuriyet Halk Partisi'nde etnik, mezhepsel, hemşericilik üzerinden siyaset yapmak ahlaksızlıktır.

Bu siyaseti yaparak Cumhuriyet Halk Partisi'ni küçültmeye kimsenin gücü yetmez, yetemez...

Cumhuriyet Halk Partisi, yaşadığımız dünya üzerinde; bir kurtuluş savaşını organize etmiş, organize etmekle kalmamış kurtuluş savaşını kazanmış, bu kazanım üzerine devlet kurmuş, kurduğu devleti diğer dünya devletleri ile rekabet edebilecek sürece taşımış emsalsiz bir partidir...

Bu konuya herkesin dikkatini çekmek isterim...

- “Hayatlarımızı tamamen partiye sıkıştırarak, mücadeleyi de sadece parti içine hapsederek bu işlerin içinden çıkamayız” diye düşünüyorum.

Kazanmak için bir takım ve bir takımın kazanabilmesi için de bir strateji gerekmektedir.

Bu stratejiyi sadece parti modeli üzerinden değil de hayatlarımızın bütünü üzerinden kurarak geliştirmek çok doğru olacaktır.

...

Evet, Beyler!..

Kötü alışkanlıklarımızı terk etmek zorundayız…

Burada önemsememiz gereken olay; “kendi içimizde barışarak yarışmamız neticesinde, hep beraber kazanabilecek olmamızdır..”

Unutulmamalıdır ki; bireysel kazançların faydası kişiye, kitlesel kazançların faydası da toplumadır...

Bizim, topluma fayda sağlayacak bir örgütlenme modeli üzerinde çalışmamız gerekiyor...

Ve eminim ki "Biz bunu başarabiliriz.."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.