HİKMET ÖCAL yazdı: "ER Kişi Niyetine.."

Sevgili Okuyucularım,

Bugün sizlerle beni çok şaşırtan, bir o kadar da üzen iki durumu paylaşmak istiyorum.

Birincisi: vefat sonrası yapılan anonsda, vefat eden kişinin yakınları kısmında, kızı evli ise, kızının isminin değil de damadın isminin okunması..  Neyse ki, büyük bir çoğunluk böyle değil; değil ama az sayıda bile olması her şeyden önce vefat eden kişinin kızına yapılan büyük bir saygısızlıktır. Kızının adı okunmalı, hem de eşinden önce okunmalıdır, çünkü hanımefendi, vefat eden kişinin kızıdır, canıdır, damadından çok daha yakınıdır. "Cinsiyet ayrımcılığı" yapmanın hiç gereği yoktur..

Damadın bu duruma ses çıkarmayışı da ayrı bir vakadır. Beyefendi çıkmalıdır ve demelidir ki; "Neden benim ismim okunuyor da eşimin ismi okunmuyor? Ben böyle bir şey istemiyorum. Eşimden sonra ismimin okunması ise, bu ailenin bir üyesi olmam sebebiyle bana gurur verir..."
Hiç şüphe yok ki; bu durumun değişmesi gerekir.

İkincisi. yine vefat sonrası yapılan anonsta, vefat eden kişinin kendisi, oğlu doktor, doçent ya da profesör ise sanki pek lazımmış gibi bu ünvanlar pattadanak bu isimlerin önüne ekleniveriyor.. Merhum profesör.... ya da merhumun oğlu doçent....

Bu kişilerin vefat sonrası yapılan anonslarda isimlerin önüne ilave edilmesinin ne gereği var. Bu mesleki bir ayrımcılıktan başka bir şey değildir. Madem öyle; vefat eden kişi marangoz ise, yapılan anonsta isminin önüne marangoz ilavesini, ölen kişinin oğu tesisatçı ise yine ismin önüne tesisatçı ilavesini, bakkalsa bakkal ilavesini yapmamız gerekmez mi.. Bu durum diğer mesleklere yapılan bir saygısızlıktır. Bu noktada sorulması gereken soru şu olmalıdır: bir doktorun tüpçüye, bir doçentin bir kasaba, bir profesörün bir balıkçıya ne üstünlüğü vardır ki; vefat durumunda, anonsta bile bu durum anlamsızca gündeme gelebiliyor...

Toplumumuzun ne yazık ki bir kısmı, hala her mesleğin çok değerli olduğunu; o mesleği yapan kişilerin olmaması durumunda toplumun ihtiyaçlarının sağlanmasında sorunlar çıkabileceğini anlayamamaktadır. Doktor, doçent ve profesör ünvanlı kişiler de diğer meslek ünvanlı kişiler kadar değerlidir ancak onlardan bir tık dahi fazla değerli değildirler. Bu kişilerin zirveye yerleştirilmeleri son derece saçma bir durumdur. Herkes kendi işini yapmaktadır...

Çalışmaktan nasırlanan ellerin, sabahtan akşama kadar pazarlarda marul satarak çocuk okutan emekçilerin, evlerinin ekonomilerine katkıda bulunmak için başkalarının evlerini temizleyen, çamaşırlarını yıkayan başımızın tacı kadınların, atölyelerinde ayakkabı tamiri yapan ustaların, uzun saatler çalışan ancak ailelerine daha iyi imkanlar sunabilmek için fazla mesaiye kalan işçilerin, elleri boya içinde kalan ayakkabı boyacılarının doktorlardan, doçentlerden ve profesörlerden hiçbir eksikleri yoktur...

Mesleklerden ve giyim-kuşamdan önce insanda donanım deyince hiç kuşkusuz tahsilini kastetmiyorum; zira bilinen bir gerçektir ki, bazı tahsil görmemiş kişiler, farklı diğer donanımlarıyla bazı tahsil görmüşleri ceplerinden çıkarırlar.  

Herşey bir yana da ölen o insanlarımız için, dünyalık hiç bir ünvan ve kariyer düzeyi dahi anılmadan neticesinde "ER kişi niyetine" denilmiyor mu?

Saygı ve Sevgilerimle...

.....

Yazarın tüm yazıları için tıklayınız

.....

Anahtar Kelimeler:
Hikmet Öcal
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.