1996 Kardak Krizi,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.

Akşamüstü Kıbrıs’taki bütün Türk Birliklerine; Türkiye ve Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren Kardak Krizine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin de her an dahil olabileceği mesajı çekilmişti. Bölük Komutanı, er ve erbaşlar çay içip günün yorgunluğunu atarlarken, asteğmen ve astsubayları odasına çağırdı ve onlara gelen mesajı açıkladı. Uzun boylu, kır saçlı yüzbaşı genellikle sakin bir adamdı ama şimdi onun bu sakinliğinden eser yoktu. Gergindi. Söze başladı: “Bu Yunanlılar ateşle oynuyorlar. Gene saçma sapan bir şey yapacaklar ve savaş başlayacak. Tarihten de, özellikle de kendi tarihlerinden savaşın bir yıkım olacağını öğrenemediler. Öğrenemedikleri diğer bir şey de, karşılarında dünyanın en disiplinli ordusu olan Türk Ordusu olduğudur. Kendileri bilir. Kaşınırlarsa kaşırız..

Bölük Komutanı sözünü bitirir bitirmez, odadaki bütün komutanlar şaşkınlıkla birbirlerinin yüzlerine baktılar. Yüzbaşı, birazdan içtimada er ve erbaşlara da durumu bildireceğini, asteğmenlerin de askerlerini ivedilikle savaşa hazır hale getirmelerini söyledi. Kademe astsubayına da, tankların yine ivedilikle hazır etmelerini söyledi. Komutanlar yüzbaşıyı selamlayarak odadan çıktılar..

Bunaltan bir sıcak vardı. Gün içinde güneş adayı kavurmuştu. Gece de değişen çok bir şey olmamıştı. Herkes olduğu yerde hiç durmadan şıpır şıpır terliyordu. Turuncuya çalan güneş, tepelerin ardında yitip giderken karanlık ağır ağır güzeller güzeli adayı hükümranlığı altına alıyordu. İçtima çağrısı yapıldı. Bölük kısa bir süre içinde toplandı. Yüzbaşı kısa bir konuşma yaptı. Sonrasında bütün bölük tam teçhizat hale geldi. Tanklar hazırlandı. Akşam 9.00 ‘a doğru, birlik silahlarını çatıp, içtima alanına bağdaş kurarak oturdu. Muhtemel bir: “Gir” emrini beklerken Mehmetçiklerin arasında hararetli bir sohbet başladı. Samsunlu bir er, 300 metre ötedeki sınırın diğer tarafında bulunan Rum askerlerini bugün dürbünle izlediğini, sıra dışı bir hareket içinde olduklarını gördüğünü söyledi. Bunun üzerine Kayserili onbaşı lafa girdi, “Aslanım, istedikleri kadar hareket içinde olurlarsa olsunlar, ne yazar; Rum komutanlarının çoğu göbekli, boyunları kat kat olmuş, ağızlarından pahalı Havana puroları düşmüyor. Rum erleri de ona keza,  ülkelerini savunmaktan ziyade tatil yapmak üzere askere gelmiş gibiler. Biz bu babayiğitleri (!) kolayca tepeleriz.” dedi. Bunun üzerine pek çok Mehmetçik kahkahalarla güldü. Çay servisi yapıldı. Kahramanlar keyifle, dumanı üzerinde tavşan kanı çayları yudumladılar..

Gece yarısına doğru kuzey rüzgarı esmeye başladı. Sıcaklık bir nebze de olsa kırıldı. Askerler rahat bir nefes aldılar. Bilecikli Asteğmen her zamanki gibi ağır ağır konuşmaya başladı: “Hepinizle gurur duyuyorum. Her biriniz son derece yetenekli ve gayretli Türk Askerlerisiniz. Emir gelmesi durumunda Rumlara adayı dar edeceğinizden adım gibi eminim..” Kahramanlar, komutanlarından gelen bu övgü dolu sözleri duyunca, sözcüklerle anlatılamayacak kadar mutlu oldular. Gururla birbirlerinin yüzlerine baktılar. Geniş omuzlu Adanalı er, az önce konuşan asteğmenin yüzüne sevgiyle baktı bir süre. Sonrasında konuşmaya başladı: “Komutanım, sizden bir isteğim olacak.” Asteğmen bir ağabey şefkatiyle ere baktı ve başını salladı. Takım merakla Adanalıya baktı. Adanalı duygusallaştı. Duygu yüklü sesiyle konuştu: “Komutanım, ben evliyim. Bir oğlum var. Karım hamile. 10 gün sonra doğum yapacak. Şehit olursam, doğacak kızıma onu çok sevdiğimi söyler misiniz?” Bu soru üzerine asteğmen duygulandı. Bir süre ne söyleyeceğini bilemedi. Sonra aynı şefkatle askerinin yüzüne bakarak cevap verdi: “Sen kendin söylersin. Kahraman babasıyla gurur duyacak şeker kızın..” Komutan bu sözü söylediğinde herkes yere bakıyordu. Karanlık da duyguları gizliyordu. Ancak yavaş yavaş başlar yerden yukarıya doğru hareket ettikçe, ay ışığı altında hepsinin gözyaşları seçilebiliyordu..

Çifte su verilmiş çelik gibiydi bakışları. Bir o kadar da duygusaldılar. Dünyayı dize getirirlerdi. Kurtuluş Savaşında yedi düvelin emperyalist güçlerini dize getiren, bir destroyer gibi onları darmadağın eden Kahraman Türk Milletinin Askerleriydiler.. Vatanseverlik, disiplin, yürek onların ad soyadlarıydı. Gelecek bir harekat emri için can atıyorlardı. Gözlerini kırpmadan düşman topraklarına girecek onlara hayatları boyunca unutamayacakları bir ders vereceklerdi…

Bütün gece dört gözle bekledikleri harekat emri gelmemişti…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.