Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki günlük resmi ziyaret için Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) başkenti Abu Dabi'de. Erdoğan, 2021’in Kasım ayında ekonomik çalkantılar sürerken, Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan’ı ağırlamış ve doğrudan yatırımları da içeren anlaşmalara imza atılmıştı.

Erdoğan, Aralık ayı başında da Katar’ı ziyaret etmeden önce BAE'ye gideceğini açıklamıştı. Erdoğan, 3 Ocak’taki açıklamasında Şubat ayındaki ziyaretlerine Suudi Arabistan’ı da eklemişti.

Türkiye’nin ekonominin en büyük ihtiyacı olarak görülen doğrudan yatırımları arttırmak için Körfez ülkeleri ile ilişkileri normalleştirmeye çalıştığı hem yerel hem de uluslararası medyada sık sık yazıldı. Ancak bazı uzmanlara göre, ABD’nin Çin’le rekabeti nedeniyle Uzakdoğu ve Pasifik bölgesine yoğunlaşmayı seçerek, Ortadoğu’daki varlığını azaltmayı Trump döneminden sonra Biden yönetiminde de sürdürmesi, Körfez ülkelerini de kendi aralarındaki anlaşmazlıkları bir yana bırakarak kendi aralarında uzlaşmaya gitmeye teşvik etti.

Washington Enstitüsü Ortadoğu uzmanlarından, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın eski danışmanlarından David Pollock’a göre taraflar arasındaki yakınlaşmanın birden fazla nedeni var. Bu nedenlerin en önemlisi Türkiye tarafındaki ekonomik ihtiyacın son zamanlarda daha "akut" hale gelmesi.

“Dolayısıyla hükümet ve Erdoğan kişisel olarak yatırım yapacak veya bir şeyler satın alacak çok parası olan diğer ülkelerden güvence almakla ilgileniyor’’ diyen Pollock, BAE’nin de muhtemelen bu ekonomik ilişkiyi, bir tür güvenlik ağı veya siyasi gerilimleri yumuşatmak için bir tampon olarak gördüğünü kaydetti.

David Pollock’ın görüşleri şöyle:

“BAE ekonomik bağları, doğru zamanda siyasi yakınlaşmayı teşvik etmenin bir yolu olarak kullanıyor. BAE ile Türkiye arasında şu anda gördüğümüz şey de bu. Üst düzey ziyaretler görüyoruz, daha büyük ekonomik bağlar ve yatırımlar için artan taahhütler görüyoruz. Her iki tarafta da son yıllarda Müslüman Kardeşler ve Libya'da olduğu gibi çeşitli bölgesel çatışmalarda karşı cephelerde dış müdahalelere bağlı oldukça şüpheli ve hatta düşmanca olan söylemlerin yumuşadığını görüyoruz. BAE’nin Türkiye ile de benzer bir yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Türkiye ile İsrail arasında, ekonomik ilişki, turizm olmasa da pek çok sektörde ve diğer alanlarda devam etti. Ankara ile Kudüs veya Tel Aviv arasındaki siyasi gerilimler çok yüksek olduğunda bile ekonomik ilişki oldukça güçlü devam etti’’

Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nin Ortadoğu’da yatırımlara odaklanan empowerME projesinin direktörü Ahmad Amjad da son 20 yıldaki verileri, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin petrolden elde edilen gelir fazlasını bir fırsat olarak görmesi ile açıkladı. Amjad’ın özet görüşlerine bakalım:

“Bence daha geniş bölgeye bakıldığında, Türkiye'yi çok çekici bir yatırım fırsatı olarak gördüler. Türkiye, çok büyük bir ekonomi. Erdoğan iktidarının ilk yıllarında (ekonomi) dinamikleşiyordu. Gayrimenkul olsun, daha büyük mali hizmetler olsun sadece harika yatırım fırsatları vardı. Birçok KİK bankası Türkiye'de banka satın aldı veya Türkiye'deki bankalara yatırım yaptı. Gayrimenkul, lojistik, imalat yatırımları gördük. Dolayısıyla Türkiye’de geri dönüş alabilecekleri ideal ve yakın bir yatırım hedefi gördüler. BAE bir zamanlar ekonomisiyle liderdi ve daha sonra 2013, 2014 ve 2015'te daha agresif bir dış politika duruşuna sahip olmaya başladılar. Şimdi bunun tersine döndüğünü görüyorsunuz. Bence siyasi cephede biraz daha ölçülü olurlarsa birçok fırsata sahip olabileceklerini anladılar. Bence bölge genelinde ve küresel olarak tansiyonu düşürmeye çalışıyorlar’’ dedi. Emirliklerin pandemi sırasında büyümelerini ve reformlarını hızlandırdığına da dikkat çeken Ahmad Amjad, “Bence Türkiye'ye erişim, küresel olarak ekonomik bir güç merkezi olma yönündeki genel stratejik çabanın sadece bir parçasıydı. İleride daha fazlasını göreceğinizi düşünüyorum.”

2018’de kur krizi yaşayan Türkiye’ye Katar’dan 15 milyar dolarlık yatırım ve kredi desteği geldi. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin Katar’a ihracatı 2019’dan bu yana 1 milyar doların altına inmedi. Son altı yılda dış ticaret hacmini ikiye katlayarak 1,5 milyar dolara çıkaran iki ülkenin hedefi orta vadede 5 milyar dolara ulaşmak.

Ancak David Pollock’ göre Katar inanılmaz zengin olsa da küçük bir ülke ve Türk ekonomisinin can damarı olamaz. İşte o görüşler:

“Bir yanda 85 milyon vatandaşı olan Türkiye'den, diğer yanda ise yarım milyondan az vatandaşı olan Katar'dan bahsettiğimizi unutmayın. Gerçek bir uyumsuzluk var. Burada milyarlarca dolar söz konusu olsa da Katar Türkiye için eşit veya birincil ekonomik ortak Türkiye çok kesin olmasa aynı yönde ilerliyor. Bu yüzden Türkiye ve Katar’ın bir tür sıkı ittifak içinde, BAE veya Suudi Arabistan’la tam bir çatışma halinde olduğu iki kutuplu bir eksen olmayacağını söyleyebilirim. Artık herkesin oynayabileceği, bazılarının daha ekonomik, bazılarının daha ideolojik ve hatta kişisel bağlantılarıyla var olabileceği bir oyun var. Ancak hiç kimse birbiriyle en yakın arkadaş ya da en kötü düşman olmayacak ve genel olarak bunun bana tercih edilebilir bir yaklaşım gibi geldiğini söyleyebilirim. Türkiye açısından, Körfez’de sadece BAE ile değil, aynı zamanda Suudi Arabistan ve potansiyel olarak Irak'la da ilişkileri çeşitlendirme kararı, Katar’ın sağlayabileceği ekonomik faydalar için gerekli bir tamamlayıcı’’

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.