Yanıcı bir maddenin ısı ve oksijenle birleşmesi sonucu oluşan kimyasal olaya yanma denir. Yanma olayının oluşabilmesi için; yanıcı madde, tutuşma sıcaklığı ve oksijenin bir arada olması gerekir. Bunlardan birisi olmazsa yanma olayı gerçekleşmez. Odun -kömür veya mum yanarken çevresine ısı ve ışık verir. Buna hızlı yanma denir. Metallerin korozyona uğraması ya da demirin paslanmasında çevreye ısı ve ışık verilmez. Buna yavaş yanma denir. Demir, nem ve oksijenle reaksiyona girince Demir III Oksiti (Fe2O3) oluşturur. Bu bileşiğin adı pastır. Paslanma veya çürümelerde bazı şeyler yeniden kazanılabilir ama pas nedeniyle demirin dokusu incelir, kırılganlığı artar, verimliliği düşer ve metalin ömrü kısalır. Deniz taşıtını istenilen bir yerde sabit tutmak için suyun dibine bırakılan, uzun bir zincire veya kabloya bağlı, genellikle metalden yapılmış ÇIPA ve zincirler de su içinde zamanla paslanır ve çürürler.
Bütün yanma olayları radikal (köktenci) değişimler gösterir. Yani eskiye dönüşü olmayan farklı değişimlerle yeni şeyler oluşur. Bakır, pirinç ve bronz paslanmaya karşı dayanıklı olan diğer metallerdir. Çürümeyi ve paslanmayı engellemek için maddenin hava (oksijen) ile temasını kesmek gerekir. Korozyon, yapıların dayanıklılığını ve ömrünü olumsuz yönde etkiler. Korozyon, metallerin kimyasal veya elektrokimyasal reaksiyonlar sonucunda bozulması (oksitlenmesi) ve işlevlerini kaybetmesidir.
Metalleri korozyondan korumak için; metallere koruyucu bir tabaka eklemek, Elektrokimyasal bir yöntemle metale katodik korunma uygulamak, metalleri kaplayarak koruma sağlayan spreyler ile boyamak.
Peki, toplumların çürümesi de buna benzer mi?
Toplumların çürümesi de bazen hızlı yanmaya, bazen yavaş yanmaya benzer. Toplumun uyması gereken kurallar ve yasalar, yanma olaylarındaki gibi rol oynarlar. Yani toplumu çizim eden anayasal haklar ve hukukun üstünlüğü multidisipliner bir bütünlük taşır. Örneğin, yanma olayı için üç şey gerekir demiştik. Toplumdaki paslanma ve çürüme için de hukuk sisteminin ve anayasal güvencenin gereği olan kuvvetler ayrılığı ilkelerinin üçünün birden olması gerekir. Bunlar, sosyal ve çağdaş hukuk devletlerinde; yasama, yürütme ve yargıdır. Yasama meclistir. Yürütme bakanlardır, Yargı hukuktur. Devletin yönetiminde, bunlardan biri dahi eksik olsa sağlıklı bir yönetim sürdürülemez. Sürdürülürse o devlete hukuk devleti diyemeyiz.
Toplumsal değerlerimiz; dürüstlük, çalışkanlık, başkasını düşünme, yiğitlik, yardımseverlik, hoşgörü, sevgi, saygı, alçak gönüllülük, namus, sadakat, dayanışma, iffet, ahlakiliktir. Bir toplumun değişiminde etkili olan faktörler ise bilimsel ve teknik ilerlemeler, kitle iletişim araçları, nüfus olayları, coğrafi koşullar (fiziksel çevre faktörü), savaşlar ve göçler, ekonomik gelişme, kültürel etkileşimlerdir.
Tek olmak seçeneksizliği, çok olmak çok sesliliği yani demokrasiyi getirir.
Elbette dünya oluşumundan beri çok değişmiştir. Çağlar, üretim araçları, kaynaklar ve canlı çeşitliliği değişmiştir. Tabi ki, toplumlar da çağa göre değişim göstermişlerdir. Toplumsal değişmeler bütün toplumların temel özelliğidir. Herakleitos’un dediği gibi "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" sözü adeta yaşamın zorunluluğudur. Dünya’daki en büyük değişimlerden bazıları şunlardır; Sanayi Devrimi, Fransız İhtilali, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı, Depremler, Büyük İcatlar (Elektrik, Telefon, İnternet bulunması ve yaygınlaşması gibi) toplumların ve coğrafi bölgelerin de değişimine yol açmıştır. Her değişim, yararı ve zararları da beraberinde getirir.
