Gazze savaşı Biden'ın başkanlığına mı mal olacak?

Arap ve Müslüman ABD’lilerin desteğinde azalma yaşanıyor.

Gazze savaşı dördüncü haftasına yaklaşırken ABD sokakları, ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail politikasını destekleyenler ve karşıtları arasında bölünmeye başladı.

Son günlerde, Gazze'de ateşkes çağrısında bulunan gösteriler ve ABD'nin politikasına yönelik gösteriler şeklinde bir protesto ve itiraz dalgası yaşandı. Protestolar, ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir üst düzey yetkilinin, İsrail'e yönelik ‘körü körüne destek politikası’ olarak nitelendirdiği şey nedeniyle istifa etmesine kadar uzandı. Bu hareketlere karşılık olarak Ulusal Güvenlik Bakanlığı'ndan bölgede yaşananlar nedeniyle ABD'de Arapların, Müslümanların ve Yahudilerin karşı karşıya olduğu artan tehditlere ilişkin uyarılar geldi.

Aynı zamanda Temsilciler Meclisi, Biden yönetiminin İsrail'e talep ettiği acil yardımın onaylanmasını engelleyen, yirmi günden fazla süren yasal boşluğun ardından nihayet krizini çözebildi ve bir başkan seçebildi.

Şarku'l Avsat ile Asharq iş birliğinde hazırlanan araştırmada, seçimlerde Biden'a karşı olan ABD’li Arapların seçimlerdeki tutumları, ikinci bir dönem kazanma şansını nasıl etkileyebileceği, bu seçmenlerin önündeki seçenekleri ve bu konudaki ABD siyasi tutumları incelendi.

İsrail'e sarsılmaz destek

İsrail, 2022 yılında ABD'den aldığı 3,3 milyar dolarlık yardımla, bu alandaki en büyük alıcının konumunda bulunuyor. Biden yönetimi, İsrail'e acil yardım olarak 14,3 milyar dolarlık bir bütçe talebinde bulunmuştu. Ancak, bu bütçe, Temsilciler Meclisi Başkanının yokluğu nedeniyle henüz meclisten geçmemişti. Ancak, Mike Johnson'ın Temsilciler Meclisi Başkanlığına seçilmesiyle bu durum değişti. Washington Ortadoğu Politikaları Enstitüsü'nün Kıdemli Araştırmacısı Gays el-Ömeri, Johnson'ın ‘İsrail'e verdiği güçlü destekle tanındığını’ belirterek, "İlk kararlarından biri, İsrail'i destekleyen bir karar çıkarmaktı ve bu karar, Temsilciler Meclisi'nin çoğunluğu tarafından kabul edildi" dedi. Ömeri, "Temsilciler Meclisi’nde hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerde İsrail'e neredeyse mutlak bir destek var" ifadesini kullandı.

Bu duruma rağmen ‘Emgage USA’ adlı, ABD’li Müslüman seçmenlerin seçim kampanyalarını koordine eden kuruluşun CEO'su Muhammed Gula, 2015'ten beri siyasi manzaranın değiştiğini ve bu değişimin, İsrail'in geleneksel politikalarını desteklemeye devam eden ancak Filistinlilerin hakları ve ateşkes ihtiyacı gibi konularda da konuşmaya başlayan Kongre üyelerinin seçilmesine yol açtığını belirtiyor. Gula, "Ateşkes talebinde bulunan Kongre üyelerinin sayısı sınırlı olsa da İsrail'i destekleyen herkesin aynı zamanda Filistinlilerin hayatının da önemli olduğunu kabul etmesini sağlamaya yönelik çabalarımızı sürdüreceğiz" açıklamasında bulundu.

Temsilciler Meclisi'nde ABD’li Arap ve Müslüman seçmenlerin temsili artarken, Michigan Üniversitesi Arap-Amerikan Çalışmaları Merkezi Müdürü Sally Howell’in değerlendirmesi şöyle oldu:

"Senato bu temsilden çok uzak. 100 üyeli Senato'da herhangi bir Müslüman veya Arap ABD’li yok. Ancak Senato'daki bazı üyeler, İsrail'e desteğini değiştiriyor. Bir yandan İsrail'in kendini savunma hakkı iddialarına geleneksel olarak değişmeyen desteğini sunuyorlar, ancak aynı zamanda Filistinlilerin çektiği acıları ve Gazze'deki insani krizi kabul ediyorlar. Bu tür pozisyonları 15 yıldır duymuyorduk, bu yüzden Senato'da bir tür basit bir açılım var.”

Temsilciler Meclisi ve Senato'nun farklı temsil yapılarına sahip olması nedeniyle farklı duruşlar sergilediğini belirten Howell sözlerini şöyle sürdürdü:

“Temsilciler Meclisi'nde yaklaşık 16 üye ateşkes talep ediyor ve bu tamamen yeni bir durum. Temsilciler Meclisi'nde, geniş bir yelpazede konuda birbirlerini destekleyen solcu ilerici Demokratlardan oluşan bir koalisyon var ve Filistin onlar için önemli bir konu. Bu çok önemli bir şey, ancak bu üyelerin çok fazla gücü yok.”

ABD medyası ve İslamofobi

Kamuoyu yoklamalarına göre ABD’liler arasında İsrail'e geniş bir destek var. CBS ve YouGov tarafından yapılan bir ankete göre, İsrail sempatizanların oranı yüzde 51 iken, Filistinlilere sempati duyanların oranı yüzde 28. Gays el-Ömeri, ABD medyasının rolüne dikkat çekerek, bu medyanın ‘daima İsrail'e daha fazla önyargılı olduğunu’ söyledi.

