Bursa Arena E'Gazete
2017-12-03 00:07:52

İbn-i Sina Dahilerin Dahisi..

TOĞAN KUTER EREN

03 Aralık 2017, 00:07


İslam kaynaklarının Eş-Şeyh ül-Reis diye söz ettiği bilgindir.
13. yüzyıl düşünürlerinden Roger Bacon’a göre felsefenin sultanı ve lideri olur. Aynı zamanda jeolog, fizikçi ve kimyacı, ruhların hekimi ve müzikologdur. Ayrıca bir gök bilimci, eczacı, şair ve devlet adamıdır.

İbn Sina, Buhara yakınlarındaki Afşan şehrinde 980 yılında doğdu. Babası buraya Belh şehrinden göçtü, ardından Buhara şehrine yerleştiler. Annesinin ismi Yıldız, babasınınki ise Abdullah’dır. Buhara’ya göç ettikten sonra babası Abdullah, Samanoğulları devletinde katiplik yaptı ve üst düzey devlet işlerinde bulundu. Babası üst düzey devlet memuru olduğu için evlerine de devletin üst düzey alimleri, devlet adamları girip çıkıyordu. Onlardan küçük yaşlarda ders almaya başladı, kısa zamanda yüksek zekası ile parladı, daha 14 yaşındayken hocalarından daha bilgili hale geldi ve o yaşlardan itibaren de aktif hekimlik yapmaya başladı.

16 yaşındayken, tıp alanında ilerleyip mikroskop daha keşfedilmemişken gözle görülmeyen canlıların yani mikropların hastalıklara sebep olabileceğini keşfetti ve bunun ışığında hastalıkları bulaşıcı ve bulaşıcı olmayanlar olarak ayırdı.

997 yılında Sasani emiri Mansur’un oğlu Buhara prensi Nuh bin Mansur’un hastalığını tedavi edip özel doktoru oldu. Bunun karşılığında para yerine zengin Samani kütüphanesinden istediği gibi yararlanma hakkı verildi.

Saray kütüphanesinin yanması, düşmanları tarafından iftiralara uğraması, emirin ölmesi, Samanilerin Gaznelilere yenilerek yıkılması, babasının vefat etmesi gibi olayların peşpeşe gelmesi sebebiyle uzun yıllar göç etmek durumunda kaldı. Maddi durumunun kötüleşmesinden dolayı zaman zaman destek olacak bir devlet aradı, en sonunda Harezm bölgesine yerleşti. (Harezm bölgesi; Ceyhun nehrinin olduğu; şimdilerde İran, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan sınırlarının bulunduğu bölgedir. Aynı zamanda burada bir de Harezm şehri var, burası da şu an Özbekistan sınırları içinde bulunmaktadır.) Burada yaşayanlara Harzemşah denilirdi, bir süre sonra da bu bölgede Harzemşahlar devleti kuruldu. (Ek bilgi: Burası dünyanın en eski sulama sistemlerine sahip yerleşim alanıdır.)

Burada tabiplik yaparken üstün hizmetlerinden dolayı kendisine vezirlik verildi. Çeşitli ilim dallarında çalışmalar yapmaya devam ederken Gazneli Mahmut, dönemin âlimlerini huzuruna çağırdı ve kendisi gitmemekte ısrar edince durum tehlikeli bir hal aldı. Bu yüzden de davete gitmeyen arkadaşıyla birlikte saraydan kaçtılar. Yolda ise yanındaki arkadaşı vefat etti.

Sonunda Cürcan (Cürcan şehri, Hazar Denizi’nin hemen yanında bir şehirdir) şehrine gelip burada çalışmalarına devam etti. Burada hayatının geri kalanında yanında olacak bir talebe edindi: Ebu Ubeyd el-Cüzcani. Bu talebesine bildiklerini sistemli olarak öğretmeye başladı. Daha sonra buradan da ayrılarak Hamedan’a gitti. Burada da vezirlik gibi önemli görevler yaparken ilimle uğraşmaya devam etti. Emir öldükten sonra ise İsfahan’a yerleşti. Buradaki emirle yakınlığından sonra seferlere katılmaya başladı, katıldığı bir sefer sonrası yakalandığı kolik hastalığından 1037 yılında 57 yaşındayken vefat etti.[12]

Hayatından kısaca böyle söz edebiliriz, peki bize ne bıraktı?
İbn-i Sina yaşamı boyunca 150 eser yazdı.
Bunların hepsi elbet sadece tıp alanında değildir. Matematikten astronomiye, kimyadan fiziğe, hatta musikiye kadar birçok alanda eser bırakmıştır.
Asıl şanını tıp alanında kazanan İbn-i Sina’nın bu alandaki temel eseri ise kısaca Kanun olarak bilinen ‘El-kanun fi’t-tıb’tır. Bu eser 12. yüzyılda Latince ’ye çevrilince Avrupa’da büyük bir şok etkisi yarattı. Tıpla ilgili önceden bilinenleri, büyük alim denen insanları yıkıp geçti. 700 yıl kadar da Fransa başta olmak üzere Avrupa’da baş tıp kitabı olarak okutuldu. Halen de Paris tıp fakültesinde baş kitaplar arasında geçmektedir. Ayrıca Paris tıp fakültesinin konferans salonunda asılı 2 tıp büyüğü portresinden biri de İbn-i Sina’dır. İbn-i Sina, döneminde pek anlaşılamadı çünkü bilim insanlarının ona yetişmesi yüzyıllar aldı.

Bizim İbn-i Sina ile tanışmamız ise 2014 yılına denk geliyor. Bahçeşehir Üniversitesi’nin girişimleriyle, "Kanun" adlı eseri Latince'den Türkçe'ye çevrildi. Halbuki eser Arapça yazılmıştır. Sanırım biz,1000 yıl kadar geç kaldık.



[12] – İbn Sina, Metafizik (çev. Ömer Türker-Ekrem Demirli), İstanbul: Litera Yayıncılık, 2013

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.