Millî şairimiz sadece şiirleri, yazıları vaazlarıyla değil vatan sevgisi ile de gönüllerimizde yer etmiştir. Mehmet Âkif’e göre “Vatan”, Ankara’yı merkeze alıp Edirne’den Aradahan’a, Sinop’tan Hatay’a kadar sınırları çizilmiş hatta Misak-i Millî’ye kadar gidersek Musul ve Kerkük’ü, belki Batum’u da merkeze alan bir coğrafyadır. Mehmet Akif  için “Vatan”, aynı zamanda tüm Müslümanların yaşadığı yerdir.
 
     Mehmet Âkif Ersoy’un hayatını incelediğimizde bu kavramın tüm izlerini görürüz.

     II. Meşrutiyet ilan edildiğinde Mehmet Akif, Umur-ı Baytariye Dairesi Müdür Muavini idi. Kasım 1908’de Umur-i Baytariye Müdür Muavinliği görevini sürdüren Mehmet Âkif,  Darülfünun’da Edebiyat-i Osmaniye dersleri vermeye başladı.
 
     1910 yılında gerçekleşen Arnavutluk İsyanı ve arkasından gelecek olan kötü olayları sezmişti. Balkanlar’da artan düşmanlık duyguları, isyanlar ve Balkan Savaşı ile hüsrana uğradı. 1914’ün başında iki aylık bir seyahate çıkarak Mısır ve Medine'de bulundu. 2 Şubat 1913 Günü Beyazit Cami kürsüsünde, 7 Şubat 1913 günü Fatih Camisi kürsüsünde konuşarak halkı vatanı savunmaya çağırdı.
 
     1914 yılında Harbiye Nezareti’ne bağlı Teşkilat-ı Mahsusa’dan gelen teklif üzerine İslam Birliği kurma gayesi güden Almanya’ya Tunuslu Şeyh Salih Tunusî ile birlikte Berlin’e gitti. İngilizlerle birlikte Osmanlıya karşı savaşırken Almanlara esir düşmüş Müslümanların kamplarında incelemelerde bulundu ve Osmanlıya karşı savaşan bu Müslüman esirleri aydınlatmaya çalıştı.
 
     İkdam gazetesinin Berlin muhabiri Mehmet Sadî, Almanya’da bulunan Mehmet Akif ve Şeyh Salih Tunusî’nin Berlin’deki faaliyetlerinden gazetesinde sık sık söz ediyordu. Mehmet Sadî’nin ilk haberi “Âlem ve İslâma Mühim bir Hitabe” başlığını taşımaktaydı. Mehmet Sadî tarafından Berlin’den 19 Ocak (Kanûnusâni) 1914 tarihinde gönderilen makalede, Âkif ve Şeyh Salih Efendi’nin Berlin’deki ikametgâhını ziyaret eden gençlere yaptığı konuşmadan söz edilmekte, Âkif ve Şeyh Salih’in Almanya’da bulunma amaçları “mühim cihad” olarak ifade edilmekteydi. Berlin’de bulunduğu sürede Alman gelişmesinin esaslarını araştıran Âkif’in Berlin Hatıraları’nda ifade ettiği gibi bu terakki numuneleri Âkif’in takdir ve hayretine yol açmıştı. İkdam gazetesi muhabiri, Berlin’de bulunduğu sırada ara sıra ziyaret ettiği Âkif ve Şeyh Salih Efendi hakkında 6 Şubat 1914 tarihli İkdam gazetesinde, “İslam ve Alman davasında başarılı olmuşlardır” ifadelerine yer vermiştir. Almanya’da ve gittiği bütün ülkelerde, çağının hiçbir problemini gözden kaçırmayan bir şair-düşünür olarak gerçekçi, akılcı, ilerici ve samimi bir Müslüman portresi çizen Akif, ülkesini en iyi biçimde temsil etmişti. Şark ve Garb’ı yani İslam medeniyeti ile Avrupa medeniyetini mukayese eden Âkif’in gerçekçi gözlemleri dikkatli bir gözleme ve adım adım gezdiği Şark seyahatleri ile Almanya seyahatine dayanmaktadır.
 
     Mehmet Akif, İstanbul'a döndükten sonra 1916 başlarında Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Arabistan'a gönderildi. Bu topraklardaki Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtan İngiliz propagandası ile mücadele etmek için "karşı propaganda" yapmakla görevlendirilmişti. Mehmet Âkif, Berlin’deyken heyecanla Çanakkale Savaşı ile ilgili haberleri takip etmişti. On dört ay süren savaşın zaferle sonuçlandığı haberini Arabistan’da iken aldı. Bu haber karşısında büyük coşku duydu ve Çanakkale Destanı’nı kaleme aldı.
 
     1919 yılı başlarında Anadolu topraklarının işgale uğraması ile Türk halkı, Kurtuluş Savaşı’nı başlatarak direnişe geçmişti. Bu harekete katılmak isteyen Mehmet Âkif Ersoy, Balıkesir'e giderek 6 Şubat 1920 günü Zağnos Camisi’nde çok heyecanlı bir hutbe verdi.
Halkın beklenmedik ilgisi karşısında daha birçok yerde hutbe verdi, konuşmalar yaptı ve İstanbul’a döndü. Bu arada Sebil'ür-Reşad İdarehanesi, Millî Mücadele’ye katılmak için Anadolu’ya geçmiş olanlarla İstanbul’daki yakınlarının gizli haberleşme merkezi hâline gelmişti.
Âkif, Kurtuluş Savaşı’nı desteklemesi nedeniyle 1920'de “Dârül-Hikmet il-İslâmiye Cemiyeti”ndeki görevlerinden azledildi. İstanbul’da rahat hareket etme olanağı kalmayan Mehmet Akif, görevinden azledilmeden az önce oğlu Emin'i yanına alarak Anadolu’ya geçti. Sebil'ür-Reşadı Ankara’da çıkarması için Mustafa Kemal Paşa'dan davet gelmişti. TBMM’nin açılışının ertesi günü olan 24 Nisan 1920 günü Ankara’ya vardı. Millî Mücadeleye şair, hatip, seyyah, gazeteci, siyasetçi olarak katıldı.
 
