Batının “kızıl sultan” lakabını verdiği Cennet Mekan Sultan Abdülhamit Han Hazretleri Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde yaptığı atılımlarla bütün gözlerin Osmanlıya çevrilmesine neden olmuştur.

Dünyada önemli bir olay olduğunda herkes önce Abdülhamit han’ın açıklamasını bekler “Sultanı karşısına almamak için” bir açıklama yapmaz hatta duymadıklarında Abdülhamit Han’ın açıklamasının kendisine ulaştırılmasını ister durumdaydılar. 
Fransa, İngiltere sonra Amerika'da gösterime girmesi hedeflenen, İslam’a ve Müslümanlara muhalif tiyatro oyunu icat ettiklerinde aynı yıllar önce atamız Kanuni Sultan Süleyman gibi tavrını net ortaya koyarak bu oyunu yasaklatmıştır.
Osmanlı Dışişleri Bakanlığı ile Osmanlı'nın Paris'teki elçiliği arasında bir dizi yazışma başladı. Yazışmaların başlığı "Hz. Muhammed Aleyhisselatü Vesselam Hazretlerinin nam-ı kudsiyelerine karşı tertip olunan oyuna dair" şeklindeydi. Yazışmalarda 'facia-i mahude' olarak nitelen piyesin oynatılmaması için her türlü girişimin yapılması bildiriliyordu. Hz. Peygamber'in tahkir edilmesi karşısında aslan gibi kükreyen Sultan Abdülhamit Han, Fransa'nın İstanbul'daki Büyükelçisi Kont Montebella aracılığıyla Fransa Hükümeti'ne sert uyarılarda bulundu. Paris Büyükelçisi Esad Paşa derhal Fransız Hariciyesi ve Eğitim Bakanlığı'na başvurdu. Fransa Eğitim Bakanlığı'nın 'hakaret-name'de bazı değişiklikler yapılması suretiyle sahneye konulması yönündeki teklifi de Sultan Abdülhamit Han’dan red cevabı aldı.
Oyun hiçbir şekilde sahneye konmamalıydı. Sultan Abdülhamit Han, oyunun sahnelenmesi halinde Osmanlı-Fransız ilişkilerinin son bulacağı ültimatomunu Fransız Büyükelçisi Montebello aracılığıyla Fransa Hükümetine bir kez daha bildirdi.

Amerika'da yaşananlardan sonra cesaret edip de oyunu sahneleyemedi. Osmanlı Devleti ile bozuşmayı göze alamayan Fransa Hükümeti köşeye sıkışmıştı. Konu Fransız Kabinesi'nde tartışıldı. Kabinenin kararı 'hakaret-name'nin Fransa'da hiçbir tiyatroda sahnelenmemesi yönündeydi. Fransızların verdiği karar Fransa Sefiri Montebello tarafından 22 Mart 1890'da Osmanlı Dışişleri Bakanlığı'na bildiriliyordu. Sefir, hükümetinin kararının acilen Sultan Abdülhamit Han’a iletilmesini rica ediyordu. Sefir, telgrafında "Hazret-i Hünkar'ın Hükümetim tarafından alınan bu kararı, hem kendilerine hem de Osmanlı Hükümeti'ne karşı hükümetimin dostluğuna bir delil olarak değerlendireceğine inanıyorum. Bu karar yeniden başlayacak dostluğumuzun teminatı olur ümidindeyim" diyordu. Fransa ile Osmanlı Devleti arasındaki kriz böylece sona ermişti. Sultan Abdülhamit Han, Fransa Cumhurbaşkanı Sadi Carnot'ya bir nişan vererek karardan duyduğu memnuniyeti ifade ediyordu. Ne var ki Mösyö Bornier, 'hakaretname'sini İngiltere'de sahneye koymak için girişimlerde bulundu. Ancak Sultan Abdülhamit Han’ın müdahalesi üzerine İngiltere de oyunu yasakladı. İslam Peygamberi'ne hakaret etmekte ısrar eden Bornier, bu kez de, 1892'de Amerika'yı şovuna alet etmek istedi. Osmanlı'nın Amerika şefiri Mavroyani'nin oyunun sahnelenmemesi için verdiği mücadele de sonuç verdi. Bornier'in 'hakaret-name'si Amerikan tiyatrolarından da kendine sahne bulamadı.

