Bu hafta siz değerli okuyucularımıza, bana göre en önemli hastalık nedenlerinden biri olan, toksinlerden bahsetmek istiyorum..

Başta sigara ve alkol olmak üzere çok çeşitli şekillerde hayatımıza ve vücudumuza giren, yediğimiz her türlü yiyecek ve içeceklerin sindirimi esnasında oluşan, solunum yoluyla aldığımız ya da metabolizmamızın enerji üretimi sırasında, yan ürün olarak ortaya çıkan toksinler, vücudumuzu aşırı duyarlı kılarak, hücrelerimizin, dolayısı ile sağlığımızın bozulmasına ve çok ciddi hastalıklara neden olan "zehirli maddeler" dir..

İnsan nesli, tarihin hiçbir döneminde, çağımızdaki kadar, sağlığımız için tehlikeli, yapay kirliliğe maruz kalmamıştır.  Vücudumuz her gün, içerden ve dışarıdan sayısız toksik madde tarafından taarruz altındadır. Günümüzde toksik kimyasallar ve insan eliyle yapılmış zehirlerle, daha önce hiç olmadığı kadar fazla karşı karşıya kalıyoruz.
Ancak nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz. 
Dışarıdan vücudumuza aldığımız ya da vücudumuzun içinde meydana gelen toksinler, hücresel işlev bozukluğunun, yani kilo almamızın yada  hasta olmamızın dört ana sebebinden biridir.

Normal şartlarda vücudumuz mucizevi bir şekilde kendini toksinlerden temizleme kabiliyetine sahiptir. Bağışıklık sistemimiz,  cildimiz, bağırsaklarımız, karaciğer, akciğerler ve böbreklerimiz sayesinde, vücudumuzda oluşan toksinler, temizlenerek dışarı atılırlar. Kapasite fazlası olup dışarı atılamayanlar ise, yağ hücreleri, kemik hücreleri ve çeşitli organlarda depolanır ya da kolestrolle  paketlenerek, damar çeperlerine yapıştırılır. Tabi, bu işlem ne kadar çok tekrarlanırsa, şişmanlık ve hastalık riski de o kadar fazlalaşır.

Çoğu insan aşırı toksin yüküne sahiptir ve "bir çok şikayetinin ve hastalıklarının altında bu toksinlerin yattığı" nın farkında bile değildir. Günümüz şartlarında ortalama bir insan vücudunda, 300 ila 500  çeşit kimyasal toksin birikir.. Burada yapmak istediğimiz, özelde evinizde, genelde dünyada bulunan toksin kaynaklarını tanıtarak, vücudumuza verdikleri zararları açıklamaya çalışarak, en azından farkında olmanıza ve olabildiğince uzak kalmanıza  yardımcı olmaktır.

TOKSiNLER VÜCUDUMUZU NASIL ETKİLER ?..

Vücudumuzun her bir hücresinde, yüzlercesi bulunan “mitokondri”ler, aldığımız besinleri ve oksijeni, enerjiye dönüştüren hücresel enerji santrallerimizdir. Bu santraller sürekli çalışır ve yüksek oranda enerji üretirler. Ancak bu enerji üretimi sırasında, hücre sağlığımız için, çok tehlikeli toksinler olan “serbest oksijen radikalleri” ortaya çıkar. Normal şartlarda vücudumuzda bulunan “detoks  sistemleri” sayesinde üretilen bu toksinler, zararsız hale getirilerek, bedenimizden dışarı atılır.

Ancak dışarıdan aldığımız toksinlerin fazlalaşarak, detoks sistemlerimizi aşırı yüklemesi halinde, toksinlerin tamamı dışarı atılamaz.  Hücrelerimizden atılamayan serbest oksijen radikalleri,  inflamasyona sebep olarak, mitokondrilerimizi yavaşlatır veya tamamen  bozar.  Mitokondrilerin, fonksiyonlarının  yavaşlaması, verimliliği düşürerek, atık malzemeyi çoğaltır ve serbest radikallerin üretimini artırır.  Bu kısır döngü,  bir çok hastalığa zemin hazırladığı gibi, metabolizmamızı da durma noktasına getirerek, sağlığımızı bütün olarak tehdit eder.
Bilimsel olarak mitokondri  hasarının sebep olduğu hastalıkları ve şikayetleri, kısaca şu şekilde sıralayabiliriz.
O bezite, otizim, diyabet,  Alzheimer ve Parkinson gibi beyin hastalıkları,  bir çok kanser çeşidi, kalp ve damar hastalıkları, hormonal dengesizlikler,  eklem hastalıkları, depresyon gibi ruhsal problemler, yorgunluk,  bitkinlik,  aşırı uyku yada uykusuzluk ve benzeri şikayetler..

