İnsanlar, değerlerini unutmamalıdır. Kıymetli şahsiyetler sahiplenilmelidir.

“Şiir sanattır, şiir hayattır, şiir feryattır, şiir şairde murattır, şiir, dağları delen Ferhat'tır, gerisi teferruattır” diyeyim de Türk şiir sanatının büyük ustası, üstat Abdurrahim Karakoç,u, vefatının 11. yıldönümünde rahmetle yadetmiş ve sizlere de hatırlatmış olayım.

7 Haziran 2012 yılında Hakk’ın rahmetine kavuşan bu büyük halk ozanımızı çok takdir ettiğimi ve şiirlerinden etkilendiğimi de söylemiş olayım.

Şiir yazdığım için olmalı, şiire olan ilgim ve sevgim midir, yoksa şansım mı bilemiyorum, Yozgat Lisesinde okurken Arif Nihat Asya ile Çorum’un Alaca ilçesinde ve Bursa’da Yavuz Bülent Bakiler ile, Mersin’de Orhan Şaik Gökyay ile, Balıkesir ve Ankara’da Abdurrahim Karakoç ile tanışma, ve şiir konusunda sohbet etme imkanım oldu. Bu şairlerimizi ve Necip Fazıl’ın da şiirlerini beğendiğimi söylemiş olayım.

“Bu Vatan Kimin?” şiirinin şairi rahmetli Orhan Şaik Gökyay ile Mersin, 1984 yılında unutulmaz anım…

Hararetli ve hareketli gençlik yıllarımın heyecanını ve coşkusunu Abdurrahim Karakoç’un şiirleriyle yaşadığım için çoğunu ezbere bilirdim.

Sizlerin, şairimizle ilgili internetten her türlü bilgiye ulaşacağınızı düşünerek birkaç şiirini hatırlatmak ve Türk Edebiyatının, Nihal Atsız’ın GERİ GELEN MEKTUP şiiri ile birlikte en güzel "aşk şiiri" olarak kabul edilen iki MİHRİBAN şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum.

VUR EMRİ:

Bir haber dolaşır semada pul pul,

Kılıçlar bilensin akın var Çin’e

...

Emreder bir başbuğ, sade ve vakur,

Uçar elden ele bozkurtlu bayraklar,

Vur, Türklük aşkına, vur

HAKİM BEY;

Gene tehir etme üç ay öteye,

Bu dava dedemden kaldı hakim bey,

Otuz yıl da babam düştü peşine,

Siz sağ olun, o da öldü hakim bey

DOKTOR BEY

Avrat yeğin sayrı, benim karnım aç,

Keyf için gelmedik bura tohdur beğ.

Fukara harcından yaz da bir ilaç,

Olsun derdimize çare tohdur beğ.

HASAN’A MEKTUPLAR

(Mektup yazdım Hasan’a

Ha Hasan’a, ha sana...)

Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,

Aha bu mektubu alınca Hasan.

Manalar iplikten incedir amma,

Kelimeler biraz kalınca Hasan.

KARA HABER

Ellerin yurdunda çiçek açarken,

Bizim ile kar geliyor gardaşım.

Bu hududu kimler çizmiş gönlüme,

Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.:

MİHRİBAN

Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban


Yar, deyince kalem elden düşüyor

Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor

Lambada titreyen alev üşüyor

Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban


Önce naz sonra söz ve sonra hile

Sevilen seveni düşürür dile

Seneler asırlar değişse bile

Eski töre bozulmuyor Mihriban


Tabiplerde ilaç yoktur yarama

Aşk değince ötesini arama

Her nesnenin bir bitimi var ama

Aşka hudut çizilmiyor Mihriban


Boşa bağlanmış bülbül gülüne

Kar koysan köz olur aşkın külüne

Şaştım kara bahtım tahammülüne

Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban


Tarife sığmıyor aşkın anlamı

Ancak çeken bilir bu derdi gamı

Bir kördüğüm baştan sona tamamı

Çözemedim çözülmüyor Mihriban

Lambada titreyen alev üşüyor Mihriban

MİHRİBAN (UNUTURSUN MİHRİBANIM)

“Unutmak kolay mı? ” deme,

Unutursun Mihriban’ım.

Oğlun, kızın olsun hele

Unutursun Mihriban’ım.


Zaman erir kelep kelep..

Meyve dalında kalmaz hep.

Unutturur birçok sebep,

Unutursun Mihriban’ım.


Yıllar sinene yaslanır;

Hâtıraların paslanır.

Bu deli gönlün uslanır...

Unutursun Mihriban’ım.


Süt emerdin gündüz-gece

Unuttun ya, büyüyünce...

Ha işte tıpkı öylece

Unutursun Mihriban’ım.


Gün geçer, azalır sevgi;

Değişir her şeyin rengi

Bugün değil, yarın belki

Unutursun Mihriban’ım.


Düzen böyle bu gemide;

Eskiler yiter yenide.

Beni değil, sen seni de

Unutursun Mihriban’ım.

“Ha Hasan’a, ha sana” mektup yazan kalem sustu. “Mihriban” yalnız kaldı. Bizlerin de yüreğindeki ses sustu, gönlümüzün coşkusu durdu, ruhumuzda sızı kaldı.

Bizim dönem gençliği Halk Hikayeleri ile büyüdü. Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber ve diğerleri aşklarımıza, sevdalarımıza ilham kaynağı oldular. A. Karakoç’un Mihriban’ı da dilimizden, gönlünüzden, sazımızın telinden eksik olmadı. Çöllerde kavrulan Mecnun’un Leyla’sıyla yandık, "Lambada titreyen alev üşüyor" diyen Karakoç’un Mihriban’ıyla ısındık.

Şairimiz, ozanımız Abdurrahim Karakoç üstadımızı vefatının 11. yıldönümünde rahmetle, dualarımla, saygıyla anıyorum. Ruhu şad olsun. kabri nurla dolsun. Cennetin rahmeti, hikmeti, bereketi üzerine olsun inşallah. Allah ondan razı olsun...

Türk şiir sanatının usta şairi, büyük ozanı Karakoç, sesini, sözünü esirgemedi. Sözü de özü de birdi. İnandığı değerlerinden taviz vermedi, davasını ihmal etmedi. Sevenleri de onu unutmadı…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.