Dağda yaşayan derviş şehirde yaşayan ve ayakkabıcılık yapan arkadaşını ziyarete gider.

Giderken de ağustosun sıcağında mendilinin içine kar koyup götürür. Getirdiği kar dolu mendili güneşin alnında kapının üzerinde bir çivinin üzerine takar.

O sırada dükkana kadın bir müşteri gelir. Ayakkabısını çıkarırken eteğinin ucu hafifçe açılır. Dağdan gelen dervişin gözü ister istemez eteğin ucuna ilişir. Tam bu esnada kapının üzerinde mendilin içinde bulunan kar erimeye ve “şip şip” damlamaya başlar. Ayakkabıcı başını hafifçe kaldırıp dağdan kendini ziyarete gelen arkadaşına ;

Bu iş dağda dervişlik yapmaya benzemez. Şehir hayatı adamı böyle şipiletir, der.

Gerçekten şehir hayatı herkesi bunaltmaya başladı.

Köyde yaşayan insanların mutlu olduklarını söyleyebiliriz.

Ama köyde yaşayan, şehirde şipileyecek adam da kalmamıştır.

Şehirde doğanları da köye götürmemiz mümkün değil.

Hele hele teknolojinin akıl almaz deryasına dalan çocukları oradan koparmak hiç de kolay değil.

Uzmanlar uyarıyor. Anneler, babalar bu iş için uğraşıyor ama nafile.

Henry David Thoreau bunun için isyan ediyor ; “Olamaz! İnsanlar kendi kendilerinin aleti oldular"

Daha doğmadan annesinin karnında sigara dumanıyla tanışan yavru,

Daha doğar doğmaz, annesinin avutmak için avuçlarının içine koyduğu cep telefonuyla, bilgisayarın tık tık eden tuşlarıyla tanışır.

O minicik parmaklar tuşlara dokundukça kendisini bir gizemli dünyaya taşır.

Bilmeden dokunduğu tuşlar bir daha onu koparılmayacak bir pranga ile kendisine bağlar.

Susan E. Steele bu tanışma ile başımıza gelebilecekleri söylüyor; “Bir çok firmanın güzel, kaliteli bilgisayar sistemleri vardır ve onlar ile her gün yeni problemler üretirler"

Daha konuşmaya başlamadan dokunduğu bir tuş ile dedesini arayıp onunla irtibata geçen,

Kayan ekran formülünü keşfedip kaydırdığı ekran ile yotube giren, faceye giren

İç içe girmiş filmleri bir dokunuşta geçip istediği çizgi filmleri seyreden bebeklerle sürekli karşılaşmışınızdır.

Uzmanların sürekli uyarmasına rağmen ebeveynlerin hiç umursamadığı,

“Ne yapalım ısrarla istiyor"

“Elinden aldığın zaman yaygarayı basıyor"

“Onu avutmak için tek çare eline veriyoruz”

“Yemeğini yemesi için mutlaka bir çizgi film açıyoruz”

Diyenlerin çoğunlukta olduğuna şahit oluyoruz.

İnsanların teknolojiyle tanışmasıyla birlikte belki refahı yakalamıştır ama artık huzuru kaçmıştır.

Nevzat Tarhan’ın dediği gibi; “Bilgi toplumunda insan her zamankinden daha hızlı, teknolojiyle birçok şeyi elde edebiliyor fakat tarım toplumundaki huzuru ve dengeyi sunamıyor..” 

Teknolojinin faydaları vardır diyenleri de göz ardı etmemek gerekir. Teknolojinin varlığını iyi okumak gerekir. Onun verdiği faydaları ve açtığı yaraları görmezden gelemeyiz.

Stuart Chase; “Teknolojiyi tümüyle yermek, tuzdan arındırılmış deniz suyu ile yeşeren bahçeleri görmezlikten gelmek, onu gözü kapalı övmek ise Hiroşima’yı unutmak demektir"  derken getirdiği felaketlerin unutulmayacak bir boyutta olduğunu hatırlatıyor. Bu tahribatların insan üzerinde olduğu aşikardır.

Eskiden çarpım tablolarını ezbere bilirdik. Kafamızdan hesaplar yapardık.

Manuel telefonların olduğu dönemde yakınlarımızın telefonlarını hafızamızda saklardık.

Ya şimdi !

Albert Einstein tam bu noktada gittiğimiz yolun sonunu bize tarif ediyor; “Korkarım ki bir gün teknoloji, insan etkileşiminin önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak"  diyerek tehlikenin varlığını haber veriyor. Otobüse, tramvaya bindiğimizde, misafirliğe gittiğimizde artık konuşulmadığını, elde telefonlarla vakit geçirildiğini görüyoruz.

Teknoloji bir yenilik bir fayda sağlamıştır Ancak yıkımları çok daha fazla.. 

Neil Postman; “Yeni bir teknoloji bazen yıktıklarından daha fazlasını yaratır, yarattıklarından daha fazlasını yıkar. Ancak bu hiçbir zaman tek yönlü olmaz"  derken aslında teknolojik olarak oynanan oyunları gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor. Bunun en müşahhas örneğini tıb alanında görebiliriz. Doktorlara göre hastalığın tedavisi için ilaç kullanıldığı zaman bu ilaç bir yarayı kapatırken iki yara daha açmaktadır. Bu yaraların kapanması için kullanılan her fazla ilaç fazladan bir hasar daha vermektedir. Bu nedenle doktorlar tedavilerde mümkün olduğunca ilaç kullanılmamasını tavsiye etmektedirler.

Teknolojinin dünyasında tekamül gösteren bir tek şey vardı. Azra Kohen de bunu söylüyordu ;

“Artık insanlık degil, teknoloji ilerliyordu. Uygarlıklar değil, teknolojiler gelişiyordu.."

Akıllı telefon + Akıllı televizyon + Akıllı teknoloji = Aptal insan..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.