TOKSİN KAYNAKLARI:

1- PSİKOLOJİK DURUMUMUZ: Vücudumuzda toksin oluşumunun önemli nedenlerinden biride, psikolojik durumumuzdur. Sinir, stres, moral bozukluğu, üzüntü, karamsarlık, kıskançlık, hasetlik, kin duyma gibi her türlü olumsuz duygu ve düşünceler vücudumuzdaki sistemler üzerinde çok etkilidir.  Öfke ve kin düşüncelerimize hakim olduğu zaman, bedenimizde asit ve toksin miktarı artar, tansiyonumuz yükselir ve enfeksiyonlara açık hale gelir. Kendi sağlığımız için, çocuklarımızın geleceği için, “sevmeyi, selamlaşmayı bilen, güler yüzlü, neşeli, kıskançlık ve hasetlik yerine, tebrik edebilen,  teşekkür edebilen pozitif insanlar olmayı öğrenmek zorundayız”. Başarılı bir sonuç alabilmemiz için, özellikle stresten uzak durmamız şarttır. Çünkü stres hormonlarından “kortizol”, kilo aldırmanın yanında, yorgunluk, depresyon ve beyin hasarına da yol açar. ABD de yapılan uzun süreli bir araştırma, göbek çapı genişledikçe, beynin küçüldüğünü ve beyin obezite ilişkisinde sorumlu faktörün, “kortizol” hormonu olduğunu ortaya çıkarmıştır.

2- SİGARA: Ne kadar zararlı olduğunu bilerek, ya da bilmeyerek tükettiğimiz, sigara çeşitleri, puro ya da nargile çeşitleri. Sigarada içimi sırasında ortaya çıktığı tesbit edilen kimyasal madde sayısı yaklaşık 6000 adettir. 2000 adedi vücudumuz üzerinde zehir etkisi gösterir. Bunlardan yüzlercesi kanseri tetiklerken, 43 tanesinin doğrudan kanser nedeni olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Sigara içimi sırasında bu maddelerin tamamı akciğerlere ulaşarak kana karışır yada toksik maddeler olarak depolanır.

3- ALKOL: Zararları hiç dikkate alınmadan, hem sevinirken, hem de üzülürken tüketilen ALKOL, az bir miktarın üzerinde kullanıldığı taktirde,  yol açtığı çeşitli bedensel ve ruhsal sorunların yanında, çok önemli bir toksin kaynağıdır. Sindirim sistemi hastalıkları başta olmak üzere karaciğer ve bir çok kanser çeşidine zemin hazırladığı bilimsel bir gerçektir.

4- MONO  SODYUM  GLUTAMAT: Günlük beslenme düzeni içerisinde, farkında olmadan aldığımız toksik maddelerdir.  Bunların en önemlilerinden birisi, “Çin tuzu” olarak duyduğumuz, Mono Sodyum Glutamat’ tır. Bu kimyasalın özelliği, tatlıya da,  tuzluya da katılsa lezzet vermesidir. Bu nedenle de, insan vücudu üzerinde yapacağı tahribatlar, hiç dikkate alınmadan aroma artırıcı olarak, işlenmiş gıda endüstrisinde, restoranlarda, hazır yemek fabrikaları ve fast-foot zincirlerinde, çok yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Özellikle gıda maddelerinin, işlenmesi sırasında, “gıdalar”  besin değerleri yanında, kendi aromasını da kaybeder. Düşük kalitedeki gıda maddesinin, iyi tat vermesi, yada en azından beynimizi “lezzetli olduğu" na inandırması için, Çin tuzu veya diğer arama artırıcılar eklenir. Yediklerimiz gayet lezzetli gelebilir hatta normalin üzerinde bir İştahla, bir daha yemek isteyebiliriz de..
Çünkü Mono Sodyum Glutamat ve diğer aroma artırıcı kimyasallar, “Excito toksin” sınıfına girerler ve ekcito toksinler, beyin hücrelerine zarar vererek doyma merkezini bloke ederler. Görevi iştahı kontrol etmek ve önceden bedenimizin çeşitli bölgelerinde, depolanmış olan yağları yakarak, vücudumuza gerekli olan enerjiyi  sağlamak olan leptin hormonun hareketlerini kısıtlar. Çok kilolu insanda leptin hormonu seviyesi yüksektir. Ancak bunun o insanlara pek faydası olmaz. Çünkü onların beyin alıcıları zarar görmüştür. Mono sodyum glutamat, yani “Çin Tuzu” gıda etiketlerinde doğal aramalar, baharatlar, sebze proteini, hidrolize edilmiş sebze proteini, sodyum kazeinat,  işlenmiş protein, soya protein özü gibi ifadelerin içinde gizlenmiş olarak yer alır.
Tüm bunlar Mono Sodyum Glutamat'ın biyolojik olarak aktif bölümü olan, “glutamat” içerirler. Eğer hazır gıda etiketleri incelenecek olursa, ne kadar çok “Çin tuzu” kullanıldığına şaşıracaksınız. Dr Rusell Blaylock Healthy and Nutrition  Secrets "Sağlık ve Beslenme Sırları" adlı kitabında şöyle bir gözleme yer vermiştir; En suçlu yiyeceklerden birisi “pizza" dır. Kullanılan domates sosu, doğal yollardan elde edilmiş, serbest glutamat açısından zengindir. Siz bunu bir mono sodyum glutamat katkı maddesi ile karıştırdığınızda, son derece nörotoksik bir karışım elde edersiniz. Dr Blaylock’ın nörotoksiklik yorumuna ek olarak, 2006 yılının Ocak ayında, OXFORD Academic tarafından yayınlanan “Toxicolocigal Sciences" adlı dergide bir araştırma yayınlandı. Liverpol Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre, Mono Sodyum Glutamat’ın mavi gıda boyası ile karıştırıldığında, sinir hücrelerinin büyümeyi bıraktıklarını ve sinir sinyallerinin zarar gördüğünü tespit ettiler. Dahası ikisinin birlikte yaptıkları etki tek başına yaptıkları etkiden dört kat daha fazlaydı.

