Ekonomik durum ve göstergeler tablo ve grafikler kullanılarak açıklanır. Genelde ne idi şimdi ne oldu zaman serisi olarak grafikle gösterilir. Neden oldu ve gelecekte ne olacak yorumları yapılır. Ekonomiyi yönlendiren ve yönetenlerin amacı ise toplumun ihtiyaçlarını karşılaması için çaba gösterme zorunluluğudur. Gelir artışına bağlı olduğundan ihtiyaçların hepsini aynı anda sağlayamayacağı içinde belirli tercihler ve sıralamalar yapmaktadırlar. Bunu nasıl yapacaklar? Sorusuna cevap vermek için önce piyasa hareketi nedir onu anlamakta yarar var.

(Bu grafikte T ler denge taleplerini, F ler ise denge fiyatlarını göstermektedir.)

Mal ve hizmet piyasalarında talep ve arz eğrileri görülüyor.

Yukarısı pirinç piyasasını göstersin. Fiyat arttıkça pirinç talebinin azaldığı görülmektedir. Aynı zamanda arz da azalmaktadır. Piyasadan çıkan pirinç satıcılarının ellerinde boşta gezer bir sermaye miktarı oluşacaktır. Eğer piyasada diğer ürün fiyatlarında da değişiklik olursa o sermayelerinde bir kısmı boşa çıkacaktır.

Peki bu paraların sel olup ekonomiye zarar vermemesi için ne yapılmalıdır?

Yapılabilecek ilk işlem para hareketini engellemektir. Bu nedenle Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamakla yükümlü kılınmıştır yani görevlendirilmiştir. Eğer fiyat istikrarını sağlamak elinde değil ise boşa çıkan bu parayı yönlendirmelidir. Nasıl ki Faizin diğer tanımı tüketimin ertelenmesine karşı takdir edilen nema ise tacir içinde parayı başka bir tarafa yönlendirmeden beklemesine böylece bu alandaki bilgi birikiminin yok olmasını engelleme karşılığında verilen pirimdir. Bu nedenledir ki merkez bankası için takip edilmesi gereken en önemli istatistik TÜFE endeksi olmaktadır. Programımızdaki ilk değişkenin TÜFE olma nedeni de budur. İkinci olarak ta ekonomi yönetiminin alacağı tedbirlerdir. Öncelikle eğer yurt dışı fiyatı ucuz ise fiyatı yükselen malların ithalatını teşvik yoluyla veya gümrük muafiyet yöntemi ile fiyatları düşürerek dengenin yeniden sağlanmasına yardımcı olur. Eğer iç piyasada üretilen mal ve hizmetlerin fiyatı da çok düşerse üretimin azalmaması için ihracat teşvikiyle dış satıma yönlendirerek fiyatın dengeye gelmesi sağlanır.

Hükümetlerin temel görevi, fiyat istikrarı yolu ile toplumda huzur ve güveni sağlamaktır.

Bu yönde hükümetler ip cambazı gibi elinde FİYAT denge çubuğu ile bu çubuğun uçlarına denge ağırlığı olarak asabileceği İTHALAT ve İHRACAT vardır. Bu nedenle doktora tez çalışmamda bu üç değişkene dayanmaktadır.

Diğeri yönlendirme yöntemi de ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yatırım teşvikleri ve indirimleri uygulamasıdır. Verimliliği artırmak için dışarıdan hammaddenin yanı sıra teknoloji ve teknolojik ürünlerin ithali de bu teşvik yöntemi ile sanayide de ilerleme sağlamak gerekebilir.

Bu durumda döviz ihtiyacı da bir mal gibi piyasa da en etkin yerini alır. Yani döviz bir para değil bir mal gibidir.

Döviz iki türlü İHRACAT veya DIŞ BORÇLANMA yolu ile elde edilebilir. Bu yönlendirmeler yapılırken de dikkat edilmesi gereken husus ifrada kaçmamaktır. Ölçü ne olmalıdır. Milli gelir hesabının tüketimle değil üretimle ölçüldüğü GİRDİ/ÇIKTI ANALİZİ ile yapılmalıdır. Tek bir konudaki fazla teşvik ve destek diğer endüstri kollarına zarar verebilir. Bu nedenle yukarda resmi olan 1984 yılında yazmış olduğumuz FORTRAN IV ders kitabında tam bir GİRDİ/ÇIKTI ANALİZİNİ program olarak koymuştum. Bu sıkıntılı duruma ülkemizde iki teşvik konusu örnek gösterilebilir. Hayvancılığı ve tarımsal üretimleri artırmak için verilen yatırım ve üretim teşvikleri, ihracatı artırmak için yapılan çeşitli destekler ile inşaat sektöründe sağlanan kredi destekleri örnektir. İnşaat sektörü kırsal kesimde yaşayan nesli inşaat sektörüne yönlendirdiği için hayvancılık sektörüne verilen teşviklerden yeterince fayda sağlanamamıştır. Piyasada yeterli miktarda mal olmaması fiyat artmasına neden olmaktadır. En önemlisi kamu teşviklerinin ortaya çıkaracağı ek ürün ve hizmet taleplerinin karşılanma yöntemlerinin belirlenememiş olması. Örneğin hayvancılık desteği ile ithal edilen ineklerin yiyecek ve bakıcı ihtiyaçlarının tespit edilememiş olması beklenen üretimi sağlamadı. Saman ve yem miktarının talep edilen miktardan çok az olduğu için fiyatları aşırı artmış, damızlıklar kasap malı olmuştur. Uzun süre önlem alınmayınca da süt ürünlerinde aşırı fiyat artışı olmuştur.

