Vücudumuz; çeşitli şekillerde hücrelerimizde oluşan, ya da dışarıdan aldığımız toksinleri (zehirli atıkları) ve diğer pislikleri tekrar dışarı atmak veya zararsız hale getirmek için “karaciğer, böbrekler, sindirim sistemi (özellikle kalın bağırsak), solunum sistemi (özellikle akciğerler), yağ dokuları, tüm cildimiz, ter bezleri, kaslar ve tendonlar, kemik dokuları (özellikle eklemler), gözler, kulaklar ve burun gibi detoks sistemleri” ile donatılmıştır.

Bu sistemler tüm vücudumuzun iç temizlikçisi gibidir”. Dışarıdan aldığımız kimyasal toksinlerin yanı sıra, normal metabolizma faaliyetlerimiz sonucu ortaya çıkan çok çeşitli asitler ve toksinleri de sürekli temizler. Bu sistemin gelişmişliği ve karmaşıklığı en ünlü, en ünlü biyokimyacılar için bile son derece şaşırtıcıdır. “Nasıl bu kadar etkin olabildiği halen çözülebilmiş değildir”.

Bedenimizdeki bu detoks organ ya da sistemlerinin tamamı da, bir biri ile tam bir uyum ve koordinasyon içerisinde çalışırlar. Biri işini yapmakta zorlanmaya başladığı anda, bir diğeri onun yardımına koşar. Ancak kapasiteleri sonsuz değil, sınırlıdır. Bu sınırlar zorlanmaya başladığı andan itibaren, çeşitli şekillerde uyarılar verir ve neticede hastalıklar ortaya çıkmaya başlar.

Asla unutmamamız gereken şeylerden biriside; “nefes alıp verdiğimiz sürece yaşam tarzımıza, yediklerimize, içtiklerimize ve çevresel faktörlere bağlı olarak vücudumuz kirlenmeye (Retoksa) devam eder.” Yani yaşadığımız sürece içsel kirlenme devam eder, ancak yoğunluğu çok büyük oranda kendi elimizdedir.

Bu nedenle uzun ve sağlıklı bir hayat yaşamak istiyorsak, “yapmamız gereken en akıllıca şey,” vücudumuzda içsel kirlenmeye katkıda bulunan günlük kişisel beslenme ve yaşam alışkanlıklarımızı değiştirerek, düşüncelerimizi pozitifleştirip, stres yönetimini öğrenip, “detoks kurallarını yaşantımızın bir parçası haline getirmektir”.

Ayrıca; günlük yaşantımızda meşgalelerimiz ne kadar çok olursa olsun, ne kadar yoğun olursak olalım, bu kadar çeşitli kirlilik arasında başkasına yük olmadan, uzun ve sağlıklı bir ömür geçirmek istiyorsak, zaman zaman vücudumuzu ve ruhumuzu temizleyecek, bağışıklığımızı güçlendirecek ve sistemlerimizi dengeleyecek “detoks programları için mutlaka vakit ayırmak zorundayız.”

Detaylı detoks programlarını “Kanserle Savaşırken Öğrendiklerim” adlı kitabımda bulabilirsiniz. Burada günlük olarak faydalanabileceğimiz antioksidan karışımlar hakkında kısa bilgiler vererek detoks sistemlerimizin işini kolaylaştırmanıza yardımcı olmak istiyorum.

*Evimizi toksinlerden temizlemenin, kapalı mekan kirliliğine kısmen de olsa engel olabilmenin en kolay ve en güzel yollarından birisi de bitkilerdir. Ev ve iş yerinizi canlı iç mekan bitkileri ile donatın. Ne kadar çok olursa o kadar iyidir. Bitkiler bulundukları ortamlardaki karbondioksit gibi toksik gazları alarak, yerine oksijen ve faydalı mikro maddeler verirler.

*Canlı (çiğ) meyve ve sebze tüketmenin, (özellikle taze olmaları halinde) faydaları hakkında yayınlanmış yüzlerce bilimsel araştırma bulmak mümkündür. Sindirim sistemimiz meyve ve sebze sularını hazmetmek için çok fazla zorlanmaz. 20 30 dakikada emilen meyve ve sebze suları, vücudumuza yoğun miktarda mikro gıda sağladığı gibi, geriye çok fazla toksik atık bırakmaz.

*Özellikle sabahları içilecek ananas, havuç ve bir parça kırmızı pancar karışımından oluşan meyve suyu mide asidi ve Pankreas enzimler üretimini tetikleyerek sindirim sistemini gelecek yiyeceklere hazır hale getirir. Lahana, kereviz ve ekşi elma suyu sindirim enzimi üretimini tetiklemenin yanında böbreklerimizin temizlenmesine de destek olur.

*Havuç, ekşi elma, kereviz ve kırmızı pancar karışımından oluşan meyve suyu muhteşem bir karaciğer temizleyicisidir. Ispanak, marul maydanoz, dere otu, kereviz, havuç ve pancar sapları gibi yeşil yapraklı sebzeler, birazcık domates, sıkma zeytinyağı, limon veya ev yapımı sirke ilavesi ile harika bir antioksidan salata olmanın yanı sıra, sağlığımız için gerekli vitamin ve mineral kaynağına da dönüşebilir.

*Toksinlerin ciltten atılmasına yardım etmek için yatmadan önce yıkanın. Şampuan ve sabun yerine ev yapımı sirke, sodyum bikarbonat (soda) veya bir fincan limon suyu kullanın. Bu maddeler cildin Ph değerini dengeler, detoks sürecine destek olur ve normal cilt florasına zarar vermez.

*Bazı günler banyo küvetini yarım çay bardağı magnezyum sülfat (Epsom tuzu veya İngiliz tuzu) eklenmiş sıcak suyla doldurup, en az 15 dakika bu suda yatabilirsiniz. Vücudun magnezyum ihtiyacını karşılar, sinirleri yatıştırır, detoks sürecine destek olur.  

*Aynı şekilde antioksidan özelliği fazla yeşil çay, kekik, papatya, ada çayı, lavanta, gül, nergis, reyhan, gibi bitkileri ayrı ayrı ya da, kokuları uyumlu olacak şekilde birer avuç karıştırıp haşlayarak, suyunu banyo küvetine ekleyip içinde 15 dakika yatmanın da sağlığımız açısından çok ciddi faydaları vardır. Hem sinirleri yatıştırır, hem cildimizdeki zararlı bakterileri temizler, hem de vücudumuzda oluşan enfeksiyonların yok edilmesine yardımcı olur.

Özellikle grip ya da soğuk algınlığı gibi basit şikayetler de hemen doktora gidip kimyasal ilaçları kullanmak yerine, bitkisel sularla banyo keyfini hem büyüklere, hem de çocuklara (bebekler dahil) rahatlıkla uygulayabilirsiniz.

Cuma gününün sağlık bilincimizin gelişmesine vesile olması dileğiyle…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.