Bursa Arena E'Gazete
2025-07-22 08:43:05

Bir Cunda Hatırası..

AYTAÇ YILDIZ BOZKURT

22 Temmuz 2025, 08:43

Bir sabah uyandığınızda çok özlediğiniz insanları artık göremeyecek, sesini duyamayacak ve size aktardıkları hatırları dinleyemeyecek olmanız ne kadar üzücü. Doya doya vakit geçirmişseniz sorun yok ama hayatın acımasız zaman hovardalığına kapılıp ihmal ettiyseniz acı duyuyor, pişman oluyorsunuz. Ve yaşlılarımızın sürekli geçmişlerinden bahsetmelerinin temelinde de bu pişmanlığın olduğunu düşünüyordum. Yine öyle bir sabah yazmaya başladım, kahramanı babannem olan romanımı.. Çünkü benden sonra kim anlatabilirdi o anıların kalıcı ve geleceğe mesajlarını.

Bu duygularla bir önceki yazımda tatille ilgili özlemlerimi dile getirmiştim. Tanrı dileğimi kabul etmiş olmalı. Sizi de birkaç dakika misafir edeceğim izninizle.

Cunda adası, Balıkesir Ayvalık’ta bildiğiniz gibi. Önceleri Rum ahalinin yaşadığı, pek çok zanaatın yapıldığı ama en çok da zeytinciliği ile ünlü bir adacık. Henüz koca koca otellerin, devasa yapıların konuşlandırılmadığı bir yer. Doğal yapısı çok da bozulmamış, inşallah hep de böyle kalır. Ulaşımı da son derece kolay. Adanın merkezinden Koçların armağanı olduğunu öğrendiğim Oyuncak Müzesi'ne doğru, deniz taşlarının döşendiği yoldan yokuş yukarı yürüyorsunuz. İşte tam karşınızda "Taş Otel".. Bir büyüğünüzün evine girer gibi hissediyorsunuz avludan girerken. Ortada kuyu, üzeri örtülmüş. İki yanında limon ağaçları, geçmişi gelecekle buluşturmuş bir yığın obje ile kaplı koridordan geçip, odanıza girdiğinizde asıl sürpriz sizi karşılıyor. Duvarlar eski ve yeniyle harmanlanmış bir büyükanne odası ki, sonradan öyle olduğunu öğreniyorum.

Son derece zarif iki kız kardeş Nazlı ve Aslı Hanımlar, işletme sahipleri.. Erken yaşta eşini kaybetmiş babannelerinden tek evlatları babalarına kalan bu yadigârı herkesle paylaşmayı, anılarını dağıtmayı ve bir yığın güzel anılarla dönen dostlar edinmeyi tercih etmişler. “Porça” romanımı yazdığım süreçteki amacımla örtüşüyor bu gayret ve onlarla duygudaş olduğumu hissediyorum. Bizim yaşayıp gördüğümüz o olağanüstü kuşağın öğretilerini, geleceğe göndermek arzusunda hemfikiriz.

Bu tür işletmelerde sorunlar bitmez diye düşünürken, o sorunları azaltmanın yolunu da öğreniyorum. Gelenleri yapmacıksız, sanki bir akrabayı ağırlar gibi karşılıyor ve mekânı size bırakıyorlar. Bahçede oturduğunuz sürece ikramların ardı arkası kesilmiyor. Ve hepsi taptaze kendi ellerinden çıkan mis gibi kurabiyeler, poğaça ve pişiler, hele de ömre bedel reyhan şerbeti.

Mekân sahibimiz bize eski Cunda’yı, babannesi ile olan anılarını anlatırken yüzündeki aidiyet gururunu görmenizi isterdim. “Adadan kız alınmaz!” derlermiş eskiden. Belki de adalıların zamanı yakalamış, sakin, sessiz ve çalışkan kimliklerinden ürkmüşlerdir. Söylenenlere inat mutlu evlilikler yapmışlar ve eşlerini de bu hayallerine dahil etmişler.

Sabahın erken saatlerinde tek başıma bahçede otururken esen hafif rüzgâr, duvardaki resimler, camekândaki fincanlar, masalardaki iğne oyaları geçmişimizin ne denli değerli ve korunması gerekliliğini hatırlattı bana. Modern birçok işletmeden daha mutlu olmamın sebebi bu olmalı. Babannemin evindeyim sanki. Mutfaktan gelen çay ve kahve kokusu ile biraz sonra o kapıdan çıkıp bana seslenecekmiş izlenimini verdi.

Abartısız, ölçülü sabah kahvaltısı ve beğenileni tekrar tekrar ikram etme teklifi, benim gibi ısrafı sevmeyenleri memnun edecektir tabii ki.. Mis gibi ev reçelleri, zeytin ve adaya mahsus peynirler… Sofranın bereketi, size sevgi ile ikram edenlerin dağıttığı tebessüm ve mekânın huzuru ile sanki günlerce kalmış kadar dinlendiriyor.

Avludan tahta merdivenlerle çıktığınız veranda da bir başka sürpriz. CUNDA ayaklarınızın altında. Kayıklar, gemiler, martılar ve masmavi deniz, başka bir aleme sürüklüyor sizi. Geçmişin nefesini duyuyor ve bu güzellikleri yaratan insanların ruhlarını hissediyorsunuz. Dinginlik, sükûnet ve sevgi, vefa ve anılar ruhunuzu sarıp rüzgârında serinletiyor.

İyi ki bu ülkenin evladıyım, iyi ki bu ülkenin evlatlarısınız.. Geçmişten ürkmeden, yanlışı, doğrusuyla kabullenip, kazanımlarımızı geleceğe taşımak bir sosyal sorumluluktur ve bu gerçek de bu ülkenin çimentosudur.

Şehrin gürültüsünden, kirli sosyal medyadan ve geleceğimizi karartan hastalıklı siyaset takıntılarımızdan kurtulmak, güne ve geleceğe dair endişelerimizi bir kenara bırakmak için illaki demiyorum ama geçmişin günümüze taşındığı mekânlara kaçın. Keyifle kaldığım ve tüm samimiyetimle aktardığım bu güzel ve özel mekâna, imkânınız varsa lütfen bir gün de olsa TAŞ OTEL’e misafir olun.

Sevgi ve saygılarımla…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.