Yıllar önceydi;sevgili Pınar Kür’ün, ‘’Bir Deli Ağaç’’ adlı eserini okumuştum. Usta yazarın kaleminin o karşı konulmaz rüzgarına kaptırmıştım kendimi…

Hikayenin kahramanı,kelimenin tam anlamıyla ‘’Klasik Müzik’’ tutkunu bir hanımefendi. Sizi adeta bir mıknatıs gibi çeken hikaye, sözcüklerle ifade edilemeyecek kadar büyülü bir yaz gecesinde başlıyor.. Hanımefendi, ruhunun en derinlerinde o çok sevdiği yaz gecelerinden birinin tadını daha duyumsamaktadır.. Mutfak balkonunun hemen karşısındaki ağacın; bir ninniyi çağrıştıran ve kendisine sonsuz bir yaşama sevinci veren kiraz yüklü dallarının eşliğnde göz kırpan şakacı dolunaya, yine aynı muzip bakışlarla karşılık vermektedir.. Vakit çoktan hızını yitirmiştir. Gece yarısına ve hanımefendinin inanılmaz güzellikteki hayal yolculuğuna çıkmasına çeyrek vardır..

Enfes bir Mozart Senfonisi duyar önce; hayat gibi varla –yok arasında. Kaldırır başını. Dördüncü kattaki komşusunun belki de kendi ruhundan daha da ışıltılı lambası yanmaktadır. Ardından adeta bir demlikten, ince belli bir çay bardağına bir balerin kıvraklığıyla akan çayın büyüsünde, müzik artmaktadır. O arada az önce gözleriyle konuştukları dolunayın, bu anlatılmaz güzellikteki müzikten etkilendiği ve adeta büyülendiği çekmiştir hanımefendinin dikkatini. Mozart Senfonisi bu kez de ağacı esir almıştır. Üst dallardan biri hemen karşısındaki en güzel kırmızıyla bezenmiş kirazlarla yüklü güzeller güzeli dala kendisiyle dans etmek istediğini söylemektedir. Belki de böylesi bir teklifi dünya kurulduğundan beri beklemekte olan zerafet yüklü dal, bu parıltılı teklifi geri çevirmemiştir elbet.. O da ne, üst kattan gelen rengarenk müzik tınıları artık bir vals müziğine dönüşmüştür. Sevda yüklü iki dal, çoktan ihtişamlı valslerine başlamışlardır. Hanımefendi, çabuk çabuk bir kahve yapmıştır kendine zira bu inanılmaz güzellikteki anlardan tekini bile kaçırmak istememektedir.. Kahvesinden kıvrıla kıvrıla yükselen duman, belki de kahramanımıza çok yıllar önce kaçırdığı ‘’sevda trenini’’ hatırlatmaktadır.. Nerededir o tren ?.. Hangi durakta durmuştur ve bundan sonra da dönmeyecektir ?.. Döner miydi acaba ?.. Bu iki kiraz yüklü dalın aşk dolu dansına bakılırsa, belki de dönerdi, kim bilir…

Vals bitmiştir. Ancak dalların sevda yüklü ruhlarındaki kor hala iki aşığı yakmaktadır ve belki de bu sevda o an ölümsüzleşmiştir.. Vivaldi’nin bir eseri çalmaktadır şimdi de… Vakit hayli yol almış olmalıdır.. Saate bakmak istemez hanımefendi zira zaman mevhumunun hiçbir önemi kalmamıştır.. Karşıdaki caddeden gelen iki şen sarhoş görür hanımefendi.  "Zil-zurna’’ tabiri Onlar için söylenmiş olmalıdır. Şarkı söylemektedirler söylemesine ama bu, şarkıdan çok bir gürültüyü çağrıştırmaktadır. Ne çıkardı ki.. Onlar mutludurlar ve gönüllerince şarkı söylemektedirler.. Önemli olan da bu değil midir ki zaten ?. .Onlar, hayattaki hayat kadar acımasız olan insanlar gibi birbirlerini incitmemekte, pervasıca birbirlerinin ruhlarını örselemiyorlardır. .Tam dönemeci döndükleri sırada, kısa boylu şişman olanı yaramaz bir topaç gibi yuvarlanıverir yere. Ama keyfi hala yerinde olmalıdır zira O hala nakarat zengini şarkısını söylemektedir. Zayıf ve uzun boylu olanı, arkadaşını kaldırmak için yere eğilmiştir. Fakat bu kez de kendisi yere yuvarlanıvermiştir. Hiç kuşkusuz, o an dünya Onlarındır.. Coşku dolu konserlerine bir süre de yerde oturarak devam eden bu iki gönül dostu, halen balkonunda, dördüncü kattan gelen büyü dolu Vivaldi eserlerini dinlemekte olan ve ruhu neredeyse kanatlanın hanımefendiyi hayli güldürmüştür…

Ardından, yıllar önce kaçırdığı sevda trenindeki sevdiğinin kendisine tüm kalbiyle hediye ettiği ve üzerinde kendisinin ve hanımefendinin isimlerinin iç içe yazılmış olduğu sigara tabakasını açmıştır. Mozart ve Vivaldi’nin neşe dolu eserleri artık yavaş yavaş hükmünü kaybetmektedir.. Hanımefendi o narin parmaklarıyla, tabakanın içindeki kendi sarmış olduğu sigaralardan birini almıştır ve hafifçe titremeye başlayan diğer eliyle sigarasını yakmıştır. Klasik müzik başladığı gibi bir anda kesilmiştir.. Hanımefendi, bu kez de devasa bir trenin üzerinden kıvrıla kıvrıla yükselen dumanlardan geri kalmayan sigarasının dumanının peşine takılmıştır umarsızca.. Bu gizemli dumanlar, O’nu yıllar öncesinde kaçırdığı sevda trenine götürebilecek midir acaba ? Bilmiyordu, bilemiyordu…

Sevgili Okurlar, usta yazar Pınar Kür’ün daha önce defalarca okuduğum ve okumaya da devam edeceğim; bu unutulmaz eserini sizlere farklı bir yorumla sunmaya çalıştım…

Siz, buğulu gözlerle size bakan sevdiğinizi götüren treni ne yapın ne edin ama muhakkak durdurun…

Dumanlar ne kadar görkemli olurlarsa olsunlar, kaçan trenleri geri getiremezler…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.