Sevgili Okuyucularım, bu öykümü; dünyanın her tarafında ettikleri Hipokrat Yemini unutmayarak, ekonomik durumları hak ettikleri düzeyde olmayan, buna rağmen hastalarının sağlıklarını öncelikleri kabul eden, özel hastanelerden aldıkları bol sıfırlı teklifleri hiç düşünmeden reddeden ve gökteki yıldızlardan daha ışıltılı olan doktorlara atfediyor, kendilerinin önünde saygıyla eğiliyorum...

Mumbai, Hindistan..
Hastanede öğle arasının son yirmi dakikasıydı. Orta yaşlı, saçları kırlaşmış operatör doktor biraz kafasını dinlemek üzere polikliniğe erken gelmişti. Kapıyı açtığında içeride oturmakta olan iki adamı gördü. Adamlar doktoru görünce sırıtmaya başladılar. İkisi de kiloluydu, göbekleri kendilerinden önce gidiyordu ancak beklenmeyen bir çabuklukla ayağa kalktılar. Kendilerini şaşkınlıkla izleyen doktorun elini sıktılar. Daha uzun boylu olanı doktora; Mumbai'nin en revaçta olan özel hastanenin ortakları olduklarını söyleyerek, doktor sanki buyrun oturun demiş gib arsızca sandalyelere kuruluverdiler.

Doktor, kızgın bir ifadeyle hemşireye: "niye aldın bunları içeri?" der gibi baktı. Hemşire biraz utangaçlık, biraz çaresizlik dolu bakışlarla doktora bakarak ellerini iki yana açtı. Doktor, içinden derin bir "la havle" çekerek, adamları tepeden tırnağa süzdü ve sonra koltuğuna oturdu. Bir süre daha adamları süzdü. Onlar ise sırıtmaya devam ediyorlardı. Sessizliği doktorun, gecenin sessizliğini bozan gök gürültüsünü andıran sesi bozdu: "Kimden izin aldınız burada oturmak için?" Adamlar pişkindi. Uzun boylu olanı, sanki hiçbir şey olmamış gibi ağdalı ağdalı konuşmaya başladı: "Doktor bey, ününüz tüm eyalette aldı yürüdü. Devlet hastanesinde aldığınız maaş malum. Bizim hastanemiz ise adeta para basıyor. İstediğiniz rakamı hiç düşünmeden yazın ve kurtulun buradan.." Yanındaki; boynu pelikan boynu gibi uzamış olan, önündeki parlak deri çantasından hızlıca bir kağıdı çıkartıp, doktorun önüne koydu.. Hayretler içerisinde izleyen doktor, bir adamlara, bir de kağıda baktı. Adamlar da, bu iş bitti dercesine gülerek birbirlerine baktılar. Biri yumruğunu sıvazlıyordu..

Doktorun yüzünde bir tebessüm belirdi. Hemşire, doktorun ne diyeceğini bildiğinden yüzünde komik bir ifade belirdi. Doktor bir anda ciddileşti. Adamlara tepeden bakarak tumturaklı bir şekilde konuşmaya başladı: "Anladım, şimdi ben buraya istediğim parayı yazacağım ve gece gündüz çalışarak, yıllarımı verdiğim mesleğimle muazzam paralar kazandıracağım. Bundan daha önce, hastalarımın devlet hastanelerinde oluşturdukları uzun kuyruklara da gözümü kapatacağım, öyle mi?" Bunları söylerken gözünü karşısında yüzü bir fare suratını andıran adama dikmiş ve çelik gibi bir ifadeyle bakıyordu. Hemşire, dakikalardır gülmemek için kendini tutuyor ama sonunda dayanamamış ve kıkırdamıştı. Adamlar aşağılanmışlardı. Seyrek bıyıklı ve fare suratlı olanın bıyıkları ve üst dudağı titredi. Yüzünde çaresizlik vardı ama kazanacağı paralar gururundan çok daha önemli olduğundan işi pişkinliğe vurarak doktora sempatik bir ifade takınmaya çalışarak haydi yazın der gibi eliyle kağıdı işaret etti.

Doktor ciddileşti. Şimdiyse yüzünde derin bir keder vardı. Sözüne devam etti: "Bakın, pazarlarda yetiştirdiği sebze ve meyveleri satarak beni okutan annemi, doktor yetersizliği yüzünden kaybettim. O zaman yanında değildim. Şimdi siz bana boşverin devlet hastanelerini, geçin özel hastaneme bakın keyfinize,  diyorsunuz. İfadesi o anda daha da sertleşti. Saygısızca odamda çöreklenip beni bekliyor ve utanmadan bana kurtulun buradan diyorsunuz. Bunu geçtik; böyle bir şey yapsam bile Annem hakkını bana helal eder mi? Siz, vereceğiniz paralara takla atarak atlayacak meslektaşlarımı bulmakta mahirsinizdir. Gidin bulun onları. Onlar ışıklı panolarda isim ve resimlerini görüp keyiften dört köşe olacaklardır. Tencereyle kapak bulacaksınızdır birbirinizi merak etmeyin.. Şimdi hemen terk edin burayı..."

Adamlar şaşkınlıkla birbirlerinin yüzüne öylece bakakaldılar. Dakikalardır gülen hemşirenin de gözleri nemlenmiş kendini zor tutuyordu.  

Adamlar arsızdı, yüzsüzdü, kendilerine hayatlarının dersini veren doktora gene boş kağıdı gösteriyorlardı.. Doktor bir hışımla ayağa kalktı ve kapıyı açarak: "Sizin kulağınızda sorun var. Söylediğimi duyamıyorsunuz. İleride solda kulak-burun-boğaz polikliniği var. Yalnız sizin özel hastane sahibi olmanız burada sökmez. Sıra alın, kulaklarınıza bir baktırın.." diye sesiendi.

Adamlar süklüm büklüm dışarı çıkarlarken hemşireyse bu kez katıla katıla gülüyordu...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.