Ankete göre, yerel seçimlerde Ankara'da ;

Mansur Yavaş yüzde 49,

Mehmet Özhaseki yüzde 40 oy oranına sahip.

Ankara'daki kararsızların oy oranı ise yüzde 11.

Bu durumun Özhaseki lehine çevrilmesi için Mansur Yavaş’ın en az 3-5 puan kaybetmesi lazım. Kararsızların Özhaseki’ye kanalize edilmesi ise iktidar için çok kolaydı. Ama önce rakibin çelmelenmesi gerekiyordu. Bu iş için en uygun kılıf hazırdı;

Melih Gökçek..

Çamurla uğraşmayı seven bir insan.

Onun için uyandırılması gerekiyordu uykusundan.

Bazı insanların karakter yapısında vardır çamurla uğraşmak, çamura yatmak, çamur çiğnemek.

Arthur Miller de “Kurbağayı koltuğa oturtsan o yine çamura atlar” diyor.

.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan zorla, ağlata ağlata istifa ettirilen Melih Gökçek, bu çalışmada sahne almak zorunda bırakılıyor. Mansur Yavaş’a 3-4 puan bile kaybettirse bu yeterli olacaktı. Bu düşünceyi Gökçek bir televizyon programında şöyle dillendiriyordu: “Mansur Yavaş 3-5 puan kaybetmezse ben siyaseti bilmiyorum diye itiraf edeceğim"

.

Oturduğu makamda başkanlıktan gayri her işe el atan Gökçek öyle bir noktaya kendisi gelmişti.

Şimdi de kendisine yaptığı işle alakalı olmayan, ama işi yaparken uzman olduğu bir konuda görevlendirilmişti. Bu işe istese de istemese de bulaşacaktı. Bu nokta öyle bir noktaydı ki Cenap Şahabettin’in dediği “Çok çamur karıştıran er geç üstünü lekeler" noktasına getirilmişti.

.

Mansur Yavaş’ın paçasından aşağıya çekilmesi düşüncesiyle tekrar sahaya sürülen Gökçek kendi sonucunu tayin edecekti.

Dostoyevski’nin dediği gibi “Ya kahraman olacaktı ya çamur ortası yoktu"

Ya Ankara’nın bu duruma getirilmesinin tek sebebi olarak kelle gidecek,

Ya da iltifata şayan olarak tüm geçmişi unutturacaktı.

Başka çıkar yolu yok.

Bu düşünce ile elinde “Dinamit” bir “Beyaz" camın karşısına geçti.

“Bomba açıklamalar yapacağım" diye izleyicileri ekran başına toplayan Gökçek'in açıklamaları, kimilerine göre elinde patladı.

Gökçek bu zamana kadar kullandığı en etkili yöntemiyle işe başladı.

Korku salmak !

“Ben gelmezsem sol gelecek ha" söyleminin bir başka versiyonuyla insanların yüreklerine korku düşürmeyle başladı.

“Mansur Yavaş geldiği zaman 25 bin kişiyi işten atacak"

Bu söylem ile kendi taraftarını yine bir arada tutup kenetlemek istiyordu.

Melih Gökçek bu işte başarılı olabilir miydi ?

Mansur Yavaş’ın paçasından tutarak 3-5 puan aşağı çekebilir miydi ?

Sanki cevabı Paulo Coelho veriyordu.

"Birini kötülemeye çalışırsan asla amacına ulaşamazsın. Çünkü başkasına sürmek istediğin çamura önce kendin bulanırsın"

O gece pek ekranlara yansımasa da “twetter” hesabına gelen sorular ve yorumlar hiç iç açıcı değildi. Paulo Coelho’nun işaret ettiği yönde bir çamura bulanış başlamıştı.

Melih Gökçek’in bu seferki işi çok zordu. Bulanık suda balık avlamaya çalışıyordu.

Peki Gökçek bu işte ciddi miydi ? Özhaseki’nin kazanmasını istiyor muydu ?

Tabii ki Hayır !

İşte bütün iyi niyet kurallarını farkında olmadan burada döküyordu.

Her söylediği sözün günün şartlarına uygun olduğu zannıyla söylese de geçmişteki söz ve davranışlarıyla da açık ara düştüğü gözden kaçmıyordu.

