Ekosistemler sürdürülebilir yaşamın denge unsurlarıdır.
Ekosistemin öğeleri canlı ve cansız varlıklardır. Birlikte yaşam ortamı oluşturup canlıların beslenip gelişebildiği ve üreyip yaşantılarını sürdürebildikleri yaşam ortamlarına ekosistem denir. Ekosistemler yaşamın devamı için çok önemlidir. Varlıklarını, ancak enerji akımı, ekolojik döngüler (kimyasal madde döngüleri) ve popülasyon denetimleri ile sürdürülebilirler. Doğadaki bu birlik ve beraber yaşama mücadelesinde arıların ve kuşların uyguladıkları denge sistemleri de çok ilginç ve içgüdüseldir. “Turna mı ve guguk kuşu mu ?” isimli makalemde guguk kuşunun karakterini şöyle anlatmıştım.
Guguk kuşları aynı mevsimde 20 yumurta ortalamasıyla, kanatlı hayvanların birçoğunu geride bırakan bir performansa sahiptir. Bu yüzden yumurtaları için iki, üç kuşun yuvasını aynı anda takip etmek durumundadır. Dişi guguk kuşu, yumurtasını bırakacağı konak yuvayı, yuva sahibi kuşun yumurtasına benzeyen yumurtalar üretir ve sadece birini yuvaya bırakır. Diğerlerini de farklı yuvalara bırakır yuva sahibi kuş fark etmesin diye. Yumurtadan 12 günde çıkıyor. Yuvadaki diğer yumurtalar, “asli yumurta” oldukları halde yumurtadan çıkan Guguk Kuşu, henüz “kör” ve “tüysüz” iken onları gagası ve kanatları ile yuvadan atıyor. Guguk kuşları çok eşli canlılardır. Özellikle erkek olan guguk kuşları, birden fazla dişi guguk kuşu ile çiftleşebilmektedir. Göç eden kuşlardandırlar. Guguk kuşları yuva paratitizmi (Asalaklık veya parazitlik), parazitlik stratejisini uygulayarak üreme ve yayılma başarısını artıran, kendine enerji tasarrufu sağlayan, başkasının emeğini çalan bir kuş.
Faydalı ve yaşamın devamını sağlatan bal arılar ile eşek arılarının yaşamın devamında (tozlaşma ) bal arıları kadar yararları yok maalesef. Çünkü onlarda aynen arıların guguk kuşudur. Hatta daha acımasız, daha hırçın ve bencildir. Arıcıların ve bal arılarının baş belasıdır. Dişi eşek arısı, döllendikten sonra yumurtalarını duvar çatlağına veya ağaç kovuğuna bırakır ve larvadan çıkacak yavruları için avlanmaya çıkar. Çünkü av kendisi için değildir. Avı, en çok da bal arısı olur. Avını öyle bir yerinden sokar ki avı ölmez ama felç olur. Av felçli olduğu için hareket edemez kaçamaz. Avın canlılık özellikleri sürdüğü için av çürümez. Larvaların yanına getirerek üzerini örter. Kendi ömrü yavrularını görmeye yetmez, uçar ve uzak bir yerlerde ölür. Yavrular annelerinin getirdiği avla yumurtadan çıkıncaya kadar onu yiyerek canlı kalırlar. Av’ da zaten yavruların besini olmuş sonra da ölmüştür. Yavrular annelerinin kendileri için taze konserve gibi hazırladığı avı yiyerek büyümüşlerdir. Ana arı, avına zerk ettiği zehir miktarını o kadar dengeli ve doğru bir şekilde verir ki neslinin devamı sağlanabilsin. Bu davranış elbette içgüdüseldir. Çünkü yetişen her arı annelerini görmediği ve bu davranışı öğrenmediği halde eşek arıları, bu davranışı nesillerini devam ettirmek için hep yaparlar.
Kıssadan hisse: Doğanın en vahşi fakat en akıllı yaratığı olanı insanların da guguk kuşları ve eşek arıları gibi davranan tipleri yok değildir. Henüz 3-yaşında 5 yaşında veya ilköğretim çağındaki ana kuzusu çocukların ailelerini av gibi görüp onları geleceklerinin güvencesi gibi kullanan ve maddi yönden çok güçlenen tarikatlar ve şeyhler din satarak zaman içinde zenginleştiler, holdingleştiler. Tarikatlar ve şeyhler, kendi gelecekteki nesillerini devam ettirmek için avladıkları aile ve kimsesiz çocuklara uyguladıkları davranışların eşek arılarının davranışından ne farkı vardır?
Sadece kendi neslinin çoğalmasını isteyen ve sahtekârlıkla yumurtalarını başka kuşların yuvalarına koyup ve onu besleten guguk kuşunun davranışı, ne kadar doğal ve içgüdüsel olsa da, insanların bu hayvansal davranışları yapması %50 veya %50 ‘den daha azı genetiktir. %50 veya daha çoğu çevresel faktörün etkisiyle akılla, vicdanla, bilimle, adaletle ancak değiştirilebilir. Guguk kuşu veya eşek arısı olmak istemiyorsak, onların avcılıklarının farkına varırsak ve görürsek yolumuz bellidir.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “En hakiki tarikat medeniyet tarikatı, en hakiki mürşit ilimdir! “
11.09. 2025