150

Ülkemizde gün geçmiyor ki bizi şaşırtıp kanımızı beynimize sıçratacak bir olay olmasın. Bazı günlerde bunların sayısı artıyor. Yani sinir uçlarımızla oynanıyor. Ne zamana kadar böyle gidecek bilmem. Ama uzun süre böyle gidemez, yurdum insanı bunları taşıyamaz.

Toplumdaki 14.8 milyon insan yardıma muhtaç biçimde, yarı aç yarı tok yaşamaya çalışıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, bunlardan 3 milyon 688 bini yardım alıyor. Bir yerde ister istemez, çalışanların sırtından geçiniyor, onları sömürüyorlar.

Gençler eğitimli- eğitimsiz fark etmeden işsiz, ev genci şeklinde yaşıyor. Eğitimli işsizler bakımından Dünyada ön sıralardayız. Gençler kadar yetişkinler de işsiz. Nitekim belediyedeki işinden bir bahane ile çıkarılan beş çocuklu bir işçi, işinin yerine yerleştirilen diğer işçiyi protesto edince, belediyenin kalabalık bir çalışan gurubu tarafından fena halde dövülüyor. Bunu hazmedemeyen işçi kendini belediye önünde yakıyor, kaldırıldığı hastanede ölüyor. Bu ölümü nasıl tanımlayacağız. Belediye iktidara ait olmasaydı ne olurdu diye sormadan edemiyorum.

Gelelim ülkemizin sayılı ve yüksek puanla girilen okulundaki olaya. Nitelikli okul böyle ise niteliksiz olanı nedir kim bilir denecek bir olay! Büyük öğrenciler kendilerinden küçük öğrencileri sopalarla dövüyor, birisinin kulak zarı patlıyor, çocuklar yara bere içinde kalıyor. O çocukların ailelerinin durumunu düşünmek bile istemiyorum. Sonrası malum “akran zorbalığı” imiş. Böyle akran zorbalığı olmaz. Bu, sindirme, hatta öldürmeye teşebbüs. Nitekim başka bir sözde “akran zorbalığı” olayında yatağa bağımlı kalan öğrenci var. Okullardaki bu tür şiddetin kaynağı ne olabilir? Asıl düşünmemiz gereken bu!

Sokak hayvanlarımıza gelince her biri toplatılıp öldürülüyor. Maksat dikkatleri başka yöne mi çekmek acaba? Avrupa’nın iyi olan neredeyse hiçbir şeyini almazken, sıra hayvansız sokaklarına mı geldi? Sokakları fareler, yaban hayvanları bassın diye mi? Üstelik Avrupa’nın birçok ülkesinde sokak hayvanları var.

Kediler İstanbul’un simgesi, turist çekme aracı. Yabancılar bu konuda videolar çekti, kitaplar yazdı. İskandinav ülkelerinden birisi İstanbul’dan esinlenerek başkent sokaklarına kedi koydu turist çekmek için. Bu durum kendi ayağına kurşun sıkmak değilse nedir? Veterinerlerin de çipsiz hayvanlara bakması yasaklanarak, görevi yaşatmak olan bu meslek grubuna görev dışı emir verilmeye çalışılıyor. Canlıların tümü dinimizce kutsal değil mi?

Bunlar bilinçsizlikten mi, eğitimsizlikten mi, çürümüşlükten mi, rantiyecilikten mi oluyor? Sanırım hepsinden.. Umalım ki çeşitli itiraz kıvılcımları yangına dönüşmeden, yanlışlıklar fark edilir ve düzeltilir. Sinir uçlarımızla daha fazla oynanmaz.

Tolstoy; “insan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır” demiş. Biz de sadece canlı değil, gerçek birer insan olalım!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Hasan Şahin 49 dakika önce

Aynen katılıyorum. Teşekkürler.

150