İkisi de bir önceki akşamın moral bozukluğunu üzerlerinden atmış görünüyorlardı. Selin çok geç olmadan, sevgilisine ve yeni arkadaşlarına o akşam için teşekkür ederek Tamer’le birlikte siteden ayrıldı. Delikanlı Yüksel Kardeşler Sitesi’nin girişinde sevgilisinden ayrılırken, genç kız delikanlının kulağına eğilip: seni seviyorum” diye fısıldadı. Delikanlının o an gözlerinin içi güldü. Genç kızın rüyasında gördüğü neşeli yıldız gerçekten varsa, o muhakkak bunu duymuş olmalıydı. Delikanlı da sevgilisinin kulağına bu sözcüğü fısıldadı. El sallayarak ayrıldılar. O esnada B Blok’un köşesindeki masada iki arkadaşıyla oturmakta olan genç kızı seven delikanlı bunu görmüştü. Sinirden deliye dönen delikanlı, yenilgiye uğramanın verdiği sorunlu duygularla başını, “sen görürsün” anlamında aşağı yukarı salladı..

Selin, olayın olduğu gece babasıyla konuşmaya niyetlenmişti ama babasının huyunu bildiği için buna cesaret edememişti. Ancak bu gece ne olursa olsun konuşacaktı. Kızsa da, bağırıp çağırsa da, vursa da Tamer’i sevdiğini ona ve annesine söyleyecekti. Dış kapının kilidini yavaşça çevirdi. Eve girdiğinde, babası televizyonda bir kanalda opera izliyordu. Neşesi yerinde gibiydi. Annesi bir moda dergisinin yapraklarını çeviriyordu. Konuyu açmak için daha iyi bir ortam olamazdı. Selin içeri girinceye kadar kendinden emindi ama içeriye adımını attığı anda yüreğinde belli belirsiz bir zorluk ve bunun neticesinde huzursuzluk hissetmişti. Genç kız, kehribar renkli tekli koltuğa ilişti. Babası da, annesi de onun geldiğini henüz fark etmemişlerdi. Selin bir kedi yavrusunun mırıltısını andıran sesiyle: “ben geldim” dedi. O anda anne ve babası aynı anda genç kıza baktılar. Kısa bir süre sonra kızın kardeşi elindeki oyun bilgisayarıyla içeriye girdi. Bilgisayarı çabuk çabuk masaya koydu. Koşarak ablasının kucağına atladı. Bu iyi olmuştu. Genç kız biraz sonra söyleyeceği şeyler için sarı saçlı çocuktan güç almış oldu. Yüzünde belli belirsiz bir gülücük oluştu. Tamer’in, uğrunda hiç düşünmeden canını vereceği bir gülüş.. Anne ve babası hiçbir şey demeden, az önce yaptıkları şeyleri yapmaya devam ettiler. Selin ortaya: “sizinle bir şey konuşacağım” diye konuştu. Annesi merakla kızına baktı. Bir önceki akşamdan kızına hala kızgın olan adam onu duymamazlıktan geldi. Kız sözünü tekrarladı. Adam gene dönmedi. Selin tok bir ses tonuyla: “ Tamer’i seviyorum..” diye söyledi. Kız sözünü bitirir bitirmez babası kıza döndü. İnce çerçeveli gözlüğünün üzerinden adeta bir düşmana bakarmış gibi kızına bakarak: “bak hele. Aklı başına gelmemiş anlaşılan. Seviyormuş hanımefendi (!) Kimi? Ne idüğü belli olmayan bir adamı” diye gürledi. Daha sonra, endişeli bir yüz ifadesiyle olanları izleyen karısına sertçe dönerek alaylı bir şekilde: “duydun mu, kızın birkaç gün önce tanıştığı birine aşık olmuş. Ne güzel, değil mi?” diye söyledi. Annesi kızgın kızgın kızına baktı. Tam bir şey diyecekken, kız kendinden beklenmeyecek şekilde bağırdı: “Tamer, ne idüğü belli olmayan biri değil. Seçkin sitesinde oturuyor, annesi emekli bir öğretmen. Bir de anneannesi var. Evet, tanışalı çok olmadı ama onu seviyorum.” Adam bunun üzerine oturduğu koltuktan bir ok gibi fırlayarak, kızının tam karşısına geldi. Kız, babası vuracak sandı. Geri çekildi. "Nerede oturursa otursun.. Ben onun sana çantayı uzattığı andaki yüz ifadesini çok iyi hatırlıyorum. Onun ne mal olduğunu o anda gördüm, adamın gözleri fel fecir okuyordu. Onun niyeti.., tövbe Yarabbim söyletme beni. Benim saf kızım; sen de onun seni sevdiğine inanıyorsun öyle mi? Dünyada hiçbir güç onun hakkındaki fikrimi değiştiremez.” diye gürledi. Kız bir atımlık mermisini de tüketmişti. Ağlamaya başladı. Adam daha da sinirlendi, “ağlama” diye bağırarak kızın üzerine yürüdü. Kız ağlamaya devam ediyordu. Adam elini kaldırdı. Tam kıza vuracakken, ablasını çok seven küçük çocuk, kendisinden beklenmeyen bir kararlılıkla babasına: “ablama vurma (!)..” diye haykırdı. Genç kızın annesi de panikle kocasının eline sarıldı. Güç bela kocasını durdurdu. Kısa bir süre sonra adam söylenmeye devam etti: “Bir daha onu görmeyeceksin..”

O gece genç kız sabaha kadar uyumadı. Öğlene doğru, kızın babası gazete okumak için ön bahçeye geçtiğinde, geçen gece Selin’le Tamer’i birlikte gören delikanlı bir engerek yılanı gibi usul usul adamın yanına yaklaştı ve onun yanındaki boş sandalyeye çöreklendi. Adam, delikanlıya samimi bir şekilde: “nasılsın Sedat?” diye sordu. Söyleyeceklerini çoktan planlamış olan delikanlı, üzgün bir ifadeyle adama yanıt verdi, “Cevat amca, üzüldüğüm bir şey var. Geçen gece Selin bizi bir arkadaşıyla tanıştırdı. Şu sizin patladığınız çocuk. Selin tanıştırdı diye biz de ona yakınlık gösterdik ama ilerleyen dakikalarda gördüm ki, pek güvenilir biri değildi. Dün de, Seçkin Sitesindeki arkadaşlarımız vasıtasıyla tam da düşündüğüm gibi biri olduğunu öğrendim.” Bunun üzerine Cevat Bey, bu, “olmayan” araştırmadan çok memnun olarak ve hafifçe kafasını sallayarak: “biliyorum oğlum. Zaten Selin'le de konuştum; bir daha onunla görüşmeyecek.” dedi.

Sedat, risk almıştı. Selin’in babası araştırırsa, Tamer’in kötü birisi olmadığını hemen oracıkta öğrenecekti ama Sedat kalleş olduğu kadar da zekiydi. Araştırmaktansa seve seve kendisine inanmayı tercih edecekti zira o da, kendisi kadar Tamer’den nefret ediyordu. Bu sayede Tamer belasını da kolaylıkla defetmiş olacaktı. Aynı zamanda kaleyi de içten fethetmiş olacaktı. Pis pis güldü…

(Devam Edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.