Fiyat artışlarının temel nedenlerinin başında enerji fiyatlarının yükselmesi gelmektedir. Sonra kamu mal ve hizmetlerine zam yapılması, havayolu ve deniz taşımacılığında liman ve antrepo, depo hizmetlerinin pahalı olması gelir. Hükümetler bazı temel ürün ve enerjide fiyat istikrarını sağlamak için sübvanse ederler. Sübvasiyonları ve transfer giderlerini karşılamak için de milli geliri artırarak vergi temin etmektir. Bunun için üretimi artırmak zorunludur. Türkiye’nin üretim girdilerinin ana maddesi dövizdir. Üretim tutarının en az%60 i döviz ile alınan mallardan veya mallarla (örneğin traktör, makine ve teçhizat, kimyasal madde v.b.) yapılmaktadır. Bu nedenle üretimin en az % 80’ini ihraç etmek zorundayız. Bunu yapamadığımız için açık kalan dövizi işçi dövizleri ve turizm yatırımları ile tamamlamaya çalışıyoruz.

Pandemi nedeniyle turizm gelirlerinin aşırı düşmesi ülkemizi sıkıntıya sokmuş cari açık artmıştır. Devletin kaynakları sübvansiyonlar yerine bireylerin gelir kaybını önlemeye yönlendirilmesine sebep olmuştur. Gelir dağılımında ki aşırı bozulma ve fiyat artışları talebi günden güne kısmış ve ithalat azalmıştır. Piyasalardan çekilen sermayeler eğer ekonomi yönetimi tarafından yönlendirilmezse birikimlerinin erimesini önlemek için finans piyasalarına yönelirler. Borsa tecrübesi hüsranla ve manipülasyonlarla bataklığa dönüştüğü için bankaya yönelirler. Faiz enflasyon karşısında yeterli değil ise bir kısmı dövize, bir kısmıda değerli madenlere yönelirler. Bu durum sağanak altında kendini korumaya almak için bir çardak altı arayışı olarak nitelenebilir. Fiyatlar yüksek olduğu için ithalatçılarda ürün ithali için döviz talebinde bulunduklarında döviz yükselmeye başlar. Döizin Para kazandırdığını gören diğerleri de alım yaparlar. İş çevreleri de ödemeleri erteleyerek bu fırsattan yararlanmaya çalıştığında piyasada durgunluk başlar. Döviz bazında ürünler ucuzlar. Bunu takip eden yabancı alıcılar aşırı alıma giderler. Buda stokların erimesine ve bir müddet sonra üretimin azalmasına ve ham madde bulamayan üreticiler işçi çıkarmaya başlarlar. İşsizlik artar.

Türkiye’de bunların dışında 1970’li yıllarının krizlerinden öğrendiği bir de sermaye toplama ve saldırma yöntemi vardır. Bir kişi veya kurum güvenilir olarak nitelendirildiğinde o kişi yapacağı ticareti ve yatırımı ilan eder. Kazandıracağı miktarı da duyurarak çevrelerden para toplar. Bunun en yaygın örneği konut kooperatifleridir. Kuyumculardır ve cemaatlerdir. Belli miktarda altın bedeli yatırırsın. O kuyumcu alır, satar veya başka işlere yatırarak yılsonunda dağıtacağı karı belirler. Genelde araba galerinin arkasındaki sermaye bunlardır.

Türkiye’de sanayicilerin çoğu siyasi etkinliklerini de kullanarak arsa ve emlak işlerine ya doğrudan ya da öne sürdükleri aracılarla yaparlar. Çoğu bu ek işlerden vergisiz kazancıyla servet oluştururlar. Bazen siyaset, bu ticareti kendi yandaşlarının yapabilmesini sağlayan bir düzenleme yaparak diğer kesimleri hınçlandırır. Örneğin halkın çiçek yağı talebini karşılamak ve piyasada ki fiyat istikrarını sağlamak için bir haftalığına mısır ithalatından vergileri ve stopajları kaldırdığının ertesi günü gemiler limana yanaştığında hedefe ulaşılmış olur. Vergi ve sigortaların gecikme afları ve yatırıma dönüşmeyen ucuz krediler bu bakımdan çok sıkıntı yaratan durumları oluşturmaktadır.

Serbest piyasa ekonomisinin birinci şartı olan FIRSAT EŞİTLİĞİ çok önemlidir. Bu hareketleri süpekülatif sermaye hareketleri olarak nitelenebilir. Bu sermayenin oluşmaması için ekonomi yöneticileri tedbir almalıdır.

İki para kullanılmıyor. Sıkıntılı dönemlerde durgunluk nedeniyle sermaye serbest dolaşım yerine serseri dolaşıma geçtiği için bu sıkıntıları yaşıyoruz. Bu nedenle dövizde diğer mallar gibi serbest piyasada değerini belirlemeli. Bir takım kişilerin ortaya çıkarak ben yatırım yapacağım ama bu döviz kuru ve faizlerle yapamıyorum palavraları iktidarları ketenpereye getirip ucuz kredilerle manüplasyondan başka bir şey değildir. Bizdeki krizleri bu tipler yaratmaktadır. Üretim anında dövizin fiyat yükselmesi fiyatları payı oranında yükseltir. Eğer payı yüzde altmış ise her yüzde on değer artışında fiyatı yüzde altı artırabilir. Bu nedenle iktidarlar kuru sabit tuttuklarında yabancı ülkelerin ekonomilerinin fiyat dengesini sağlarlar. Ellerindeki döviz stoklarını onların refahı için harcamış olurlar.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.