İran rejimi, protestoculara karşı strateji değiştirdi

Yüz günü aşkın bir süredir İran, şiddetli bir baskıyla karşılaşan değişim yaratma çabasıyla tabuları yıkan ve egemen düzenin temel sütunlarını çatlatan protestolara tanık oldu.

İran’da Eylül ortasında Ahlak Polisi tarafından ‘başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle’ gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin yaşamını yitirmesi ülke yönetimine karşı protestolara yol açmıştı.

Şarku’l Avsat’ın Fransız haber ajansı AFP’den aktardığı habere göre ajans tarafından yayınlanan analizde uzmanlar, 85 milyonluk nüfusun onlarca yıldır maruz kaldığı ekonomik gerileme ve toplumsal kısıtlamaların da ezici halk öfkesini beslediğini söylüyor.

İran, geçmişte de protestolara tanık oldu. Ancak mevcut hareket, süresi, ülkenin şehirlerine, sosyal sınıflarına ve etnik gruplarına yayılması ve rejime son verilmesi yönündeki açık talebi açısından benzersiz.

Gösteriler sırasında rejim lideri “Rehber” Ali Hamaney’in fotoğrafları yakıldı, kadınlar sokaklarda başörtüsü takmadan yürüdü ve göstericilerle güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı.

İran, Irak merkezli Kürt-İranlı muhalif gruplar da dahil, başta ABD, İsrail, Fransa ve İngiltere olmak üzere düşman yabancı güçleri, ‘isyan’ olarak tanımladığı olayları körüklemekle suçluyor. Çünkü İran, defalarca füze saldırıları ve insansız hava araçlarıyla Irak’ı hedef aldı.

İranlı yetkililer, dünyada öfkeli tepkilere yol açan ve Batılı ülkeleri İran’a yeni yaptırımlar uygulamaya sevk eden protestolarla bağlantılı olarak bu ay 2 kişiyi idam etti.

Aralık ayı başlarında İran Savcısı Muhammed Cafer Muntazeri, ‘Ahlak Polisi’nin kaldırıldığını ilan etti. Ancak kaldırılması parlamento oylamasını veya “Rehber” Ali Hamaney’in ofisindeki ‘Yüksek Kültür Komitesi’nin resmi beyanını gerektiren zorunlu başörtüsü yasasının devam eden uygulaması ortasında yurtiçinde ve yurtdışında birçok kişi bu ilana şüpheyle yaklaşıyor.

İnsan hakları ihlalleri hakkında hesap sorulması çağrısı yapan ve merkezi Londra’da bulunan ‘İran İçin Adalet’ grubunun kurucu ortağı insan hakları aktivisti Şadi Sadr, “Protestoların reformdan yana ya da ‘Ahlak Polisi’ne karşı olmadığı başından beri çok açıktı. Bunun yerine tüm sistemi hedefliyordu” dedi.

AFP’ye konuşan Sadr, “Yaşananlar, rejime karşı temel bir meydan okumadır” şeklinde konuştu. “Protestocular rejimin gitmesini istiyor” diyen Şadi Sadr, rejimin protestocular tarafından gerçek bir tehditle karşı karşıya olduğunun farkında olduğunu vurguladı.

‘Hiç bu kadar savunmasız görünmemişti’

Protesto hareketi, son günlerde azaldı. Ancak merkezi Osla’da bulunan ‘İran İnsan Hakları Örgütü’, ülkenin farklı yerlerinde her gün gösteriler düzenlendiğini söyledi.

Bu hafta başında bazı şehirlerde 100 günü aşmış gece yürüyüşlerini gösteren videolar yayınlandı. Daha sonra ülke genelindeki bazı şehirler, geçen ay güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybedenler için Erbain törenlerine sahne oldu.

İran İnsan Hakları Örgütü Direktörü Mahmud Emiri Mukaddem, AFP’ye yaptığı açıklamada “Geri dönüş yok” dedi.

Tony Blair Küresel Değişim Enstitüsü’nde İran konusunda kıdemli uzman olan Hüsrev Arabi, “İran’daki ruh hali devrimci” diyerek, son yıllarda artan sayıdaki rejim muhaliflerine atıf yaptı. Arabi, “Yetkililer, protestocuları bastırmaya çalışabilirler, ama devrimci havayı bastıramazlar” değerlendirmesinde bulundu.

İnsan hakları grupları, yargısız infazlar, yurt dışında adam kaçırmalar ve yabancı uyruklulara ev hapsinin dayatılması dahil rejimi insan hakları ihlalleri yapmakla suçluyor.

Uluslararası Af Örgütü’ne göre İran, Çin’den sonra dünyada idam cezasını en çok uygulayan ülke oldu. İran İnsan Hakları Örgütü’ne göre Tahran, bu yıl 500’den fazla kişiyi idam etti.

İran nükleer meselesi, İslam Cumhuriyeti ile Batı arasındaki önemli bir anlaşmazlık noktası.

