Geçenlerde üç harfli bir markette çalışan genç kızın baygınlık geçirdiği görüntüler basına yansıdı. Sandalye bile verilmeyen kasiyer kız “bedenim artık dayanmıyor” diyordu. Başka bir görüntüde de bayılan kasiyer kız başını tezgaha çapmıştı. Bu durum karşısında “prof” ünvanlı bir öğretim üyesi şu yorumu yapıyordu:
"Kadınlara çalışma hayatını özgürlük diye yutturdular. Evinden, çocuğundan ve çoğu zaman mahremiyetinden koparılmış depresif kadın tipi. Modernite kadını özgürleştirme kisvesiyle köleleştirdi ve kapitalist sistemin acımasız mesai saatlerine düşük ücretli köle yaptı.
Yaşlanan nüfus, annesini göremeden büyüyen çocuklar, çocuğunu göremeden büyüten anneler, yaşanamayan aile hayatı, kendine yabancılaşan kadın ve daha nice sorunlar."
Mesele Kadın Meselesi Değil Emeğimizin Değerinin Bilinmesi
Bu adama "cahil cahil yazıyor" desek naif kaçar. Vicdansız ve eleştirdiği kapitalizmin adamı. Çünkü:
1. Günde 8-10 saat ayakta (sandalyesiz) çalışmaya erkeklerin de bedeni dayanmaz. Kendisi erkek olarak 8 saat ayakta ders anlatsın da görelim! Üstelik nerdeyse hepimiz reyondaki salçayı bulamayınca bu görevlilere kızıyoruz. Artan fiyatlar karşısında hıncımızı kasiyerden çıkarıyoruz. Günlük hayatın sıkıntısını onlardan çıkarmıyor muyuz? Okulda da veli, öğretmenden çıkarıyor! Kim alttaysa ezmeye çalışıyoruz.
2. Kadın çalışmayla daha da özgürleşir. Neden erkeğin "evin geçimini ben sağlıyorum" baskısında olsun!
3. Bu adam düşük ücret konusunda sendikal görev mi alıyor, meydanlarda mı? Hayır. Kapitalizmin hangi yöneticisine, kalemşörüne itiraz etmiş! İstediği, kadını eve kapatan, erkeğin hizmetçisi yapan kapitalizm.
4. Çocuklar babasını da göremeden büyüyor. Dahası eşler birbirini, akrabalarını, arkadaşlarını göremiyor.
Özetle uzun çalışma saatleri, düşük ücret, enflasyon, ekonomik belirsizlik, güvencesiz iş karşısında daha garantili hayat için fazla yapılan mesailer, ek işler hepimizi birbirinden uzaklaştırıyor, geriliyoruz. Doğamıza, emeğimize yabancılaşıyoruz.
Bunun erkeği-kadını yok, emeğimizi sömürenler ve emeğine, onuruna sahip çıkanlar var. Mesele sistem meselesi. Kapitalizmin alternatifi Sosyalizm'dir. Marksların, Leninlerin "Ya Sosyalizm Ya Kölelik" dediği şey çok doğru. İnsanlık maalesef ezile ezile bunu daha çok anlıyor. Emeğimizi savunan sendika, dernek, partilerde olacağız Sızlanmayla, kahretmekle, ahrette yakasına yapışmayı beklemekle olmuyor. Örgütlü mücadele edeceğiz.
Emeğe sahip çıkmayanlar milli güvenlik sorunu yaratır
Emeğinin karşılığını alamadığı, horlandığı için insanlarımız başka ülkede yaşamak istiyor. Emekçiye düşük ücret, güvencesiz iş, sandalye bile verilmeyecek kadar vicdansızca ve uzun çalıştırılan, horlanan insanlar milletine, ülkesine, devletine küsüyor. Emeğe sahip çıkmadan insanları vatanına, milletine, devletine bağlı kılamayız.
Kamu işçi sendikaları, düşük zam önerisi karşısında grev kararı alınca Cumhurbaşkanı, grev kararını “millî güvenliği bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle iki ay süreyle erteledi. Bu karar anayasa ile güvence altına alınmış olan demokratik, sendikal hakkın kullanımını engellemenin yanı sıra millî birliğe de zarar vermektedir. Ülkemiz AB, ABD emperyalizmi ve İsrail kaynaklı tehditlerle karşı karşıya iken millî birliği sağlamak önemlidir. Hayatına kahreden, devletine, ülkesine soğuyan, yabancılaşan insanlarla milli birliği sağlayamaz ve tehditleri savuşturamazsınız. Dolayısıyla "milli güvenlik" gerekçesiyle grev erteleyenler milli güvenlik sorunu yaratmaktadır.