“Deneylerde bu katkı maddeleri, çocuklarımızın içtiği tipik bir içecek içerisinde bulunan yoğunlukta hazırlandı.” Unutmayın gıda katkı maddeleri, teker teker test edilir ve  onaylanırlar. Bir araya geldiklerinde yapacakları etkiye hiç bakılmaz. Maalesef biz ve çocuklarımız, her gün işlenmiş gıdalar da, bu tip toksin kombinasyonlarına maruz kalıyoruz. Dahası bu katkı maddelerinin bedenimize neler yaptığını da bilmiyoruz.

5- ASPARTAM: Yapay tatlandırıcı olarak, şekerin yerine kullanın aspartam, diyet içecek ve gıdalarda kullanılır. Diyetisyenler tarafından da, özellikle kilo artışını kontrol etmesi düşünülerek, tavsiye edilir. Aspartam gerçekten kilo üzerinde etkilidir. Ancak zayıflatmaz ŞİŞMANLATIR. Aspartam'ın bir bileşeni olan Aspartat glutamat gibi, beyin hücrelerine zarar verir. Duyma merkezini ve leptin hormonu'nun çalışmasını bloke eder. Aspartam da insülin üretimini artırır. Dolayısıyla yağ yakımını kısıtlayarak, şeker isteğini çoğaltır.
Yukarıda bahsettiğimiz araştırmanın bir  benzeri de, ASPARTAM ve sarı gıda boyası ile gerçekleştirildi. Sinir hücreleri üzerindeki kombine etkinin, her birinin tek başlarına yaptıkları etkiden, yedi kat daha fazla olduğu görüldü. Doktorlar ve diyetisyenler, halen şişmanlık ve obezite sorunlarının çözümüne katkı sağlaması açısından, “diyet içecekler” ve aspartam la tatlandırılmış, diğer gıdaların kullanımını teşvik etmektedir. Halbuki ayni aspartam'ın iştahı açarak, obeziteyi artırıcı yönde etkilediği, sayısız çalışmalarla ispatlanmıştır. Ayrıca uzun süreli aspartam kullanımının, Kanser, Alzheimer,  Retina hastalığı gibi bir çok ölümcül hastalığı da tetiklediği bilinmektedir.

6- KLOR:  Klor elementi, hayatımız boyunca sürekli muhatap olduğumuz, en ağır toksik maddelerden biridir. Dünyanın her yerinde içme sularının, veya günlük ihtiyacımız için kullandığımız suların, dezenfekte edilmesinde kullanılır. Ayrıca kağıt yan ürünlerinin, boya maddelerinin, tekstil ürünlerinin, petrol ürünlerinin, çeşitli ilaçların, antiseptiklerin, böcek öldürücülerin, çözücülerin, plastik ürünlerin ve çok çeşitli tüketim malzemelerinin elde edilmesinde kullanılır. Kısaca farkında olmadan, sürekli iç içe olduğumuz bir elementtir. Fakat zararlarına hiç kimse dikkat etmez.
Su kaynaklarımıza, bilinçli bir şekilde eklenen KLOR zararlı organizmaları öldürür. Ancak aynı zamanda da sağlımıza çok ciddi şekilde zarar verir. Klor katılmış su içmek, bağırsaklarımızdaki faydalı bakterileri de öldürür.  Doğum kusurları ve düşük riskini artırır. Klor suda bulunan organik maddelerle etkileşime geçerek “trihatometanlar” adı verilen bir kimyasal aile oluştururlar. Bu kimyasallar çok küçük miktarlarda bile kanserojendirler.