“Hala görevden alınma nedenimi bilmiyorum. Kırgınlık var mı derseniz evet küçük de olsa var" derken sizi görevden alan kişiyle kırgınlık duyduğu kişinin aynı kişi olduğunu ayıramayacak kadar da saf bir insan değildir.

O zaman kırgınlığın kime ?

Sayın Cumhurbaşkanına mı diye soracak olsanız hayır diyecek.

İyi de "metal yorgunları" diyerek görevden alan kim ?

Bu sorulara cevap vermek istediğinizde sonuçlar ortaya çıkmaz mı ?

.

Satır aralarında insanların hafızalarına çapa atmaya çalışıyor aslında.

İşte onlardan birisi daha “Cumhurbaşkanımızı rahat bırakmazlar, meşruiyetini tartışırlar" diyerek yukarıdaki kızgınlığın ve kırgınlığın bir devamı gibi aslında olmasını istediği bir durumun psikolojik ortamını hazırlar gibiydi.

Bir de "medya uzantıları" diyor. Kim bunlar ?

Sayın Cumhurbaşkanının destek verdiği ve her zaman her oluşumda yanında taşıdığı kişiler.

Kamuoyunca bilinen Abdulkadir Selvi.

Açıktan kızgınlığını ve kırgınlığını meram edemediği yerde dolambaçlı yollardan hedefe atış yapmak istiyor gibi.

Hiçbir zaman direk olarak açıktan cevap veren bir siyasetçi değil.

Herkes biliyor ki, Başkentte 25 yıldan beri Başkanlık yapan bir tek siyasetçi var. Melih Gökçek.

Özhaseki ne demişti :

“Ben bunlara 1 metrekare arsa vermedim. Hadi benim gibi 25 sene belediye başkanlığı yapanlar söylesinler. Yiğitçe desinler ki, ben bunlara 1 metrekare yer vermedim"

Kör olan kör, gördü.

Sağır olan sağır, anladı.

Özhaseki yiğitçe cevap verilmesini istedi. Peki verilen cevap yiğitçe oldu mu ?

Bu yolda bir cevap geldi mi ?

Bir başkasına sataşır gibi yine dolaylı yoldan giriş yaparak Mansur Yavaş'ın soy kütüğüyle ilgili açıklamada bulunacağını söyleyerek bir anda kimlerin soy adını değiştireceği sorusunu akıllara sokuverdi. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla kabilinden soru ve cevaplar.

Mansur Yavaş da "Gökçek, Özhaseki'nin ailesinin isim ve soyadı değişikliğinin gündeme gelmesini istiyor olabilir" şeklinde bir yorumda bulunmuştu zaten.

Yani bir anlamda Özhaseki’yi mancınık içine yerleştirip ateşin içine atıverdi. Bu şekildeki bir davranış aslında Onun çekindiği bir kişi olduğunu gösteriyor. Yoksa Gökçek kendisi ile uğraşanlara direk cevap vermeyi yeğlerdi. Burada ise dolambaçlı bir yolu tercih ediyor. İşte sır burada..

.

Mehmet Özhaseki için "kadim dostum" diyor. İyi de kadim dostun sana “Fetöcü” imasında bulunurken bu soruya verilmiş bir cevabın var mı ?

Özhaseki, “25 yıl Ankara’da belediye başkanlığı yapıp da 1 metre arsa vermedim diyenler yiğitçe söylesin. Yani yiğitliği yok. Ben verdim diyemiyor” diyenlerle Gökçek’i kastettiği beyanları ortaya dökülürken,

Gökçek, "Mansur verdi.. Özel eğitim kurumu yapılacağını söyleyerek Fetöcülere arsa tahsis etti. Arsanın metrekaresini 17 kuruşa verdi" diyor.

Bülent Arınç’ın arşivlerde tazeliğini koruyan “Parsel parsel Ankara’yı sattın” sözü kulaklarda çınlarken, bu sırada izleyicilerden de bu yoldaki en can alıcı soru geliyor.

15 Temmuz hain darbe girişiminde, Ankara Emniyet Müdürlüğü önündeki direnişin simgelerinden biri olan emekli Emniyet Müdürü Avukat Fatih Eryılmaz'dan geldi.

"Pursaklar/Saray mevkiinde FETÖ'cü Önder Aytaç başkanlığındaki polislere 2 bin dönüm araziyi parsel parsel verdiğiniz konuşuluyor. FETÖ'cülere sağlanan rant 100 trilyon ediyor. Açıkla başkan" ifadelerini es geçiyordu.

