Ertesi sabah olan bitenden habersiz delikanlı telefonla aradığında kız kendini çok kötü hissediyordu. Bir çırpıda olan biteni anlattı. Delikanlı da olanlara çok üzüldü. Kıza moral vermeye çalıştı ancak bu hiçbir işe yaramadı. Delikanlı buluşmak istedi ama genç kız o gün titreyen sesiyle buluşmak istemediğini söyledi.

İki gün sonra öğle saatlerinde birlikte yemek yediler. Kız gene durgundu. Sadece delikanlı bir şey sorarsa, ona kısa cevaplar veriyordu. Yemekten sonra, Küçük kumlanın girişindeki dünyaca ünlü heykeltıraş Tankut Hoca’nın atölyesine gittiler. Şanslıydılar. Tankut Hoca’yla tanıştılar.

İkiye doğru atölyeden çıktılar. Delikanlı, bu gezinin sevdiği kıza iyi geleceğini düşünüyordu ama kızın aklı hala babasının söylediklerindeydi. Delikanlı sevdiği kızı üzgün görmeye dayanamıyordu. Ne yapsam ne etsem diye düşünürken, aklına sitedeki arkadaşı Salih’ten motorunu ödünç almak gelmişti. Onu motorla gezmeye götürecekti. Kız, olmaz dese de, delikanlı allem etti kallem etti, türlü hokkabazlıklar yaptı ve sonunda kızı ikna etti. Salih’ten motoru aldıkları gibi, atladılar motora, yol nereye götürüyorsa bıraktılar kendilerini onun akışına.

Küçük kumla ile Gemlik arasını bir çırpıda aldılar. Sevgilisine arkasından sıkı sıkıya sarılırken, “yavaş git” diye bağıran kızın sesi rüzgarın sesine karışırken, kızın uzun, kumral saçları delikanlının yüzüne çarpıyor, yapışıyorlardı. Delikanlı kızın korktuğunu fark ettiği anda, içinde bir şeyler koptu. Hemen yavaşladı. Bunun üzerine kız delikanlıya sevgiyle daha sıkı sarıldı. Delikanlı da bundan tarifsiz bir keyif alıyordu. Trafik yoğun değildi. Delikanlı motoru Kurşunlu’ya çevirdi. Yeşilin her tonuyla bezenmiş dar yolda ilerlerken, kız başını sevgilisinin omuzuna dayayarak anın tadını çıkarıyordu. Yakıcı sıcakta adeta bir vahaya dönüşen rüzgarın rahatlatıcı etkisi, delikanlının varlığıyla birleşince, duygusal genç kızın moral bozukluğu sudaki daireler gibi kaybolup gitmişti. Cenneti andıran küçük bir köyden geçerken, dallarında renk cümbüşleriyle irili ufaklı şeftaliler, gelene gidene gülümserlerken, kokuları da akılları başlardan alıyordu. Bülbüller, sakalar da verdikleri resitallerle insanın canına can katıyorlardı..

