Libya’da Bir Türk Gücü: 1 Milyona Yakın Nüfusuyla "KULOĞULLARI"

BURSA ARENA / Haber Merkezi

Libya’da, 1 milyona yakın mevcudu olan Kuloğlu Türklerinin[2] en yoğun olduğu bölge Mısrata[3]’dır. Kuloğulları’nın silahlı güç teşkil edebilecek bugünkü varlığı ise 25 yaş seviyesine kadar 20.000, 40 yaşa kadar dâhil edildiğinde ise 40.000 milis kuvvet dolaylarındadır. Bununla beraber birtakım iç siyaset dengeleri nedeniyle, hariç bırakılarak ülkelerinin mücadelelerine –gerektiği gibi- destek olmalarına izin verilmemektedir. Bölgede yapılan alan çalışmalarına göre Kuloğulları, günümüzde Türkçe bilmemekte fakat Türk olduklarını bilmektedirler, teşkilatlı bir biçimde dernekler ve muhtelif sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla varlıklarını sürdürmektedirler.[4] 

Kuloğlu Türkleri kendilerini, Türk yurdunun Trablusgarp vilayetinde meskûn Türkler olarak tanımlamaktadır. Millî kimlik kavillerine ihlasla bağlı kalan Kuloğulları; tarihte her zaman yaptıkları kahramanlıklara namzet, Meşru Hükûmet’e her türlü siyasi/askeri desteği vererek, Hafter silahlı örgütünü geçtiğimiz günlerde Mısrata’dan atmışlardır. Sahada yapılan mülakatlar neticesinde; Kuloğlu Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle beraber, Meşru hükûmetin saflarında mücadele etmeye hazır olduklarını açıkça beyan etmektedirler. Silahlanabilecek 40.000 dolaylarında milis potansiyelinde bulunan bu Türk gücü; kuvveden fiile sıhhatli biçimde aksettirilebildiği takdirde UMH ile Hafter arasındaki kuvvet dengelerini, UMH’nin lehine etkili biçimde baskılayacaktır.

Demografik potansiyelleri, çarpıcı ve etkili bir askeri güç olmaları, teşkilatlanma kapasiteleri dolayısıyla Libya üzerinde stratejik bir güç unsuru olan Kuloğullarından gerekli seviyede faydalanılamadığı görülmektedir. Meşru hükûmetin Libya halkının kudretini göz ardı etmesine yalnızca Kuloğulları özelinde değil, aşiret ve kabilelerden istifade edememesi hususunda da rastlanmıştır. UMH kısa bir zaman öncesine kadar Libya’daki kabileler ile iletişim dahi kurmama tutumunu göstermiştir. Bedeli ağır olan bu tutum, Mart 2020 tarihinde Trablus şehir merkezine Hafter’in füzelerinin düşmesiyle sonuçlanmıştır.

Libya son durum haritası: 18 Mayıs – 24 Mayıs tarihleri arasında UMH’nin ilerleyişi

Ulusal Mutabakat Hükumeti, hatalı iç politikasından vazgeçerek önceki dönemlerde gerekli ihtimamı göstermediği aşiretler ile müzakereler başlatmış ve akabinde bu stratejik hamlenin kazanımlarını elde etmeye başlamıştır. Gelinen noktada ise, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de açık destek vermesiyle UMH; Trablus’un içlerine kadar işgal etmiş bulunan Hafter terör örgütünü, güneye, Fizan çöllerine doğru geri püskürtmekte mahir zaferler elde etmektedir. Sahadaki dinamikler, Libya pratiğinde başarılı olmanın yolunun; salt askeri kuvvetten değil, toplumun ve kanaat önderlerinin desteğini kazanmaktan geçtiğini bir kez daha kanıtlamıştır. Stratejik zeminde düşünüldüğünde, örgütlü halk kuvveti olan kabilelerin önemi ne ise, Kuloğulları’nın önemi birkaç gömlek fazlasına tekabül etmektedir.

Teşkilatlı halk kuvvetini yönetebilmenin getirisi, aktarıldığı üzere sahada okunabiliyorken, Meşru Hükûmetin Hafter grubuna karşı kesin zafer elde etmesinin kuvvetli etmenlerinden birisi de Kuloğlu Türklerinden gerektiği gibi istifade etmesi olacaktır. Ulusal Mutabakat Hükûmeti, hâlihazırda Kuloğullarını bünyesine katarak silahlı unsurlarını kuvvetlendirebilir ve bununla beraber Kuloğulları’nın içtimaî itibarından yararlanarak, meskûndan aldığı desteğin artması ile işgalci Hafter kuvvetlerine büyük bir darbe daha vurabilir.

