Farklılıklarımız zenginliktir derken, canlıların çeşitliliği doğada sürdürülebilir bir yaşamın da dayanağıdır. Bir bölgeye özgü olan yerli ve belirli bir bölgede daha önce kimsenin yaşamadığı bilinen anlamına gelen sözcük endemik sözcüğüdür. Doğada bazı canlılar sadece belirli bölgede yaşayarak uyum sağlayıp gelişiyor ve üreyebiliyorsa böyle bitkilere (canlılara ) endemik canlı denir. Örneğin Rize Ardeşen’in 2 km batısında denize dökülen fırtına deresinde yaşayan balıklar sadece orada yaşadığı için endemiktir. Başka derelerde doğal olarak bulunmaz. Sığla Ağacı, Türkiye’de en sık Muğla ve Fethiye bölgesinde görülen endemik bitkilerdir.
İnsanlar, fiziksel, zihinsel ve duygusal yönden pek çok farklılıklar gösterir.
İnsanlar da endemik olabilir mi sorusu sanırım “özgünlük” anlamına daha çok yakışıyor çünkü farklı bakış açıları olayları ve olguları da farklı şekilde yorumlamaları hem kişiliğin bir özelliği hem de çevrenin bir katkısı. Bu farklılıklar kişiliğin temelini oluşturur. Kişilik insanların çevreyle ilişkilerini etkiler ve duygu, düşünce ve davranışlarına yön verir. Kişiliklerin gereği olarak yaşamının belli döneminde yanlışlar yapmış, özellikle küçük yaşta suç işleyerek cezaevine giren pek çok insanımız vardır. Fiziksel, maddi, manevi olarak toplum huzurunu bozan ve kurallara, yasalara uymayan, çevresine zarar veren, her türlü şiddet görüp, şiddet uygulayan küçüklüğünden travması olan bu kişiler, aklı başına gelsin diye hukuk sistemlerinde cezaevine konulur.
Ceza evleri bu konuda gerçekten ıslah yeri midir, yoksa kurtuluş yeri midir?
Ceza evinden infaz yasalarına göre affedilen kişilerin toplumsal hayattan uzak geçirdiği zamanların acılarını, yeni hayatlarındaki adaptasyonu (uyumu ), acaba kaçı sağlıyor, kaçı tekrar suç işliyor? Islah anlayışımız değişti mi? Dünyadaki ülkelerin mahkûmları nasıl iş gücüne katılıyor, yeni anlayışlar ve uygulamalar var mıdır, araştırılmış mıdır? Bunlar güvenilir verilerle takip edilip bilimsel çalışılıp arşivleniyor mudur? Bunlar çok önemli!
2025 Yargı Paketi düzenlemesiyle birlikte 20 bine yakın hükümlünün tahliye edilmesi bekleniyor. 14 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe giren 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri infaz yasasıyla birlikte, 6 yıl veya altında hapis cezası alan hükümlü doğrudan tahliye olma hakkını kazanıyor. Bu nedenle, 1 yıl 8 ay hapis cezası alan bir hükümlü, cezasını çekmeden doğrudan tahliye olacaktır.
Evrakta sahtecilik cezası Resmi Belgede Sahtecilik ‘te 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Bu nasıl bir ceza infaz yasasıdır ki, cezaevlerinin caydırıcı etkilerini cazip hale getirmektedir.
Canlılar, en küçük birim olan hücrelerle yönetime katılarak canlılığı sürdürürler. Hücreler, uyumlu çalıştığı sürece zamanı gelince bölünür çoğalır ve gelişirler. Bazen hücreyi bloke eden patojenler (Hastalık yapıcı etkenler) hücrenin yönetimini ele geçirir. Hücre kontrolü kaybedince kontrolsüz bir bölünme ve çoğalmaya gider. İşte bunun adı kanserdir. Devletler de aslında birer canlı organizmadır. Aynen hücreler gibi yönetilir. Devletin kontrol ve denetim mekanizmaları patojen gibi davranan kişilerin eline geçerse kanserleşme kaçınılmaz olur. Kontrolsüz büyüme, giderek küçülmeyi gerektirir. Sonunda kanserleşmiş hücreler nasıl ölüyorsa devlet de ölür.
Abdullah Öcalan neden müebbet yedi?
40.000 kişinin ölümünden sorumlu olmakla suçlandı. 29 Haziran 1999'da yapılan son duruşmada, Öcalan ayrılıkçılık ve vatana ihanet nedeniyle oybirliği ile idama mahkûm edildi. Karar 25 Kasım 1999'da Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onandı.40 bin kişinin ölümünden ve Türkiye Cumhuriyeti’ni maddi, manevi olarak enerjisini sömüren, binlerce Mehmetçiğin şehit olmasına neden olan, masum Kürt vatandaşlarının çocuklarını dağa çıkarıp, ailelerinden kopartan bölücü terör örgütü liderini hangi aklıselim affedebilir! Hangi vicdan salıverilmesine hak tanır! Eğer devletine bu kadar zarar vermiş biri, bedelini özgürlük savaşçısı olarak alıyorsa, hücreler kanserleşmiş demektir. Bu vicdanları kanatan bir durumdur. Çözüm yolları için şunlar yapılabilir.
1. Tam bir hukuk devleti olmak ve “Ulus Devlet" yapısını korumak. 2. Atatürk’ün hayata geçiremediği “Toprak Reformu” nu yaparak doğu bölgesinin feodal yapısını oluşturan aşiret düzenini yıkmak. Feodal yapı, bölgede yaşayan Kürt vatandaşlarımız için aşiret merkeziyetçiliği ile Kürt Halkına egemenlik gaspı yapmaktadır. Bu feodal yapı, yakın zamanda "Narin Cinayeti"nin aydınlanmasını da engellemedi mi? Feodal yapı kaldırılıp, halkın kendi toprağını işleyip kazanç sağlanması, sermaye kesiminin oralara yatırım yapmasıyla, refah düzeyinin artırılması sağlanacak, beraberinde barış ve huzuru da getirecektir.
Öğretmenliğimde, öğrencilerin en hassas olduğu konu adaletti. En çok sınav kâğıtlarını öğrencilere yanlışlarını görmeleri için verdiğimde birbirlerinin noktasına, virgülüne kadar bakıp bana buradan aynı şeyi yazmamıza rağmen eksik puan vermişsiniz diye hemen itiraz ederlerdi. Ama fazla puan alan itiraz etmezdi. Bunun yanlışlığını söyleyerek küçük yaşta adalet ve eşitlik kavramlarını içselleştirmelerine çalışırdım. En sonunda yanıt anahtarlarını vererek arkadaşlarının kâğıtlarına not vermelerini isterdim. Sonunda itirazlar kesilir, teşekkür ederlerdi. Notlarda bir değişiklik çok nadir olurdu.
Şimdi terörist başının işlediği suçlara göre bu infaz yasasından yararlanma durumu için teşekkür mü edeceğiz, yoksa adaleti mi sağlayacağız? Adaleti sağlayan vicdan “Adaletin kestiği parmak acımaz.” veciz sözümüzde anlam bulur.
09.06.2025