Bu yazı 2022 yılında yayınlanmıştır. Fakat 6 Şubat 2023 günü sabaha karşı (Saat 4.17’de) Kahramanmaraş başta olmak üzere Güneydoğu illerimizde meydana gelen deprem nedeniyle üzülerek okuyucularla yeniden paylaşma gereği duyulmuştur.

Türk Milletinin Başı Sağolsun.

Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet yaralılara acil şifalar dileriz.

Hilmi ÖZDEN*

*UMKE-DER (Uluslararası Medikal Kurtarma Ekipleri Derneği) Bilim Kurulu Başkanı ve ESOGÜ Tıp Fakültesi Anatomi ABD Öğretim Üyesi

...

GİRİŞ

17 Ağustos 1999 tarihinde İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bolu, Eskişehir ve Bursa’da etkili olan 7.4 büyüklüğündeki Marmara depremi ile 12 Kasım 1999 tarihinde Bolu’da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremden dolayı büyük kayıpların verilmesine neden olmuştur. Böylece afetler, Türkiye’de afet yönetimi konusunda daha iyi bir eğitim, öğretim, hazırlık ve planlamaya ihtiyacımız olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Diğer bir deyişle, tüm doğal ve teknolojik tehditlerin yanı sıra, Anadolu’daki aktif faylar nedeniyle ülkemizin önemli bir bölümü depreme karşı yüksek risk altındadır. Bu afetler, Türkiye’de afet yönetimi konusunda daha iyi bir eğitim, öğretim, hazırlık ve planlamaya ihtiyacımız olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ülkemizde büyük yıkımlara neden olabilen afetler, Türkiye’de devlet görevlilerinin, sivil toplum örgütlerinin ve genel olarak bütün toplumun afetler ve afet yönetimi konularında eğitim ve öğretime ihtiyacı olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle, artık toplumumuzu afetler ve acil durum yönetimi konularındaki yanlış ön yargılardan ve duygusal saplantılardan arındıracak, tutum ve davranışlarında iyi yönde köklü değişikliklere yol açabilecek bir eğitim ve öğretime ihtiyaç vardır. Böylece artık, ülkemiz bir afet sonrası yıkım ve yara sarma çıkmazından çıkmalıdır. Bunun için modern afet yönetiminde olduğu gibi, müdahale ve iyileştirme çalışmalarından oluşan kriz yönetiminden daha çok, kayıp, zarar azaltma, hazırlık, tahmin ve erken uyarı çalışmalarından oluşan risk yönetimine önem verilmelidir. Bu nedenle ülkemizde artık “insanlarımızı enkaz altından nasıl kurtarırız?” düşüncesiyle yapılan çalışmaların yerine, “insanlarımız enkaz altında kalmasın!” düşüncesiyle yapılacak olan çalışmalara öncelik verilmelidir .

Emergency Events Database (EM-DAT) yani Acil Durum Veri Tabanı, Belçika merkezli Afetlerin Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi (The Centre for Research on the Epidemiology of Disasters - CRED) isimli kar amacı gütmeyen bir kuruluşun uluslararası veri tabanlarından biridir. Temel amaçları ulusal ve uluslararası düzeyde insani yardımı desteklemek, karar vericileri afet hazırlığı için örgütlemek ve kırılganlığı ve öncelikleri değerlendirmek için nesnel bir temel sağlamak olan EM-DAT doğal ve insan kaynaklı afetlere yönelik 115 yıllık evrensel veriyi ücretsiz olarak sunmaktadır. Bu veri tabanına göre bir olayın afet olarak sayılabilmesi için en az 10 kişinin ölmesi, en az 100 kişinin etkilenmesi, olağanüstü hal ilan edilmesi ve ilgili devlet tarafından uluslararası yardım çağrısı yapılması kriterlerinden en az biri gerçekleşmiş olmalıdır. EM-DAT veri tabanı Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşları, sivil toplum örgütleri, sigorta şirketleri, araştırma kuruluşları ve medya gibi çeşitli kaynaklardan çaprazlama yapılarak derlenmektedir (EM-DAT 2017) .

