Kurda kuşa aş diye başladı, ata tohumlarının bankasını kurdu

BURSA ARENA / Haber Merkezi

Nardane Kuşçu: Ben bir ömür bu tohumların peşinden koştum. 1200’ü aşkın ata tohumu çeşidimiz var. Yabani ota zehir atarak yok edersek olmaz. Eğer nefes alamıyorsak, suya, doğaya sahip çıkmıyorsak her şey sizin olsa neye yarar.

Okul bahçeleri betona dönüşürken o çocukların toprakla haşır neşir olmasını çamura bata çıka büyümesini önemsemiş. Emekli bir ilkokul öğretmeni. Yörük bir ailede doğmuş, babaannesinin peşinden kurda kuşa aş diye tohumlar biriktirmiş. Şimdi 1200’ü aşkın ata tohumuyla gözü gibi baktığı bir tohum bankası kurmuş. "Nar anne" olarak anılan Nardane Kuşçu, Kocaeli'nin Kandıra ilçesinde kurduğu Narköy Çiftliği’nde hem çocuklara ve ailelere doğa ile iç içe olmanın önemini anlatıyor,hem organik tarım hem de turizm işi yapıyor.

Narköy’ün giriş felsefesinin “Düşü olmayanın işi de olmaz” olduğuna işaret eden Nardane Kuşcu ile Narköy’ü ve yaptıklarını konuştuk.

Nasıl bir ailede doğdunuz, doğayla tohumla yolunuz nasıl kesişti?

Türkmen Yörük bir aileden geliyorum. Gelip Adana'ya yerleşmişler. Babaannem Kurtuluş Savaşı zamanında çiftlik yönetiyormuş. Galiba kendime onu örnek aldım. Babaannemin peşinde giderek kurda kuşa aş atacağım diye tohum toplardım. Kurda kuşa aş olsun diye pamuk tarlalarında pamuğun içine karpuz, buğday, fasulye, börülce tohumları atardı babaannem. Şimdi çok ciddi bir tohum bankamız var.

Ayrıca yörükler dağda buldukları yabani bitkilerden çok şey üretiyorlar. Bir de ailem doğaya, okumaya, teknolojiye, eczacılığa meraklıydı. Çocukluğumuzda gök yüzüne bakmadan uyumazdık. Belki o yüzdendir ki çok düş kurardım.

- Sonra ilkokul öğretmeni olmuşsunuz bu da o düşlerden mi?

Hayır aslında ben öğretmen olmayı istemiyordum. Babam öğretmen okuluna girmemi istedi. Hatta sınava girdiğimde bilerek matematik sorularını yapmamıştım. Sonra mülakat ve kompozisyon sınavı olurdu. O sınavlardan başarılı olunca öğretmen oldum. Çok da sevdim bu mesleği. Sonra öğretmenliğin de bir tohum olduğunu anladım. Her çocuk bir tohumdu. Hep gecekondu tarzı ya da dezavantajlı bölgelerde öğretmenlik yapmayı seçtim.

DÜŞÜ OLMAYANIN İŞİ DE OLMAZ

- Narköy’ü nasıl kurmaya karar verdiniz?

Ailelerin çocukları için bir tek dertleri var, o da hangi okulu kazanacakları. Çocuklar kitap okumuyor, teneffüse çıkmıyor, tüm okul bahçeleri beton olmaya başlamıştı. Bu kadar doğadan kopuk olmak beni delirtti. 1996’da doğum günümde kızım bana bir anı defteri almıştı. Onun giriş sayfasına organik bir çiftlik kuracağım düşü vardı. Kurumlar da aileler de gelecek. Birlikte ekeceğiz dikeceğiz, ezber bozan eğitimler yapacağız. Narköy’ün ilk cümlesi “Düşü olmayanın işi de olmaz”. 1996’da emekli oldum. 2002 yılında Nar Eğitim ve Danışmanlık’ı kurdum. Amacım aileler ve çocuklarla çalışmaktı. Sonra da anı defterimdeki düşüm biraz daha olgunlaştı ve Narköy’ü kurmaya karar verdik.