Öğleden sonra Kurşunlu’da harika bir gün geçirdiler. Delikanlı sevgilisini akşam yemeğine evine yetiştirdi. Ayrılırken genç kız, akşam yemeği sonrasında sevgilisini arkadaşlarıyla tanıştırmak için sitesinin ön bahçesine davet etti. Tamer çabuk çabuk yemeğini yedi. Biraz kendi sitesinin ön bahçesinde arkadaşlarıyla vakit geçirdi. Sonra arkadaşlarına durumu anlatarak onlardan izin istedi ve onların, “hadi, hadi” takılışları arasında siteden ayrıldı. Yüksel Kardeşler Sitesinin ön bahçesine geldiğinde, Selin on kadar arkadaşıyla birlikteydi. Delikanlı sitenin demir giriş kapısını araladı. Çaktırmadan arkadaşlarını süzerek onlara yaklaştı. Onu ilk gören Selin’in arkadaşı Gaye idi. Daha sonra Selin sevgilisini gördü. Beşi kız, dördü erkek arkadaşlarının meraklı bakışları arasında yakışıklı delikanlıyı onlara: “sevgilim Tamer” diye tanıştırdı. Çoğu delikanlıyı sıcak karşılamıştı. Yalnızca Selin’in çaprazında oturmakta olan uzun boylu delikanlıyla, onun yanındaki geniş yüzlü delikanlı soğuk karşılamıştı. Duygular karşılıklıydı. Delikanlıda onlardan hiç hoşlanmamıştı. Kızlardan biri Tamer’e Selin’in yanındaki yerini verdi. İki sevgili yan yana, el ele oturdular. Delikanlı sıcakkanlıydı. Yüzünden gülmesi eksik olmazdı. İnsanlarla güzel dostluklar kurar, ama bunun için acele etmezdi. İnsanlara karşı temkinli olmanın her zaman iyi olacağını düşünürdü. Bir saat kadar geçmişti ki, Gaye Selin’i dürttü. Ona hararetli bir şekilde annesinin, babasının ve küçük kardeşinin caddeden siteye doğru geldiklerini söyledi. Selin biraz panikledi ama çabuk toparladı. Hızlıca elini Tamer’in elinden çekti. Kısa bir süre sonra siteye girdiler. Denk geldiklerinde gençlerle konuşmayı severlerdi. Gençlerin ön bahçede olduklarını görünce gülümseyerek onlara yaklaştılar. Annesi gençlere nasıl olduklarını sorarken, babasının gözü Tamer’e takıldı. Onu hemen tanıdı. Yüzündeki yumuşak ifade bir anda yerini şimşek çakan bakışlara çevirdi. Tamer’de şaşkın bir ifadeyle kızın babasına bakıyordu. O esnada annesi de Tamer’i fark etti. Onun da yüzü düştü. Tamer bir kızın babasına, bir annesine bakıyordu. Selin de o an ne olacağını anladı ama durumu kurtaracak bir şey yapamayacağını biliyordu. Tam da beklediği gibi oldu. Bir aracın eksoz patlamasını andıran gürlemesiyle kızına sertçe dönerek, “bunun ne işi var burada?” diye çıkıştı. Delikanlı ve genç kızlar büyük bir şaşkınlıkla birbirlerinin gözlerine baktılar. Selin sanki bir kabahat işlemiş gibi oracıkta kıpkırmızı oldu. Sevgilisi babası tarafından herkesin önünde aşağılanıyordu. Tamer, içten içe aşağılanmanın acısını kalbinde hissediyordu, “bunun” sözcüğü ona çok ağır gelmişti ama ezilmiyordu, büzülmüyordu. Onurlu bir insan gibi dik duruyordu. Bu Selin’in dikkatini çekmişti. Genç kız bu sayede kendini daha iyi hissetmeye başladı.

Ancak adam gözlerini dikmiş, Selin’den yanıt bekliyordu. Annesi de, Kapaklı’da baktığı gibi delikanlıya bakıyordu. Selin tüm cesaretini toplayarak önce annesine baktı, sonra bakışlarını babasına çevirerek: “şeyy, Tamer bizim arkadaşımız, baba” dedi. Söylediği şeyin babasını ikna etmeyeceğini adı gibi biliyordu ama o an aklına başka bir şey de gelmemişti. Adam bu kez daha sert bir ifadeyle, “arkadaşınız mı, Kapaklıda sen çantanı düşürdüğünde, fırsat bu fırsat diyerek çantayı yerden kapıp sana veren, verirken de neredeyse içine düşen bu değil miydi? Şimdi de senin arkadaşın oldu ve sitenin önünde seninle birlikte oturuyor, öyle mi?” dedi. Adam sözünü bitirir bitirmez, Tamer’den hoşlanmayan çocuklardan biri olan uzun boylu delikanlı küçük bir kahkaha attı. Bu kahkaha aslında çok şeyi anlatıyordu. Zira bu delikanlı uzun süredir Selin’i seviyor ama genç kızdan karşılık göremiyordu. Yanındaki geniş yüzlü delikanlı da onun en yakın arkadaşıydı. O da pis pis gülüyordu. Bu kahkaha karşısında Selin delikanlıyı hiddetle: “sana ne oluyor?” diye tersledi.. Delikanlı, bir koz yakalamanın verdiği rahatlıkla: “bir şey olmuyor, boğazıma gıcık geldi..” diye gevrek gevrek gülerek cevap verdi. Selin daha da kızdı ama ona bir şey söyleyecek gücü kendinde göremedi. Selin’in diğer arkadaşları olanlara çok üzüldüler. Bir arkadaşı genç kızın sırtını sıvazlayarak ona destek vermeye çalıştı. Tamer, kızın babasına da, bu kendini bilmez delikanlıya da hak ettikleri cevabı verirdi ama olay uzarsa Selin üzülecekti. Bu yüzden, kibarca gitmesi gerektiğini söyleyerek izin istedi. Ve oradan ayrıldı..

Ertesi gün Selin sevgilisiyle erkenden buluştu. Onlar adına sevgilisinden özür diledi. Tamer olgundu. Onun bir suçu olmadığını, üzülmemesini söyledi. O akşam, bu kez Tamer sevgilisini sitedeki arkadaşlarıyla tanıştırdı. Keyifli bir akşam geçirdiler.

(Devam Edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.