EM-DAT veri tabanında 1923-2016 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde toplam 313 afet olduğu saptanmıştır. Şekil 1’de görüldüğü üzere meydana gelen 313 afetin %51,1’i (n=160) doğal, %48,9’u (n=153) teknolojik afettir. Doğal afetlerin %95,4’ü ani gelişen, %4,6’sı ise yavaş gelişen tiptedir. Afetler alt gruplarına göre incelendiğinde %35,8’i ulaşım kazası, %28,4’ü jeofiziksel ve %13,1’i hidrolojik alt grubundadır. Afetlerde yaşanan toplam can kaybı 91.797’dir. Afetlerin %24.3’ü deprem (n=76), %20.8’i yol kazası (n=65), %13.1’i sel baskını (n=41), %9.6’sı deniz kazası (n=30), %5.8’i ise (n=13) patlamadır. Daha sonra sıklığına göre sırasıyla kitle hareketi, fırtına, hava kazası ve salgın gelmektedir. Depremler tüm afetlerin %24.3’ünü oluşturmakla birlikte doğal afetlerin %47.5’ini oluşturmaktadır. En fazla afet 2004 yılında, en fazla ölüm ise 1939 yılında gerçekleşmiştir. 1939 yılındaki yüksek ölüm oranına, Türkiye’de meydana gelen afetlerde gerçekleşen tüm can kayıplarının %36’sına neden olan Erzincan Depremi’nin bu yıl gerçekleşmesi neden olmuştur. İkinci yüksek can kaybı ise 17.127 can kaybına neden olan Gölcük Depremi’nin etkisi ile 1999 yılında gerçekleşmiştir. Afetler dönemlere göre incelendiğinde düzenli bir artış izlenmekle birlikte, yaşanan can kayıplarında 1980-1998 dönemine kadar düzenli bir düşüş, bu dönemin sonunda ise yeniden yükselme görülmektedir. Depremlerin neden olduğu toplam can kaybı 82.574’dür ve bu sayı yaşanan can kayıplarının %90’ından fazlasını oluşturmaktadır. Gerçekleşen tüm depremlerin %80,3’ü ölümlüdür ve ölümlü depremlerin %20’sinden fazlasında en az 1.000 kişi hayatını kaybetmiştir .

Afet başına ölümler incelendiğinde yine depremlerin gerçekleşme başına neden olduğu 1.087 ölümle ilk sırada olduğu; arkasından sırasıyla çeşitli kazalar-yangın, salgın, çeşitli kazalar-patlama ve uçak kazasının geldiği görülmüştür (sırasıyla gerçekleşme başına neden oldukları ölüm sayısı 301, 77, 61, 55). 1923-1941 döneminde meydana gelen afetlerin %100’ünü depremler oluştururken, sonraki dönemlerde sırasıyla %73,7, %45,7 ve %15,2’ye düşmüş, 1999-2016 döneminde ise %16,8’e yükselmiştir. Doğal afetler 1923-1941 döneminde gerçekleşen afetlerin %100’ünü oluştururken, oran sırasıyla %94,8; %80,0; %41,3 olacak şekilde düşüş göstermiş, 1999-2016 döneminde yeniden %43,5’e yükselmiştir. Ulaşım kazaları ilk defa 1980-1998 döneminde anlamlı yoğunluğa ulaşmış, yükseliş bir sonraki dönemde de devam etmiştir .

DEPREM

Deprem, yeryüzünün derinliklerindeki kayaların yer değiştirmesinden kaynaklanan ani ve hızlı bir sarsıntıdır. Depremler yangınlara, tsunamilere, heyelanlara veya çığlara neden olabilir. Deprem, yeryüzünün üst katmanlarında ani bir kırılmadır, bazen yüzeyi kırar, zeminin güçlü titreşimiyle sonuçlanan, binaların çökmesine böylece can ve malın tahrip olmasına neden olur. Depremler bazen heyelanları, çığları, ani selleri, yangınları ve devasa, yıkıcı okyanus dalgalarını (tsunamiler) tetikler. Sıklıkla güçlü artçı sarsıntılar meydana gelir, bu da daha fazla hasara neden olur ve psikolojik stresi artırır. Depremler erken uyarı olmadan vurucu ve yıkıcı olabilir. Depremler Richter Ölçeğine göre ölçülür - en yıkıcı etkiler 6. Seviye ve üzerinde ve depremin merkez üssü yüksek nüfuslu bölgelerde bulunuyorsa görülür. Depremler travma, boğulma, toz soluma (akut solunum sıkıntısı) çevre (yani hipotermi) ve ayrıca binaların ve altyapının ciddi şekilde tahrip edilmesi veya maruziyet nedeniyle yüksek ölüm oranına neden olabilir .  

 Afet Yönetim Sisteminin Aşamaları

Afet yönetimini, genel olarak afet öncesi ve afet sonrası dönem olmak üzere iki temel aşamaya ayrılmaktadır. Afet öncesi yönetim afetlerin ortaya çıkmadan önce yapılan birtakım çalışmaları içerir. Bu süreçte yapılan hazırlık ve çalışmalar risk yönetimi olarak da ifade edilmektedir. Risk yönetimi afetlerin yaşatabileceği olası riskleri ortadan kaldırma ya da azaltma tedbirlerini kapsa. Afet sonrası yönetim ise, afetlerin gerçekleştiği anda ve afet sonrasında yapılan faaliyetleri içerir. Bu aşamada yapılan çalışmalar kriz yönetimi olarak da ifade edilir. Kriz yönetimi, afet anındaki ilk yardım ve kurtarma çalışmalarını içerir. Bu açıdan afet yönetimini, afet öncesi ve sonrası temelinde dört ana aşamaya ayırabiliriz. Fakat bu aşamalar bazen çakışabilir, bazen de aynı anda yürütülmeleri gerekebilir. Bu özellik, aşamalar arasındaki kesin ayrımı zorlaştırsa da kavram olarak dört ana aşama da (evrede) kullanılabilir

-Kayıp, zarar azaltma ve önleme

-Afete hazırlık

-Müdahale, İlk Yardım ve Kurtarma.