Yüreğimi heyecanlandıran bir yer aradım. Sonra Kandıra’daki araziyi görünce burada karar kıldık. Bölgedeki insanlarla çok iyi anlaştık. Tarım, eğitim ve otelcilik yapıyoruz. Burada kimyasal kullanmayız. Yağmur sularına kadar toplarız. İçinde karacalar yaşar. Önce kapalı balkonda fideleri yetiştirdim.

- Sonra çocukluğunuzda topladığınız tohumlar burada mı toprakla buluştu?

Tabi ki o tohumlardan da var. 1200’ü aşkın ata tohumu çeşidimiz var. Yabani ota zehir atarak yok edersek olmaz. Yabani bitkiler tabiatın öz çocukları ve bizim öğretmenlerimiz.

Ben bir ömür bu tohumların peşinden koştum. Tohumları genellikle kadınlar toplar. Saçlarının arasında bile tohum taşırlar. Eskiden okul bahçelerinde tohumlarıe çocuklara öğretirdik. Artık gidecek yer kalmadı. Ekoloji olmadan olmaz. Kurdun kuşun hakkı var. Çoluğun çocuğun hakkı var bu doğa üzerinde.

ONLAR DA BENİM GİBİ YÖRÜK

- Daha çok hangi tohumları topluyorsunuz?

Tohum daha çok kadın eliyle toplanır. Eskiden saçlarının arasında bile tohum biriktiren kadınlar vardı. Tohumlar da benim gibi yörük diyorum. Bir taneden bir avuç tohumdan çoğalttığım çok şey var. Tohum toplamaya hep devam ettim. Evde, saksıda, duvarda onlar var çünkü tohumun bankası toprak. Hiç ekilmemiş topraklara ektim. Tanzanya’ya bile arkadaşlarımla tohum göndermişliğim var. Çocukluğumun domates tohumu var. Çin börülcesi... Türkiye’yi geziyorum tarım ürünleri depolarda çürüyor. Sora ithalat yapılıyor. Bu adil değil. Bu bu ekosisteme değer verdiğimizde tüm bunlara ihanet ettiğinizde ilk kaybedecek bizleriz. Tarım toprağına gidip bina yapıyorsun geleceğini kendi elinle öldürüyorsun. Eğer nefes alamıyorsak, suya sahip çıkmıyorsak, doğaya sahip çıkmıyorsak alemi cihan olsak neye yarar.

Genetiği ile oynanmış ürünü alıp ekiyorsun ama kendi ata tohumunun pazarlamasını yapamıyorsun çünkü yasak. Bu durum adil değil.

- Pandemi ile herkes kırsala yerleşme hayali kurmaya başladı. Bu iş o kadar kolay mı, sizin bu işteki ana amacınız ne?

Eğer insan, köylülerle bir araya gelemiyorsa ve coğrafyayı yok sayıyorsa bu iş yürümez. Ekoköyler böyle yıkıldı. Ben köyde doğduğum, dağları, tarlaları bildiğimden benim için kolaydı. En öncelikli hedefim çocukların tohumları ekmeyi ve üretmeyi öğrenmesi. Gıdaya erişim her canlının hakkıdır, her evde bir tohum bankası olmalıdır. Kadın emeğinin görünmez kılınması beni çok rahatsız ediyor. Bunun çok mücadelesini verdim.

- Topladığınız tohumları nasıl koruyorsunuz?

Topladığımız tohumları saklamak için çiftlikte özel bir oda kurduk. Burası çiftliğin adeta kalbi gibi. Tohumları saklayabilmek adına 14 derece sıcaklıkta, yüzde 40-50 nem oranına sahip bir oda yaptık. Maydanoz biber gibi tohumlar uzun süre dayanır. Ama içinde karbonhidrat olanlar uzun süre dayanmaz. Eski yöntemlerle saklama koşullarını da uyguluyoruz. 

(Cumhuriyet)

Anahtar Kelimeler:
Ata Tohumları
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.