Sultan Abdülhamit Han daha önce de Voltaire'nin yazdığı "Muhammed yahut Taassup" adlı piyesinin Fransa'da sahnelenmemesi içinde sert uyarılarda bulunmuştu. Fransızlar oyunu sahneden kaldırmışlar, ancak oyun İngiltere'de oynanmıştı. İngiltere'ye de ültimatom veren Sultan Abdülhamit Han, oyunun durdurulmaması halinde, Halife sıfatıyla bir beyanname yazarak İslam dünyasının her yerinde yayınlanacağını ve dağıtacağı uyarısında bulundu.

 İngiltere'nin sömürgelerinde, başta Hindistan olmak üzere 70-80 milyon Müslüman yaşıyordu. Bu rakamlar Osmanlı Müslümanlarının yedi sekiz katıydı. Sultan Abdülhamit Han’ın ültimatomu etkili oldu. Müslüman sömürgelerinde sorun istemeyen İngiltere, “hakaretname"yi sahneden kaldırttı. Dini şov haline getirenleri engelledi !..

Sultan Abdülhamit Han, dini değerlerin rencide edilmesine izin vermezdi. Hollanda'da Osmanlı'yı küçük düşüren "Harem" konulu oyunu durdurduğu gibi, New York'ta halk önünde Mevlevi ayini yapılmasını da engelledi. Amerikalılar, Mısır'dan getirtilen sahte dervişlerin yol parasını karşılayarak ABD'den ayrılmalarını sağladılar. Yine Amerikalıların gemileri İzmir’e izinsiz olarak yanaşmak istediklerinde top ateşine tutturmuştu.

İslam dünyasında ise her yere imar yaptırması devam ediyordu. Japon imparatoru Meiji bizzat Sultan Abdülhamid Han tarafından Müslüman olmaya davet edilmiş, Japonya ile önemli bir müttefiklik tesis edilmiştir. Osmanlı ile Japonya’nın bu yakınlaşması İngiltere ve Rusya’yı fevkalade rahatsız etmiş, İngiliz ve Rus ajanları bu dostluğu bozmak için ellerinden gelen çabayı sarf etmiştir. Bu yakınlaşmayı takiben patlak veren Rusya-Japonya savaşı esnasında Sultan Abdülhamit Han, Japonya’ya yine kayıtlara geçmeyen bir şekilde hatırı sayılır yardımlarda bulunmuştur.

Sultan Abdülhamit Han’ın Asya projesi Osmanlı coğrafyası dışında devam ettiği gibi ülke sınırları içerisinde de uygulanmaktaydı.  Bugün Hindistan’ın iki yanında Pakistan ve Bangladeş varsa, 200 Milyonu aşan Endonezya diye bir devlet varsa;
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Ruslaşmadan 1990’lı yıllara kadar gelip bugün bağımsız birer devlet ise bunlar Sultan Abdülhamit Han’ın “Asya Projesi’nin” başarısındandır.
Hicaz demiryolu, Musul ve Kerkük’ün Sultan adına tescil edilmesi bu projenin Osmanlı  içerisindeki en önemli göstergeleri idi..

Öldüğünde İspanya kralının “yıldız teşkilatında” istihbarat ajanı olarak çalıştığı ortaya çıkıyordu. Krala ait özel kasa kırıldığında gizli evraklardan İspanya krallarının Sultan Abdülhamit Han adına çalıştığını anlamışlardı. Osmanlı topraklarında İngiliz casus Lawrence’nin yaptığı çalışmalara karşı, yüzyıllardır İngilizlerin baş belası (İRA) İrlanda Kurtuluş Örgütü'nün kurulması emrini Sultan Abdülhamit Han vermiştir.

Yaşadığı çağda hiçbir devlet yöneticisi Sultan Abdülhamit Han’ı karşısına almak istememiştir.
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ali kaybal 7 yıl önce

Maalesef şimdi böyle dehalardan ve akıldan uzak bir nesil haline getirildik. Bu satırlar bizlere bir uyarıcı niteliğinde. Yüreğinize sağlık.