-İyileştirme ve yeniden yapılandırma  

Afet yönetiminin, zarar azaltma ve hazırlık aşamaları risk yönetimi, müdahale ve iyileştirme aşamaları kriz yönetimi şeklinde de isimlendirilmektedir. Kısaca modern afet yönetimi kavramında kayıp ve zararların azaltılması, hazırlık, tahmin ve erken uyarı, afetleri anlamak gibi afet öncesi korumaya yönelik çalışmalar “RİSK YÖNETİMİ”; etki analizi, müdahale, iyileştirme, yeniden yapılanma gibi afet sonrası çalışmalar ise “KRİZ YÖNETİMİ” olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda etkin bir afet yönetimi çalışması, afet öncesi, afet sırası ve afet sonrası ihtiyaç duyulan tüm çalışmaları kapsamaktadır . 

Afet Yönetim Sisteminin Aşamaları (Tevfik Erkal & Mehmet Değerliyurt)

Kayıp, Zarar Azaltma ve Önleme Aşaması

Afet öncesi yönetimin ilk aşamasından olan ve “risk azaltma aşaması” olarak da ifade edilen zarar azaltma aşaması, afetlere yol açabilecek tehlikesinin önlenmesi ya da büyük kayıplara yol açmaması için yapılan bütün faaliyetleri ve önlemleri içerir. Bu doğrultuda, yönetimin bu aşamasında yapılması gereken şeylerden biri afetler ile ilgili yapı ve deprem ya da imar gibi mevzuatların yeniden gözden geçirilmesi ve düzenlenmesi, afet senaryolarının güncellenmesi ve gerekli konularda ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasıdır. Bu kapsamda ilgili kurum ve kuruluşların ya da kişilerin yetki ve sorumluluk alanlarının açıkça belirlenmesi, kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum arasında işbirliği ve koordinasyonun sağlanması gerekmektedir. Gerek yasal düzeyde gerekse eylemsel düzeyde bütün zarar azaltma çalışmalar afetlerin türüne ve özelliğine göre belirlenmekledir. Örneğin sel tehlikesi için zarar azaltma çalışmaları, sel yatağına yerleşmeyi önlemeye yönelik gerekli yasal düzenlemelerin ya da kamusal politikaların içeriğini belirlerken, deprem için zarar azaltma çalışmalarında ise yapıların ve yerleşim alanların daha dayanıklı ve planlı olarak kurulmasını ve gelişmesini içeren gerekli yasa ve yönetmeliklerin hazırlanmasını ve uygulanmasını gerektirir   

Zarar azaltma kapsamında ele alınacak konuların bir kısmını şu şekilde sayabiliriz:

Yerleşim bölgelerinde, kurum ve kuruluşlardaki tehlike ve risklerin belirlenmesi, buralarda risk profilinin çıkarılması.

Etki analizi ve olası hasarların belirlenmesine yönelik hazırlıklar, kısa, orta ve uzun vadeli zarar azaltma planlarını hazırlamak.

 Toplumu afet Öncesinde korumaya yönelik erken uyan alt yapısını kurmak.

Tehlikeli ve olası afet bölgelerinin yeri ve ortaya çıkabilecek zararlardan korunmada alınması gereken önlemler konusunda insanları sürekli ve doğru bir şekilde bilgilendirmek.

Kişilerin afet bilincini yükseltmeye yönelik çalışmalar yapmak.

Risk ve tehlike altında yer alan yapıların kamulaştırması ve buradaki insanların başka yerleşim alanlara yerleşmesinin sağlanması.

Risk altındaki bölgelerde yer alan hastane, baraj, köprüler, nükleer santraller gibi kritik ve hayati öneme sahip yapı, tesis ve alt yapının güçlendirilmesi.

Gerekli bilimsel ve teknik araştırma-geliştirme faaliyetlerinin planlanması ve uygulanması,

Ülke için afet gözlem şebekeleri, erken uyarı ve kontrol sistemlerinin kurulması ve geliştirilmesi.

Afet zararlarının azaltılması konusunda ilgili geniş kapsamlı eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi,

Afetlere karşı önleyici ve zarar azaltıcı mühendislik tedbirlerinin geliştirilmesi ve uygulanması gibi,

Birçok faaliyet zarar azaltma aşamasında gerekli olan temel faaliyetler arasında sayılabilir.