Melih Gökçek, hırslarının ve sonuçta menfaatlerinin adamıdır. Bu söylemlerin kime zarar verdiği değil, onların kendisine sağlayacağı yarar önemlidir. Dolayısıyla Gökçek’in bu noktaya gelmesi durmak bilmeyen hırslarının sonucudur.

Zorunlu olarak emekliye ayrılan Bülent Arınç’ın söylediği “Ankara’yı parsel parsel satmıştır” sözü ile “25 yıldır belediye başkanlığı yapıp da ben 1 metre kare vermedin diyen yiğitçe söylesin” sözleri aynı kapıya çıkıyordu..

Aslında bu Gökçek’in aradığı zemindir. İntikam yemeğini hep soğuk yiyenlerdendir. Sureti Hak'tan gibi görünüp Hak sahiplerine vurmakta çok mahirdi. Hemen Mansur Yavaş’a bir salvo daha atıverdi. Hedef Mansur Yavaş olsa da gaye başkaydı.

Mansur Yavaş’ın dedeleri Makedonya’dan geliyor"

Bu söyleme Mansur Yavaş’ın bu iddianın doğru olmadığını, kendisinin ve dedelerinin Ankara Beypazarlı olduğunu dile getirerek alt / üst soy belgesini göndereceğini pekala bildiği halde böyle bir söylemde nasıl bulunabilirdi. Madem Yavaş değilse, soyu dışarıdan gelen kim olabilirdi ?

Bu söyleme hedef kim olabilirdi ?
L. Nikolayeviç Tolstoy ”Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek.." diyordu. Bu durum öyle bir alevlenecek ki sonuçta bu kişi kendi kazdığı kuyuya düşecek değil miydi ?

Melih Gökçek her ne kadar şeytanın atına binip gitse de “Hakkın adaleti bir gün tecelli eder" sözünü de inkar edemeyecek mahiyette olduğundan, er ya da geç günün birinde dürüst bir adamın işin başına geleceğini ve kendisinden yaptıklarının hesabını soracağını bilmektedir. Yapmak istediği de mümkün olduğunca bu hesabın sorulmasını geciktirmek. Ancak şunu da bilip ihmal ediyordu.

“Korkunun ecele faydası yok” tu..

Geride bıraktıklarını kendisi unutsa da hala insanların hafızalarında;

Milyonlarca lira gömülerek yapılan abuk sabuk projeler,

Yurt dışından ağaç getirilerek yapılan parklar, bahçeler,

Bu gün tekrar düzeltilerek yapılan alt üst geçitler, oto parklar, binalar,

Spor kulüpleri ve futbolculara harcanan paralar,

Kamuya ait yüzlerce binalar, çay yolu boyunca kapatılan arsalar,

Hala canlılığını koruyordu.

Hala İçişleri Bakanlığı'nca sümen altında bekletildiği söylenip gün yüzüne çıkarılması beklenen bir durumun varlığı dilleniyordu.

Bu gün Mansur Yavaş’ı dinamitlemek için çıktığı “Beyaz” televizyonun kuruluş ve devam etmesinin bile izahını yapamayacak durumda olduğunu bile fark edemiyor.

https://www.superguzelsozler.com/wp-content/uploads/2018/10/camur-ile-ilgili-sozler.pngİnsanlar hata yapabilir. Ancak hatadan dönmek de erdemliliktir. Gökçek hiçbir zaman bu davranışı sergileyememiş. Bu zamana kadar da yaptığı yanlışları öz eleştiriye tabi tutmamış bir insan. Hep çamurun içinde debelenmiş.

François-Rene de Chateaubriand “Bir hata yaptığın zaman çamurun içinde sürüklenebilirsin. Fakat o çamurun içinde yatıp kalma" demiş. Maalesef sayın Gökçek çamurun içinden hiç çıkmamıştır. Bir çok insan bana bulaşmasın diyerek ses çıkarmamış, görmemezlikten gelmiştir.

Herkesin güzel olarak yaptığı şeyleri hırsıyla çamura çevirmiştir. Söylenecek bir tek söz kalmıştır.

Mevlana hazretleri ne güzel demiş :

“Senin dünyaya bakan penceren kirli ise, benim çiçeklerim sana çamur görünür"

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.