7- FLORİD: Florid diş çürümesini önlediği zannedilerek, sabah akşam dişlerimizi temizlemek için, itinalı bir şekilde kullandığımız “diş macunları"na  katılan en güçlü “toksik” maddelerden biridir. Diş çürümesini önlediği tartışılır, ancak tiroit  işlevini kısıtlayarak, kilo alımına sebep olduğu bir gerçektir. Anneler hamilelik dönemlerinde, florid katılmış diş macunlarını, fazla kullanmışlarsa, çocukları obeziteye daha meyilli olurlar. Çünkü hamilelerdeki florid tüketimi, çocuklarda kısmi tiroit aktivitesi eksikliğine neden olur. Florid dişlere, kemiklere, karaciğere, böbreklere, kaslara, beyine ve sinirlere zarar verir. Kansere, osteoporoza ve zayıf bağışıklık sistemine neden olur.

8- KİŞİSEL BAKIM ÜRÜNLERİ: Neredeyse her kadın ve bakımlı erkeklerin pek çoğu, her gün yüzlerinin, daha güzel görünmesini sağlamak için tasarlanan iksirler, makyaj malzemeleri, nemlendiriciler, hoş kokulu parfümler, deodorantlar  sürer, saçlarını boyatır. Ne yazık ki bu ürünlerin pek çoğu, cildi yaşlandırarak,  daha kötü görünmelerine neden olacak, koruyucu madde formunda “kimyasal toksinler” içerir. Örneğin koruyucu madde olarak kullanılan PARABENLER, cildin alt katmanlarını, güneş yanığından daha fazla zarara uğratırlar. Sadece kişisel bakım ürünleri sayesinde, bir kadın ortalama olarak günde, onlarca toksik kimyasala maruz kalır.
Organik ürünler  satan mağazalardaki, malzemelerin bile, çoğu zararlı toksinler içerir. Eğer bir ürünü yediğiniz vakit, sağlığınıza zarar verecekse, o zaman o ürün gözlerinize, dudaklarınıza, cildinize, saçlarınıza, tırnaklarınıza veya dişlerinize sürülecek kadar güvenli değildir. Cildimiz yapısı gereği, kişisel bakım ürünlerin de bulunan kimyasalları, kolayca emer. Özellikle uzun süre ciltte kalan makyaj malzemeleri, güneş kremleri ve losyonlar çok tehlikelidir. Çünkü bunlar çoğunlukla cildin hücre yapısına zarar vererek, hücre yenilenmesini engelleyen, cildi yaşlandıran koruyucu maddeler içerirler.

9- TEMİZLİK ÜRÜNLERİ: Siz titiz bir şekilde evinizi, eşyalarınızı, giysilerinizi temizlemek için uğraşırken, kullandığınız temizlik ürünleri, hem evinizi. hem vücudunuzu kirletebilirler. Çünkü temizlik ürünü olarak kullandığınız kimyasallar, temas ettikleri her yere toksinler bırakırlar. Temizlik ürünlerinde, amonyak, klorlu beyazlatıcılar, hava spreyleri, deterjanlar, petrol destilatları ve Tolüen’le gibi, toksik maddeler bulunur.
Bu toksik maddeler özellikle karaciğer, akciğer, böbrekler ve cildimize ciddi ölçüde zarar verir. Hiçbir kimyasalı solumak ya da tenimize değdirmek doğru değildir. Bol miktarda toksin içeren deterjanlar, beyazlatıcılar, leke gidericiler ve yumuşatıcılar yerine doğal sayılabilecek (arap sabunu, sabun tozu, sirke gibi) ürünler kullanımı tercih edilmelidir.