Yukarıda ifade edilenler ışığında görüyoruz ki, “zarar azaltmanın en basit kuralı; önlenebilir tehlikelere karşı engel olucu tedbirleri almak, önlenemeyenlere karşı koruyucu tedbirleri arttırmaktır. Afetlerin doğuracağı kayıpların bu temel anlayışla en aza indirmek mümkündür.”  

Hazırlık Aşaması

Afet ve risk yönetimin ikinci önemli aşaması hazırlık aşamasıdır. Hazırlık aşamasında yapılması gereken çalışmaların temel amacı, tehlike ve risklerin insanlar için olumsuz etkilere yol açabilecek sonuçlarına karşı önlemler alarak, zamanında, en uygun biçimde, en etkili organizasyon ve yöntemler ile hazırlanmaktır. Bu aşamada bütün yönetimler acil durum/afet yönetimi görevleri için gerekli atamalar yapıp yetki ve sorumlulukları belirlemesi gerekir. Belirlenen görevlerin yerine getirebilmesi için gerekli olan personel, donanım ve diğer kaynaklar açık bir şekilde tanımlanmalıdır. Ayrıca araç ve gereçlerin bakımı yapılmalı, tahmin ve erken uyarı sistemlerinin kullanımı, personellerin eğitimi ve afet konusunda yapılan tatbikatlar belirli aralıklarla güncellenmelidir.  

Afetlere hazırlık, afet etkilerini en uygun şartlarda, etkili organizasyon ve yöntemlerle ortadan kaldırabilmek için önceden yapılan çalışmalardaki yeterlik düzeyim ifade eder. Bu hazırlık amacı doğrultusunda belediyelerin ve diğer kuruluşların faaliyetlerine halkın katılımı sağlanmalıdır Katılımı sağlayabilmek için öncelikle kişilerin risk algısını, yani kişilere tehlikeler ve riskler karşısında zarar görebilirlikleri konusunda farkındalık ve bilinç kazandırmak gerekir. Bunun yanı sıra psikolojik ağdan düşünüldüğünde, afetlerin yol açabileceği tehlikeler ve riskler karşısında kişileri zarar azaltma ve hazırlıklı olmaya iten davranışın gerçekleşmesi, bireyin olası tehlike ve risk ile ilgili konuyu ya da olayı/durumu tanıma, yorumlama ve değerlendirme süreciyle bağlantılı olabilir. Bu değerlendirmede birey kendine, tehlikenin olup olmadığını -örneğin: depremin olup olmayacağı ya da ne zaman olacağı ve olursa can-mal kaybının yaşanıp yaşanmayacağı gibi sorular- sorar. Bir anlamda tehlike algısı söz konusudur. Bunun ardından birey başka değerlendirmelerde bulunur. Kişi kendine “tehlike ile başa çıkılabilir mi”, “bir şeyler yapılabilir mi”, “kaynaklar neler ve yeterli mi” gibi sorular sorar. İşte afet ve risklere karşı hazırlıklı olma ve zarar azaltma davranışı, algılanan bireysel başa çıkma becerileri ve kaynaklan algılanan tehdidin boyutunu aşması durumunda gündeme gelebilir Başka bir deyişle, önlem almaya yönelik sorumlu davranışın ortaya çıkması için, bireyin kendi becerisini ve kaynaklarını zarar azaltma ve hazırlıklı olmada yeterli olarak görmesi ve değerlendirmesine bağlıdı.  Fakat afet yönetiminin diğer aşamalarında olduğu gibi hazırlık aşamasında da bütün ilgili kişiler ve kurumlar tarafından yapılan çalışmaların temel dayanağı, etik temelli “insani kaygılar” olmalıdır Başka bir deyişle, afet yönetiminin her aşaması insanı temel değer olarak gören bir anlayış ile ele alınmalıdır. Afet yönetimiyle ilgili sivil-kamu kurum ve kuruluşlar afet eğitimini bu anlayış temelinde kurmalı ve yürütmelidir.

Afete hazırlıklı ve dayanıklı bir toplum oluşturmak için afet eğitimi ve tatbikatların tüm ülke düzeyinde her bir aşamada yaygın ve doğru bir şekilde yapılması sağlanmalıdır. Ne var ki, afet yönetiminin hazırlık aşamasının ana koşullarından biri olan afet eğitiminin ülkemizde yeterli düzeyde ve nitelikte verildiğini söyleyemeyiz. Bugün okullarda ya da değişik kurumlarda ve STK'ların düzenlediği kurslarda verilen eğitim öğretimde, hizmet içi kurslarda ve kamu reklamlarında afetlere verilen önem/yer. bireylerde güçlü ve nitelikli bir afet bilinci oluşturmada yeterli gözükmüyor.  

(Yarın devam edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.