     İtilaf Devletleri, üç kıtadan söküp atmak istediği Osmanlıyı Anadolu’ya hatta İstanbulsuz bir Anadolu’ya hapsetmeye çalışırken, vatan ve millet şuurunu geniş halk kesimlerinde uyandıran Mehmet Âkif, orduların toplanmasını sağlamıştır. Süleymaniye’de, Kastamonu Nasrullah Cami’nde, Balıkesir Zağnos Paşa Cami’nde, Ankara Hacı Bayram Cami’nde verdiği vaazlarla, son kalan vatan parçasının da elden gitmemesi için halkta büyük bir coşku yaratmıştı.
 
     "Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır. mısrasında dile getirdiği gibi vatan sevgisinin, vatana sahip çıkmakla gösterilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

     Kurtuluş Mücadelesini Camilerde başlatan Mehmet Âkif, Osmanlıyı üç kıtadan silmeye çalışan Batılıların, Müslümanların tarihini, medeniyetini ve kardeşliğini yok etmeye gayretlerini önlemeye çalıştı. Konuşmalarıyla halkı, kardeşliğe, birliğe, vatan sevgisine davet etti. Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz. Gelmişiz dünyaya millet nedir öğretmişiz.” diyen Akif, tüm Müslüman âleminin kardeşlik bağıyla nasıl bağlandığını anlatmaktadır. Müslümanlığın milletleri yaklaştıran önemli bir bağ olduğunu vurgularken, günümüzde ABD ve AB el birliği ile yaratılan İslam dünyasındaki iç savaşların gene Müslüman dayanışması ile önlenebileceğine de gönderme yapmaktadır âdeta. O hâlde Müslüman milletler birlik olmalı “Bize bizden başka dost yoktur” diyebilmelidir.

     Yüzyıllardır süren bir mücadele günümüzde en trajik devresini yaşamaktadır. ABD ve Rusya başta olmak üzere bütün bir Batı ve Hıristiyan dünyası emperyalist emellerle İslâm dünyasına karşı saldırıya geçmiştir. Müslümanlar cehalet, tembellik ve en tehlikelisi parça parça bölünmüş veya bölünmek üzeredir. Balkan Harbi’nin ardından, I. Dünya Harbi vatan parçalarını teker  teker elimizden koparılırken Mehmet Âkif, Müslüman milletleri sarsmak, uyandırmak, birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak için mücadeleye davet ettiği söylevleri, yazıları ve şiirleriyle, gerek Türk gerek Arap gerekse başka ırktan olsun Müslümanların imanına yapılan saldırıları göğüsledi.
 
     Günümüzde Müslümanlara yönelik saldırlar IŞID, DAEŞ, PKK, PYD ve istihbarat örgütleri aracılığıyla sürdürülmektedir. Ülkemiz üzerinde oyunlar oynanmaktadır. Terör saldırısı, siber saldırı, darbe girişimleriyle millî birlik ve bütünlüğümüz bozulmak istenmektedir.
 
     Birlik ve beraberliğe bugün daha çok ihtiyacımız var. Dostluğa, samimiyete, her şeyden önce barışa daha çok ihtiyacımız var artık.. Tahriklere kanmayalım, el ele, yürek yüreğe vermemiz; nefreti, öfkeyi bir kenara koymamız gerekir.
 
     Güneydoğu’da askerler hâlâ mücadele veriyor; kelle koltukta sınırda, dağlarda bekliyor. Sakin olup, sağ duyulu davranmalıyız. Birbirimizi ötekileştirmeden, sen, ben kavgasına, Alevi - Sünni ya da Türk - Kürt kavgasına girmeden barış mesajları vermeliyiz. Siyasilerimiz basına özel demeçler vermeli;  halkı, barış, birlik ve beraberliğe çağırmalı, Türkiye’nin ABD, AB, Rusya, İran, PYD, PKK tarafından kuşatıldığı, PKK-PYD terörünün şehirlerimizde kol gezdiği bu dönemde "kardeşlik ve barış" duygularıyla birbirimizi kucaklamalıyız.
 
     Vatanı, Cumhuriyeti, Devleti, Milleti korumak kimsenin tekelinde değildir. 
     Vatan, bir grup çıkarcıya bırakılmayacak kadar kutsaldır.
     
Âkif, Müslümanların vatanlarının ellerinden alınmasına karşı tek ses, tek yürek oldu.. Âkif gibi düşünmek, Âkif gibi yazmak, Âkif gibi haykırmak zamanıdır diyoruz. Millî şairimizin yazdığı İstiklal Marşı’nın şu dizelerini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız..;
 
     “Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın,
     Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın.”
 
 

 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
İsmet Yıldırım 8 yıl önce

Akif'in beş dizelik şiiri ile ...Türk ulusunun bağımsızlığa, hakka, yurduna ve dinine bağlılığı dile getirilmiştir...başka da bir marşımız olmamalı zaten...