ABD Başkanı Joe Biden, geçen hafta yayınladığı ve geçen Kasım ayında kaydedilmiş bir video aracılığıyla, İran ile büyük ülkeler arasında Cenevre’de yürütülen nükleer dosya müzakerelerinin ‘durduğunu’ söylerken, “Ama bunu ilan etmeyeceğiz” dedi.

Öte yandan İran, son günlerde Moskova ile ilişkilerini güçlendirdi. Rus kuvvetlerine düşük maliyetle Kiev ve diğer Ukrayna şehirlerine düzenlenen ve uluslararası kınamalara yol açan saldırılarda kullanılan insansız hava araçlarını sağladı.

Buna rağmen bugün İslam Cumhuriyeti’nin karşı karşıya olduğu en büyük meydan okuma, İran’ın kendi içinde.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda araştırmacı olan Kerim Seccadpur, ABD merkezli Foreign Affairs gazetesine yaptığı açıklamada, “43 yıllık İran rejimi hiçbir zaman bugünden daha savunmasız görünmedi” dedi.

‘Baskı mekanizması’

Yetkililer, gerçek mermiler kullanarak ve yaygın tutuklama kampanyalarına başvurarak karşılık veriyor. Uluslararası Af Örgütü, bu durumu ‘baskı makinesi’ olarak tanımlıyor.

İran İnsan Hakları Örgütü, 18 yaş altı ve rejim karşıtı mitinglerin bastırılması sırasında güvenlik güçleri tarafından öldürülen 64 kişi de dahil, en az 476 kişinin bu eylemlere tanık olduğunu açıkladı.

Göstericilerin bastırılması, yaklaşık 14 bin kişinin tutuklanmasıyla sonuçlandı. Birleşmiş Milletler’e (BM) göre suçlu bulunduğu taktirde idam cezasına çarptırılabilecek rapçi Toomaj Salehi ve sosyal medya hesaplarında protestoları destekleyen bir dizi gönderi yayınlayan, başörtüsünü çıkartıp protestocuların infazını kınayan aktris Taraneh Alidoosti gibi sanatsal ve kültürel isimler de tutuklananlar arasında.

Yakın tarihli bir istatistikte İnsan Hakları Aktivistleri Ajansı (HRANA), protestocular arasında 69’u çocuk olmak üzere ölü sayısının 507’ye ulaştığını söyledi. Protestolarla sarsılan 161 ilde ve 144 üniversitede tutuklu sayısı, 18 bin 533 kişi olarak tahmin ediliyor. Ayrıca çoğu göstericilerle çatışan Besic milislerinden olmak üzere 66 güvenlik gücü mensubu öldü. İran yargısı şimdiye kadar protestolarla ilgili 9 idam cezası yayınladı.

İran’daki İnsan Hakları Örgütü’ne göre yaklaşık 100 kişi, kendilerine karşı idam cezası verilebilecek suçlamalarla karşı karşıya. Emiri Mukaddem, ‘infaz yoluyla korku yayma stratejisinin başarısız olduğunu’ ve halkın öfkesini artırdığını söyledi.

Ancak Şadi Sadr’a göre tüm bunlar, rejimin devrilmek üzere olduğu anlamına gelmiyor. Sadr, “İslam Cumhuriyeti gibi bir rejimi ortadan kaldırmak çok zor bir iştir” dedi. Bu göreve başarıyı engelleyen ‘eksik unsurlara’ atıfta bulunan Şadi Sadr, bunlar arasında ‘protestocuların daha iyi örgütlenmesi’ ve ‘daha güçlü bir uluslararası tepki’ konularının da yer aldığını belirtti.

‘Kazanacağız’

1970’lerde Şah’ı devirmek için Humeyni tarafından yönetilen hareketin aksine mevcut protesto hareketinin bir lideri yok. Ancak Arabi, farklı bölgelerden protestocular için ilham kaynağı olan isimler olduğunu dile getirirken, bunların arasında ifade özgürlüğünü savunan ve Kasım ayında iki aylık açlık grevinin ardından serbest bırakılan aktivist Hüseyin Rongi’nin, cezaevinde bulunan önde gelen muhalif Mecid Tavakoli’nin ve kadın hakları aktivisti Fatıma Sepehri’nin de var olduğuna dikkati çekti.

Arabi, “Bu protestolar lidersiz değil” diyerek, çünkü eylemcilerin ‘geri dönüşü olmayan bir devrimin ortasında oldukları’ temelinde hareket ettiğini vurguladı.

Protestolar başlamadan önce tutuklanan insan hakları aktivisti Nergis Muhammedi, Tahran’daki Evin hapishanesinden ‘mücadelenin devam ettiğini’ duyurdu.

Ailesinin Avrupa Parlamentosu’na teslim ettiği bir mektupta “Kazanacağımızdan eminim” yazıyordu.

Londra – Paris / Şarku’l Avsat

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.