10- PESTİSİTLER: Zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak yada zararlarını minumuma indirmek için kullanılan madde veya maddelerden oluşan karışımlardır. Yoğun ve bilinçsiz bir şekilde kullanılan ve çevre kirliliğine neden olan etkenlerden biri de pestisitlerdir. Pestisit deyimi, böcek öldürücü “İnsektisit”,  yabani ot öldürücü “Herbisit”, küf öldürücü “Fungusit”, kemirgen öldürücü “Roldentisit” ve benzeri şekilde sınıflandırılan yüzlerce (yaklaşık 700 çeşit civarında) kimyasal maddelerin tamamını kapsamaktadır. Pestisitler genelde, püskürtme yoluyla uygulandıkları için, doğrudan hedefe etki etti edemezler. Çevreye yayılarak havada, toprakta ve ürünlerin üzerinde kalıntı oluştururlar.  Yok olmadıkları için, hedef organizma dışındaki canlılar ve insanlar üzerinde de çok ciddi etkileri vardır.
Pestisitlerin zararları üzerine araştırma yapan uzmanlar,  meyveler, sebzeler ve diğer tarım ürünlerinde kullanılan pestisitlerin, beslenme yoluyla insan vücuduna alınması sonucunda, beyin, prostat, meme, lösemi gibi kanser türleri başta olmak üzere, diyabet, karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları gibi, pekçok hastalığa sebep olduğunu tespit etmişlerdir. Bu nedenle mümkün olduğu kadar organik meyve ve sebze yemeye dikkat edilmelidir. En azından tüketeceğimiz meyve ve sebzeleri, sirkeli suda bekleterek, bol su ile temizleme konusunda, azami şekilde dikkat edilmelidir.

11- ÇEŞİTLİ MESLEKLER VASITASI İLE ALINAN TOKSİNLER: Sanayinin gelişmesi ile birlikte, meslek hastalıkları aşırı şekilde artmıştır. Maalesef, en ölümcül etkileri olan toksinler bu sınıfta yer almaktadır. Ancak ortaya çıkan hastalıkların hiç birisi, hastaların yaptıkları işle, ilişkilendirilmemektedir. Genellikle tahsil seviyesi düşük, beyninden ziyade, bedenlerini kullanan çalışanlar bu sınıfa girmektedir. Sigortalı yada sigortasız çalıştıkları için, ağır bir hastalığa yakalanıncaya veya emekli oluncaya kadar pek çok işyeri değiştirmektedirler. Genel olarak araştırıldığında görülecektir ki, devletin sağlık harcamalarındaki en büyük yük, bu grup çalışanlar eliyledir.
Demir, bakır, kurşun, alüminyum gibi ağır metalleri üreten, işleyen, özellikle ısıl işleme tabi tutan tesislerde çalışanlar, her türlü kimyasal madde üretim tesislerinde çalışanlar, her türlü boya imalatı ve boyama işi yapanlar, her türlü deterjan ve temizlik malzemesi üretenler, mermer işleyenler, alçı, çimento üretiminde çalışanlar, kaynak işçiliği yapanlar çok ciddi şekilde risk altındadırlar. Bu işleri yapanların alacağı toksinler, bütün kanser çeşitleri dahil, her türlü hastalık sebebidir. Bu nedenle iş yeri sahiplerinin, gerekli önlemleri alma konusunda, azami derecede titiz davranmaları şarttır.

12- MUTFAK MALZEMELERİ: Özene bezene seçip, para vererek aldığımız, bir kısım mutfak malzemeleri de önemli toksin kaynaklarından biridir. Özellikle  mikro dalga fırınlar, alüminyum ve teflon mutfak malzemeleri sağlığımızı önemli ölçüde tehdit etmektedir. Çünkü bu kaplarda pişirilen yemekler, vücudumuza ağır metaller alımına, yiyeceklerin DNA'sının bozulmasına sebep olmaktadır. Bu toksik maddeler ise, özellikle otizm, alzhimer, parkinson, psikiyatrik hastalıklar başta olmak üzere, pek çok hastalığın ana sebeplerindendir. Bu nedenle bu tip mutfak malzemelerinin  eve sokulmamasında sağlığımız açısından mutlak fayda vardır.
Bunların dışında, her fırsatta kullanılan, sentetik  yada  kimyasal  ilaçlar,  egzost dumanı, elektronik aletler başta olmak üzere, çeşitli kaynaklardan  aldığımız radyasyon..  Ayrıca  eve aldığımız her türlü mobilya, halı gibi ürünlerin kokusu  ciddi bir toksin kaynağıdır ve bu kokular  geçinceye kadar, evin sık sık havalandırılması gerekir.  Aynı şekilde boya yapıldığı vakit, kokusu ortadan  kalkıncaya kadar evin  havalandırılması  şarttır. Giyecekleri güve gibi haşeratlardan korumak için kullandığımız  naftalin, oda spreyleri, sinek ilaçları ve böcek ilaçlarının da birer toksin kaynağı olduğu unutulmamalıdır ve mümkün olduğu kadar kullanmamaya ve  minumuma indirmeye  gayret edilmelidir.
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.