Milli Eğitim Bakanlığı, Öğretmenlik Meslek Kanunu gereği öğretmenlere 19 Kasım günü Kariyer Sınavı yapacak. Bu konuya, Ekim ayında iki defa köşemde yer verdim. Yanlış yapıldığını, uygun olmadığını, pek çok sorunlara ve sıkıntılara sebep olacağını yazdım. Bedelinin ağır ödeneceğini örnekler vererek ifade ettim, Eğitim camiasından, ilgili olanlardan, sosyal medyadan memnun ve taraf olanına hiç rastlamadığımı belirttim. Durum böyle olunca, yapılmasında ısrar edilmesini de anlamış değilim. “Başka hesaplar mı var?” diye kalbimi bozmak zorunda kaldım.
.
Sınavdan önce bu yazımda konuyu bir defa daha ele almamın önemli olacağını düşündüm, Çünkü, ileriki zamanlarda yaşanacak sorunları ve sıkıntıları “ben söylemiştim” deme hakkına sahip olmalıyım. Bunun için bu sınavın yanlış olduğunu (uygun olmadığını) belirtmek ihtiyacı duydum. Ayrıca, sıralayacağım sorularımın karşılığının (cevabının) nasıl olacağını da merak ettiğimi söylemiş olayım.
Milli Eğitimimizin pek çok sorunu ve sıkıntısı varken "Öğretmenlere Kariyer Sınavı" yapması bana hiç de mantıklı, akıllıca bir iş gibi gelmedi.
Öğretmenlere kariyer sınavı yapmanın anlamına ve amacına bir açıklık getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Neden mi?
Sayın Bakanım, problemi çözmek için konuya hakim olmak gerekir. Ben, yaklaşık 30 yılı müdürlük olmak üzere 40 yıllık eğitimci olarak bu sınavın yapılmaması gerektiğini söylemek istiyorum.
“Sınavla Kariyer Olmaz” diyeyim de sınav sonucuna göre “Öğretmenler Odasında” öğretmenlerin birbirlerine bakışının, tavrının nasıl olacağını ile ilgili durumlara “empati” yapılmasının gerektiğini özellikle ve öncelikle belirtmiş olayım.
Ayrıca öğretmenlik, sadece bilgili olma (ezber ve bilgi hamallığı) mesleği değildir. Bilgiyi kullanma, kavratma, aktarma, öğretme ve yaşatma yani "hayata hazırlama" mesleğidir. Devleti yıkmak için devletin temeline dinamit üreten bilgiye sahip kimyager olmanın bir anlamı var mıdır?
.
Sayın bakanım, refah seviyesi yüksek olan gelişmiş ülkeler, eğitime ve öğretmenlerine verdikleri değerin, önemin neticesinde sorunlarını ve sıkıntılarını en alt seviyeye indirmişlerdir. Bizde durum çok farklıdır. Oturmuş, kalıcı, etkili, verimli, faydalı bir eğitim sistemimiz yok. Makineleştiren ve monotonlaştıran sınava, nota, puana, rakama dayalı yani “4 veya 5 şıktan doğru olanı bulmaya” yönelik eğitimimizin anlamını ve amacını anlamak gerçekten çok zor. Dolayısıyla, öğrencilere yapılan sınavlar kronik bir vaka iken öğretmene sınav yapmanın vahim neticelerini hesap etmek gerekir.
.
Sınav, sınav, sınav, inanın bıktırdı. Sınavın kaygı, kaos, endişe, stres, sıkıntı...vs yaşatmaktan başka hiç bir işe yaramadığını anlayalım artık...
İtibar (saygınlık) yönüyle öğretmenin hatırlanması, gereken değerin verilmesi gerekliliği de unutulmamalıdır. İnsan yetiştirmek çok farklı bir duygudur. Yetiştirmek için verdiğiniz emeğin bilinmesi de ayrı bir mutluluktur.
Milletin ve memleketin manevi mimarları olan öğretmenlerimize ilginin ve sevginin ihmal edilmemesi gerektiği bilinmelidir. “Öğretmenler ne iş yapıyorlar ki, tatilleri de maaşları da çok…” diyen milletvekilinin ülkeyi yönettiğini söylesem ne demek istediğimi anlamışsınızdır diye düşünüyorum.
Atatürk’ün, “Öğretmenin maaşı, cumhurbaşkanı maaşından az olmasın” demesi ne kadar anlamlıdır. Eğitime, öğretmene, ilime, bilime değer vermek işte budur.
Sayın bakanım, şu sorularıma cevap (çözüm) bulmak, bu sınavın gereksizliğini ortaya koyacaktır.
1) Öğretmenlerimizin birbirlerine bakış açısı, yaklaşımı nasıl olacaktır? Bunu bilmemiz gerekmez mi?
2) Sınavda başarılı olamayan öğretmenlerimizi, öğrencilerimizin nasıl değerlendireceği de göz önünde bulundurmak zorunda değil miyiz?
3) Sınava girmeyen öğretmenlerimizin gerekçeleri dikkate alınacak mıdır? (Bu öğretmenlerimizin, öğretmen arkadaşlarına ve öğrencilerine karşı "ben sınava girmedim" savunması ne kadar gerekli, geçerli ve etkili olacaktır?)
4) Mesleğinin ilk yıllarını yaşayan "idealist öğretmenler" için sınavdaki başarısızlığı kırgınlık, küskünlük, pişmanlık, ümitsizlik ... vs gibi sosyal ve psikolojik durumları, duyguları ve davranışları yaşamasına sebep olacağı ihtimalini bilmemiz gerekmez mi? Aksi takdirde eğitim adına “kayıp” yaşanacağı gerçeğinin hesabı yapılmış mıdır?
5) Kariyerin, liyakatın, kalitenin, tecrübenin sınavla ölçülmesi mümkün müdür? Ölçü aracının birimi “doğru şıkkı bulmak” mı olacaktır? Böyle bir sınav, öğretmenin değerini ifade edecek midir?
6) Sınav sonucundaki durumlara göre öğrencilerin, velilerin öğretmeni isteme veya istememe tercihlerine çözüm bulmak mümkün olacak mıdır?
7) Böyle bir sınavın ailede, çevrede yansıması nasıl olacaktır? Yani, öğretmen ailede, toplumda mutlu, huzurlu, başarılı ve sosyal olabilecek midir? Sağlıklı bir ilgi, sevgi ve iletişim sağlanabilecek midir?
8) “İnanmak, güvenmek ve samimiyet” önemli değerlerdir. KPSS gibi ya sorular çalınırsa veya sızdırılırsa durum ne olacak? diyerek bir hatırlatma da yapmış olayım.
Daha pek çok soru sormak, sebep söylemek mümkündür.
“Peki nasıl olacak” derseniz, en güzel uygulama, 10, 15, 20 yıla göre tecrübe, kariyer, liyakat unvanı vererek onurlandırmak olacaktır. Eğitimde moral ve motivasyon gereklidir.
Sayın bakanım, söz olarak size acizane bir teklifim ve tavsiyem olacaktır. Eğitimde unutmamanın ve unutulmamanın adı efsaneleşmektir. Öğretmenler, birer destan, masal kahramanlarıdır. Bu sınavı iptal ederek öğretmenler için bir “efsane” olun derim...