Bütün gün yağan yağmur, gece yarısına doğru nihayet kesilmişti. Ertesi sabah, bayramın ilk günüydü. İlkokul Öğretmeni Saliha Hanım, iki gündür eve uğramayan kocası Nihat Bey’i, sokağa bakan misafir odasının camının önünde ümitsizce beklemekteydi. Nihat Bey’i özlemle bekleyen sadece Saliha Hanım değildi. Çiftin onbir yaşındaki oğulları Sercan’da uzun bir süre; kahramanı olan babasını beklemiş, ancak gece yarısına doğru annesinin kucağında uyuyakalmıştı…

Hanımefendi, sedirden kalkarak, sehpanın üzerinde duran Bahar Sigarası paketini açtı ve paketin içinde kalan son iki sigaradan birini yaktı ve sedire geçerek derin bir nefes çekti. Dağılan sigara dumanı gibi, Saliha Hanım’ın ümidi de her geçen dakika daha çok azalıyordu. Komşularının, kocası hakkında konuştuklarına inanmak istemiyordu. İki ev üstte oturan Firdevs Hanım, dört gün önce, Nihat Bey’i, Bursa Heykel’de, Saliha Hanım ile üç yıl önce aynı okulda çalışan öğretmen Melahat Hanım ile birlikte gördüğünü söylemişti. Hanımefendi, kocasının kendisini ve her şeyden çok değer verdiği oğlu Sercan’ı üzecek bir şey yapacağına inanmıyordu; kocası öyle bir adam değildi, olamazdı. Ancak Nihat Bey’in, iki gündür eve gelmeyişi ve karısını telefonla arayıp, O’na bir açıklama yapmaması, Saliha Hanım’ın, güvenini temelinden sarsmaya başlamıştı…

Yaygaracı köpeklerin sokaktan gelen bağırışlarını işitti hanımefendi. Sigarasını kül tablasının üzerinde zarif parmaklarıyla söndürdükten sonra, Sercan’ın küçük odasına giderek, üzerinde Ayı Yogi’nin resminin bulunduğu mavi battaniyesini yavrusunun üzerine sevdayla örttü. Saliha Hanım, uzun zamandır babasından beklediği ilgiyi göremeyen ve bunun sonucu olarak, her geçen gün daha çok mutsuzlaşan, tombul yanaklı, çakır gözlü Sercan’ın alnına dökülen sarı saçlarını okşarken, daha birkaç ay öncesine kadar mutlu bir aile olduklarını duyumsadı. Hanımefendi, kocasına güvenip güvenmeme konusunda, sürekli değişen düşünceleri yüzünden kendini çaresiz hissediyordu.

Yine sedirdeydi Saliha Hanım.. Gece sabaha dönerken, holden gelen ve kendi gibi ümitsizleşen hükümsüz ampülün ışığına baktı. Işık, Saliha Hanım’a adeta, artık gerçekleri gör der gibi titrek bir şekilde yanmaktaydı. Son sigarasını da aldı paketten.. Elleri titremekteydi, sigarayı yakamadı önce, yakabildiğinde de parmaklarından düşürdü. Sönen sigarayı tekrar yaktığında ise artık kendini aldatılmış bir kadın olarak hissediyordu. Hem de kocası O’nu, öğretmen arkadaşı Melahat Hanım ile aldatmıştı. Bundan emindi artık. Nihat Bey’in yapacağı hiçbir açıklama, hanımefendi için bir değere haiz olmayacaktı. Belki de gece yarısı kocası gelseydi, O’na ve yavrularına şöyle sıkı sıkıya sarılmış olsaydı ve kendisine yalan bile söyleseydi, O’na inanmayı seçecekti…

Fakat günün ilk ışıkları daracık Pınarbaşı Sokağı’nda boy göstermeye başladığında, Saliha Hanım, kararını çoktan vermişti. Hemen kocasından ayrılacaktı…

O bayram, Nihat Bey eve hiç gelmemişti,

Ana-oğul’un boyunları büküktü,

Saliha Hanım, Sercan’ı sarıp sarmaladı,

Önce, kokladı yavrusunun cennet kokan boynunu.

Cennet böyle bir şey olmalıydı,

Sonra öptü O’nun nurlu yanaklarını, belki de bin kere..

Sercan da, annesinin sanki bir gecede beyazlaşmış saçlarını kokladı,

Ve O da cenneti duyumsuyordu…

...

Beyefendi (!)  bir hafta sonra teşrif etmişlerdi,

Bakışlarında acemi bir yalancının dirençsizliği vardı,

Ve kaypak gibiydi sanki..

Saliha Hanım, bir erkeğe asla yakışmayacak bir şekilde, hiç durmadan bahaneler uyduran kocasının yüzüne bakmamıştı bile…

Nefretle ve son kez hazırladığı O’nun ruhu kadar iğrenç gri renkteki bavulunu getirdi, Nihat Bey’in önüne koydu ve O’na çok yakışan mağrur duruşuyla:

-Git !... dedi.

Adam hala yalvarıyordu ama nafile.. Zira hiç yolu yoktu, gidecekti.

Ve gitmişti de..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Sevilay Keleş 6 yıl önce

8 Mart Dúnya Kadınlar Günü için paylaşılması gereken bir yazı.Bir kadın için ne kadar onurlu bir duruş sergilemiş,bu hanımefendi.Kaleminize sağlık