Ancak, Gula, bu durumun, Emgage USA gibi kuruluşların, ABD’li Müslüman ve Arap seçmenleri ilgilendiren konularda farkındalık yaratmak ve dikkat çekmek için yaptığı çalışmaların önemini artırdığını belirtiyor. Gula’nın açıklaması şöyle oldu:

 "Wisconsin'e baktığımızda, Müslümanlardan ve ABD’li Araplardan oluşan 50 binden fazla seçmen, ülkenin gelecekteki başkanının kim olacağını belirleyecek. Michigan, ülkenin en büyük Müslüman topluluklarından birine ev sahipliği yapıyor ve 200 binden fazla kayıtlı seçmeni var. Pensilvanya ve diğer eyaletlerde de durum aynı... Bu, medya ne yansıtırsa yansıtsın önemlidir."

Howell, son zamanlarda ABD'de İslamofobi’nin arttığını belirtiyor. Michigan'ın Dearborn kentinde yaşayan Howell, Illinois eyaletinde ABD’li bir adam tarafından öldürülen Filistinli çocuk Vedii el-Feyumi'ye işaret ederek, "Müslüman toplumu üzerinde bir korku hakim. Dearborn'da insanların şu anda dışarı çıkmak istemediklerini ve korktuklarını duyuyorum” şeklinde konuştu.

Gazze savaşı ve ABD seçimleri

ABD’li Arap ve Müslüman seçmenlerin, İsrail'i destekleyen Biden yönetimine muhalefeti artıyor. Bazıları, bu politikalar nedeniyle ona veya başka yetkililere oy vermeyeceğini söylüyor. Howell, buna örnek olarak Dearborn Belediye Başkanı'nın açıklamalarına işaret etti. Belediye Başkanı'nın ateşkes ve Filistinliler için adalet talep etmeyen federal yetkililerin pozisyonlarının ‘unutulmayacağını’ söylediğine işaret etti. Howell, "Michigan'daki ABD’li Araplar ve Müslüman ABD’liler, yetkililerinin geçmişte görmediğimiz bir şekilde kendileri adına konuşmasında ısrar ediyorlar" dedi.

Fotoğraf Altı: Washington'daki Kongre binasının önünde, 18 Ekim 2023'te ateşkes çağrısı yapan gösteriler düzenlendi. (AP)

Washington'daki Kongre binasının önünde, 18 Ekim 2023'te ateşkes çağrısı yapan gösteriler düzenlendi. (AP)

‘Çok cesaret verici’ bir noktaya işaret eden Ömeri,"Dışişleri Bakanlığı'na veya Savunma Bakanlığı'na gittiğimde Arap isimler görüyorum. 20 yıl önce bu bakanlıklara gittiğimde bu isimleri görmüyordum. ABD’li Arapların siyasi sürece katılımı, yerel düzeyde veya federal düzeyde hükümette olsun, bu Arap tarafına ses veriyor" dedi. Ancak Ömeri aynı zamanda şu noktaya dikkat çekti:

"Filistinlilere olan desteğin çoğu, Demokrat Parti'nin sol kanadından geliyor. Bu, Demokrat Parti içinde çok önemli bir ses yaratıyor, ancak diğer taraftan, bizi siyasi haritanın tek bir akımına ait bir topluluk olarak görmenin çok tehlikeli olabileceğini belirtmek önemlidir... Bu, iki ucu keskin bir bıçaktır."

ABD’li Arap ve Müslüman topluluğunun sosyal açıdan muhafazakâr olduğunu söyleyen Gula "Ancak siyasi süreç ve mevcut siyasi ortam nedeniyle, şu anki gerçeklik gereği daha çok Demokrat Parti'nin içine giriyoruz” dedi. Mevcut durumun değişebileceği konusunda uyaran Gula, "Bu topluluk içinde bugün ihanet duygusu var. Bu duygu, Demokrat Parti yönetiminin İsrail'i destekleyen tutumundan kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı. Gula, kuruluşu tarafından yaptığı bir anketin sonuçlarını paylaştı. Ankete göre, 2024 başkanlık seçimleri bugün yapılırsa, kayıtlı Müslüman ABD’lilerin yüzde 5,2'si Biden'a, yüzde 15'i Trump'a, yüzde 53'ü üçüncü bir adaya oy verecek ve geri kalanı oy kullanmayı reddedecek. Gula sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biden yönetimi, ateşkes talep etmek ve Filistin halkının kan dökülmesini durdurmak için harekete geçme sorumluluğuna sahiptir."

Çifte standart?

Ömeri, ABD'nin, Gazze Savaşı'na yönelik tutumunun, Ukrayna Savaşı'na yönelik tutumundan farklı olması nedeniyle ‘çifte standart’ uyguladığı yönündeki suçlamaların arttığını belirtti. Ömeri konuya dair şu açıklamada bulundu:

“İnsan hakları hakkında konuşmak bir yana, farklı uygulamalara başvurmak sadece Demokratların sorunu değil. George W. Bush yönetimi, en çok birlikte çalıştığım ve insan hakları hakkında konuşan yönetimdi... Ancak çıkarlar değerlerle çatıştığında, çıkarlar her zaman kazanır. Askeri veya dış politika kararlarını alırken, kuru sözler veya umutlar bir faktör değildir."

Howell, bu açıklamanın, yönetimin tutumları nedeniyle ABD’li Arap ve Müslüman topluluğunun ‘ihanet’ hissini engelleyemeyeceğini söyledi. "Siyasi kurum tarafından terk edilmiş hissediyorlar, özellikle de kendilerini temsil etmeleri için seçtikleri yetkililer tarafından... Michigan'da en azından Müslümanlar ve Demokrat Parti arasındaki bu çatlağı düzeltmek için ne gerektiğini bilmiyorum" dedi.

Şarku'l Avsat / Washington

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.