Toplumsal çürüme devletin organlarında ise, bunun birçok sebepleri vardır. Ekonomik, kültürel, demografik, siyasi ve hukuksal, teknolojik ve doğal çevre faktörleri toplumsal yapıyı etkiler. Bugün insanlığın ortak değerleri olan sevgi, saygı, doğruluk, dürüstlük, paylaşma, şefkat, merhamet, nezaket, fedakârlık, adalet, duygudaşlık, dostluk, arkadaşlık gibi değerlerin insanlık tarihi boyunca büyük uğraşlar sonucu toplumsal ilişkiler içerisinde zorunlu hale gelmiştir.
21.YY ‘da otomasyon yani dijital çağ, çok olumlu değişmelere yol açsa da toplumların bundan çok etkilendiğini, ahlaki değer yargılarının kaybedildiğini her gün haberlerde ve görsel basından izlemekteyiz. Gençlerimiz, uyuşturucudan sokaklarda ölüyor. Birçok aile borç batağında. Toplumun çoğunda sağlık, eğitim ve gıdaya erişememe durumu var. Gençliğimizi kaybediyoruz. Bir meyvenin çürümesi, ölen bir canlının bozulması, bir besinin çürümesinde pis kokular yayılır ve etrafı kirletir. Toplum şimdi bu kokulardan çok rahatsız ve güvensiz.
Toplumu ayakta tutan değerler nelerdir?
Toplumu ayakta tutan ve onu geleceğe taşıyan değerler vardır. Bu değerlerin belli başlılarını söylemek gerekirse; bunlar dil, din, aile, vatan, tarih, töre, sanat ve kültür, bayrak şeklinde sıralayabiliriz. Bizim ülkemizde aile bağlarının kuvvetliliği ve vatanseverliğin pik yaptığı 20 YY‘da bizi kıskanan dış kuvvetler, ülkemizi ve toplumumuzu ne sağ, sol ideolojilerle, ne uyuşturucularla, ne mezhep kışkırtmacılığı ile ne de Alevi, Kürt ve Türk çatışmalarıyla bölemediler. Ama günümüzde artık gençlerimiz, çocuklarımız sanal dünyadaki ışıltılı ve emeksiz para kazanma yollarından çok etkileniyorlar. Ne yazık ki gençlerimizi ve çocuklarımızı gün geçtikçe bahis oyunlarında, madde kullanımında, sanal para kumarlarında, kolay para kazanma yollarını dijital yollarla, sosyal medyanın pompacılığı ile kaybediyoruz. Bu çocuklar ailelerinden ve eğitimden kopmuş, adam öldürebilen, sokaklarda serseri kurşun gibi dolaşır hale geldiler. Bu çocuklarımız için “Çağ değişti, böyle oldular.” diyemeyiz. “Saman adam” argümanıyla algıları etkilemekten vazgeçmeliyiz.
Saman adam argümanı (kanıt) nedir?
Saman adam yanılgısı, bir başkasının argümanını (kanıt) saldırmayı veya çürütmeyi kolaylaştırmak için çarpıtmaktır. Rakibin gerçek argümanını ele almak yerine, benzer ancak eşit olmayan bir argüman (kanıt ) sunmak.
Bahis ve kumar oyunları sadece gençleri değil yetişkin bireyleri de, ailelerini de yıkıyor. Paslanma ve çürümenin ahlakı nasıl bozduğunu görüyoruz. Bunu önlemenin yolu, daha önce de bahsettiğim yasaların tam ve eşitlik anlayışında uygulanabilmesi ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin çalıştırılmasından geçiyor. Tek olmak seçeneksizliği, çok olmak çok sesliliği yani demokrasiyi getirir.
Toplumsal çürümenin nedenlerini ve çözümlerini aramamak, retrodüksiyon yapmak demektir. Yani, geliri artan insanların harcamalarının artmasının nedenini araştırdığımız zaman, buna yanıt olarak “sosyal statü kaygısı” diyebiliriz.
04.11.2025