Türkiye’nin Irak politikası 1990’lı yıllardan itibaren çok yanlıştı. Stratejide yapılan hatayı, taktikle düzeltemezsiniz. Biz genel olarak bu hatayı yaptık. Buradan elde ettiğimiz tecrübeyle Suriye’de hata yapmamamız en azından daha az hata yapmamız gerekiyordu. Oysa Suriye’de, Irak’dan daha büyük hatalar yaptık..

Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra, oluşan otorite boşluğunda PKK güçlenmesin diye Irak’ta Barzani ve Talabani’ye gıda ve para dâhil her türlü yardımı yaptık.
Bu yardımlarla da yetinmedik. PKK’ya karşı ortak operasyonlar düzenlemek için askeri işbirliğine gittik. Kuzey Irak’da Barzani ve Talabani’nin adamları PKK’nın sınır geçişlerini engellesin diye, kendi askerimiz için bile yapmadığımız karakolları, onlar için yaptık.
Bunlar hep taktik hareketlerdi. Sonra ne oldu? Kışı bu karakollarda geçiren PKK yazın bize saldırdı.
Barzani ve Talabani bunca yardıma rağmen tek bir PKK’lıyı bile yakalayıp teslim etmedi.  Barzani ve Talabani Türkiye’nin de yardımlarıyla bölgede diğer Kürt aşiretlerine göre daha fazla güçlenerek onlar üzerinde de baskı kurdu. 

Suriye’de ise adeta akıl tutulması yaşadık.
Türkiye-Suriye ilişkileri en üst seviyede iyi hale gelmişken ve iki ülkenin liderleri aileleriyle birlikte Türkiye’de tatil yapacak kadar samimi hale gelmişken, ABD’nin dümen suyuna gittik ve ülkenin seçilmiş liderine karşı başlayan harekete destek verdik. Oysa Mısır’da adeta bütün Dünya’ya meydan okuyarak seçilmiş lidere yapılan darbeye karşı durmuştuk.

ABD bize adeta bir tuzak hazırladı.
ABD desteğiyle Suriye’de PYD’nin de aralarında olduğu 13 silahlı örgüt, “Demokratik Suriye Güçleri” çatısı altında birleştirildi. Bunların içinde PYD’nin yanı sıra Türkmen Tugayları ve ÖSO’da vardı. Güzel ve süslü açıklamalar yapıldı, “Temel amacımız Suriye halklarına karşı savaşan güçlere ve en başta da IŞİD’e karşı savaşmaktır” denildi. Irak’tan gelen, Türkiye üzerinden geçen askeri birlikler PYD’ye destek için 29 Ekim’i seçtiler. ABD bu birliğin eğitimini üstlendi. Ancak ne hikmetse bütün eğitim ve silah yardımı, şimdi terörist ilan ettiğimiz PYD’ye yapıldı. Onlarda Akdeniz’e açılan bir Kürt Devleti koridoru açmayı ABD’nin verdiği görev doğrultusunda yapmak için girişimde bulundular. 

Irak’taki Türkmenleri yıllarca yalnız bırakan ve katledilmesine göz yumarken birden Suriye’deki Bayır Bucak Türkmenlerini hatırladık. 
Rusya bölgedeki varlığını tehlikeye atan bu girişimlere karşı Suriye Devletinin yanında yer alınca bölgede dengeler değişti. Bize bir tuzak kuruldu ve Rus uçağını düşürdük. Türkiye ve Rusya ilişkilerinde savaş ihtimali bile konuşuldu.  

Suriye’den her gün Türk topraklarına yapılan saldırılar ve bir Kürt koridoru kurulması ihtimaline karşı artık harekete geçmek zorunda kaldık..; 
ÖSO ile birlikte ve Türkmen Tugayları’nın da katılımıyla Fırat Kalkanı Harekatı’na başladık.
Bölgedeki IŞİD tehlikesi ve Kürt koridoru açılmasını engelleyecektik. 
Bu harekat başladığı ilk günden beri ben şunu savundum "kendi ülkesini arkadan vuran askerlerden oluşan ÖSO bizi de satabilir.."  Nitekim öyle oldu. Türkiye’nin lojistik ve askeri desteğiyle aldıkları köyleri birkaç gün sonra IŞİD’a para karşılığı terk ettiler. Yapılan yardımları sattılar. 

Türkmen Tugayları ise ayrı bir sorun oldu.
Bunların sadece adı Tugay. Hepsinin adları eski heybetli padişah isimlerinden oluşuyor, ama birlik mevcutları bırakın tugayı, alay hatta tabur seviyesinde bile değil. Birçoğu 50-75 kişiden oluşan bölük seviyesinde birlikler. Maalesef bazı Türkmen Tugaylarını kuranlar eski sabıkalılar.. Bu birlikleri Türkiye’den yardım alarak menfaat sağlamak için kurmuşlar. Bazı Türkmen tugayının içinde ABD’liler bile var. Bunlara yapılan yardımları PYD ve IŞİD’da sattıklarına ilişkin bilgiler var. Sonuçta bazılarının muhteşem başarılı bulduğu Fırat Kalkanı Harekâtı tam bir fiyaskodur. Türkiye maalesef Suriye bataklığına çekilmiştir. 

Son olarak El Bab kentinde IŞİD, kötü hava koşullarından faydalanarak, Türk askerinin olduğu alanlara gidip bomba yüklü araçlarla saldırdı.. Maallesef burada askerlerimizin 14’ü şehit oldu 36’sı yaralandı.
El-Bab’da şiddetli çatışmaların yaşanmasının nedeni stratejik konumundan kaynaklanıyor. Eğer burası Türkiye’nin desteklediği ÖSO’nun eline geçerse, IŞİD Suriye’nin doğusuna sıkışmış bir örgüt konumuna düşecek ve PYD için ise Afrin’le birleşerek Kuzey Suriye’de toprak bütünlüğüne sahip bir devlet kurma hayali sona erecek..

Görüntüler doğruysa, bu gün internete düşen bazı bilgiler ve fotoğraflar adeta çıldırmama neden oldu.
Bu anlamsız savaştaki kayıplarımıza üzülürken, IŞİD esir ettiği iki Mehmetçiğimizi yakarak şehit ettiği görüntüleri internette yayınladı.
 
Fırat Kalkanı Harekâtı, ÖSO ve Türkmen Tugaylarıyla sürdürülemez.
Kimse benim Mehmetçiğimi, evladımı yakamaz !..


Türkiye, Fırat Kalkanı harekatını sona erdirip; “Fırat Balyozu Harekatı”na başlamalı ve İslam Dünyası’nın yüzkarası bu "emperyalist taşeronu"  çapulculara gereken dersi vermelidir. 

Bölgedeki gücümüzün ve büyüklüğümüzün farkına varalım.
Türkiye kalkan kullanacak değil, balyozu kafalarına indirecek güce sahip bir devlettir.

Biran önce Rusya ile beraber Suriye’de ateşkes sağlanmalı ve Suriye’de seçimler yapılması için uygun ortam oluşturulmalıdır. 
Türk’ün evladını saçma sapan politikalarla Suriye’ye sokup, yaktıran yöneticilerimiz, bunların gereğini bir an önce yapma vebali altındadır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Mustafa KILIÇ 7 yıl önce

Sayın Göktaş yazınız çok güzel. Ülkemizi sevme ve savunma hassasiyetinize candan katılıyorum ve sizi tebrik ediyorum. Sizinle bireysel olarak da görüşmek istiyorum. Telefonum: 0506 415 26 05. Lütfen bana telefon edin.