Libya’da Kabilelerin Önemine Dair

 Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin zafiyet gösterdiği iki önemli muarız unsur;

  • Halkın arasına sızmış olan medhali selefilerin Libya’nın kültürel kodlarına olan tahribatının engellenememesi[5]
  • Kuloğlu potansiyelinden istifade edilememesi iken,

üçüncü stratejik hatası da;

  • UMH’nin Trablus güneyindeki kabileler ile restleşmesi olmuştur.

Mayıs ayının başlarına kadar sürdürülen bu hata son kertede Trablus’ta hem doğal kaynak sıkıntısına hem de halkın direncini kırma noktasına kadar ilerlemiştir.

Libya’da Kabilelerin ülke üzerindeki dağılımı – Harita: Mepa News

Trablus’a su taksimi şehrin güneyinden yapılmaktadır. Bu bölge, kabilelerin de ikamet ettiği bir alandır. Hafter güçlerinin Trablus’a çok yaklaştığı Mart-Nisan aylarında, Meşru Hükûmetin askeri alandaki zafiyetlerinin de sebep olduğu saldırgan iç politikası ve güneydeki kabilelerle restleşmesi sonucunda, kabilelerin mukabelesi Trablus’un suyunu kesmek yönünde olmuştur. Gerek Trablus’un tamamen muhasara altına girmesi, gerekse Trablus’ta suların iki-üç haftalık uzun bir zaman diliminde kesik kalması, şehrin direncini tamamıyla sarsmıştır.

Mezkûr tarihte ve öncesinde, ilgili kabileler Hafter’e destek veriyor oldukları için bu kabilelerin çocukları/akrabaları Hafter grubu tarafında silahlı milis olarak yer almışlardır. UMH’nin yaptığı başarılı bir askeri harekât ile aşiret mensubu çocuklar esir olarak ele geçirilerek hapsedilmiştir. Kabile liderleri UMH’den çocuklarının serbest bırakılmasını talep etmiş, buna mukabil Meşru Hükûmet uzlaşmacı bir tavır sergilemeyerek Trablus’taki su kesintisinin müsebbibi olmuştur.

Su kaynakları güneyden gelen bir şehrin yönetiminin; şehir Hafter terör örgütü tarafından muhasara altındayken; doğal kaynakları elinde bulunduranlar ile ‘kavga’ edebilmesi olanaksızdır. 2 milyon nüfuslu bir şehrin su dolaşımını akamete uğratmak hatasının devam ettirilmesi, Trablus’un refahı ve felahı için olanaksız bir mesele iken Meşru Hükûmet, (Türk Devleti’nin müdahil olması ile) ahvali geç de olsa fark etmiş ve çözüm adımları geliştirmiştir. Mayıs ayının başlangıcında UMH, başta güney bölgesi olmak üzere Libya kabileleriyle başarılı diplomatik görüşmeler başlatarak, en başta su sorununa çare bulmuş, bunun üzerine de birçok kabilenin desteğini almayı başarmıştır. Hafter’e karşı ardı ardına icra edilen başarılı askeri harekâtlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuvvetli hava desteği, kabilelerden destek kazanma hususunda son derece etkili olmuştur.

Akamete uğramış bir iç politika sürecinde; Türkiye’nin askeri-stratejik destek ve yönlendirmeleri, UMH’nin de serinkanlı siyasetinin sonucunda ortaya çıkan başarı -bir kez daha- Libya’da kabile ve halk dinamiklerinin ehemmiyetini ortaya koyar niteliktedir.

Sonuç-Analiz

Libya dinamiğinde kabilelerle doğru iletişim kurulmaksızın ve halk desteği olmaksızın, orduların kalıcı zaferler elde etmesi ve meşruiyet kazanması mümkün gözükmemektedir. Halk kuvveti tabirinin belki de en kristalize biçimi Kuloğullarıdır ki onlar; köklü örgütlenmeleri, Libya’daki tabii hiyerarşik konumları ve saygınlıkları, silahlı unsur sınıfında olup Türk yönetimlerine daimi bağlılıkları ile potansiyel bir siyasi-askeri kuvveyi temsil etmektedirler. Barışın tesis edilmesine giden süreçte, takriben 400 yıl hamilik ettiği vatan toprağında, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de engin tecrübelerini Ulusal Mutabakat Hükûmeti ile paylaşması elzemdir.

Gelinen noktada Meşru Hükumet tarafından:

  • Libya’nın medhali selefiler vasıtasıyla çözülmeye çalışılan kültürel kodlarının muhafaza edilmesi,
  • Demografik yapının kuvvetli ve tabii unsurları olan kabileler ile barışın sağlanması,
  • Kuloğullarının siyasi-askeri dinamizminin aktive edilerek sahaya sürülmesi

adımlarının uygulanması, esaret altına alınmak istenen Libya’yı özgürleştirmenin ve Libya’da kalıcı barışın tesis edilmesinin istinat noktası olacağı görülmektedir.

T. Turan / Stratejik Ortak Misafir Yazar

Libya'da İşgale Karşı Stratejik Unsur: Halk

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.