Büyük deprem acılarının her dönem yaşanacağı apaçık bilinmesine rağmen gösterişli rezidansların bile ayakta kalmadığı görüldü.. İnsan ve canlılara duyulması gereken saygı konusunda, yürekleri zemheri soğuğu yapsatçılar kaçamadan yakalandı. Hangi sayıda can kaybının olduğu belli bir süre sonra açıklanacak.. Ancak tablo çok ağır ve vahim..

Özellikle 1999 depreminden sonra alınması gereken dersi hiç çalışmamış, sınıfta kalmış yapsatçılar var.. İnsanı yaşatma onurlu madalyası yerine, alınlarında yaşamları boyu taşıyacakları kara bir leke ve şimdi haklarında verilecek ağır cezalar olacak..

Depremlerde dini, siyasi, etnik ya da diğer farklı görüş sahiplerinin birbirlerini suçlayan acımasız, sert ve keskin görüşlerini duyarak ürperiyorum.. Bu doğruya yaklaşma veya uzaklaşma açısından her iki yönlü etkileri olan bir durum da yaratıyor. Ancak kayıplarımız arttıkça, ülkemiz ve hepimizin içi dağlanırken, "suçlama zehir dili" yerine, odaklanmamız gereken tek nokta “yıkılmaz deprem konutları” yapımını tamamlamaktır. Maliyeti ne olursa olsun.. Bu alandaki başarıları ile dikkat çeken 10 ildeki 133.000 TOKİ konutlarından hiç yıkılan olmadığı belirtiliyor.. 1 Yıl içinde yenileneceği söylenen konutların bu ileri teknikle yapılması yeni felaketleri önleyecektir. Hiç vakit geçirmeden diğer tüm bölgelerdeki eski konutlar da yenilenmelidir..

Japonya gibi ülkelerin kullandığı ileri teknolojik deprem malzemelerinin yapı tekniklerinde kullanılması da, göz önünde bulundurulması gereken bir konudur.. Yine söylüyorum ki maliyeti ne olursa olsun.. Hiçbir maliyet depremde yaşamı yitirilen bir canlıdan üstün değildir.. Jeolojik durum bu doğrultudaki yeni bir devlet politikasını hayata geçirmeyi gerektiriyor.. Gerekirse en ağır cazaların ön görüldüğü yeni bir konut imar yasasıyla..

Yapılması ön görülen konutlar, bilgi ve yurt sevgi endeksi düşük yapsatçıların insafına terkedilmeyecek kadar önemlidir..

O göçükler altında yaşamını yitirmiş her insanımız da, devletin en büyüğünden daha değersiz sayılamaz..

Devlet denetiminde yapılan 1 milyondan fazla konut yüz akıyla çıkmıştır bu depremlerden. Ulusumuzu derin acıya boğan bu şiddetli 2 deprem de içindekilere mezar olmuş konutlar, kümesten kaçan müteahhitlerin işidir.. Devletçe yaptırılan konutlar, eğer bilgiler doğruysa depremlere dans ederek çalım atan, içinde sıfır kayıp yaşanan TOKİ konutlarıdır.. Devlet eli ile yaptırılan konutlarda hiçbir can kaybı yaşanmamış ise, bu işi biz de Japonlar gibi iyi yapıyoruz demektir.. Ancak devletçe yaptırılan bu konutlar, Japonya’daki konut sektörü yönetmeliği ve tekniklerine uygun özelliklerde mi yapılmaktadır. bunu da bilemiyoruz.. Eğer 10 il içerisinde devletçe yaptırılan konutlar zarar görmemiş, can kayıpları yüzde sıfıra yakınsa, devlet büyük itibar kazanmış olacaktır..

Aklın yolu, suyu tersine akıtmayı gerektiren koşulları taşıyorsa, ona da hazır olmalıyız..

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir çok tehlikeli bir genellemedir.. Eğer küresel güçlerin elinde, depremleri tetikleyecek teknolojik olanakları varsa bile, ona da karşı koyacak sağlam konut yapma politika geliştirmiş olmamız gerekir.. İnsana hatta tüm canlılara duymamız gereken SAYGI açısından…

Sorumlularla ilgili Yargıtay'ın bir emsal kararını dikkatinize sunuyorum..

35.000'i geçen kayıp insanımız ve yaşamakta olan 85 milyon Türk Yurttaşı bunları bağışlayamaz, hoş göremez..

Hukuken gereği yapılmalıdır..

https://www.bursaarena.com.tr/images/upload/yrg.jpg

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.