Eylül... Sizler, eylülü nasıl bilirsiniz, eylülde neler düşünürsünüz, eylül için ne söylersiniz bilemiyorum ama, ben, sizlere eylülün bana düşündürdüklerini, çağrıştırdıklarını söylemek istiyorum.

Eylül, resmi olarak yaz mevsiminin sona erdiğini belirten aydır.

Eylül, yaşlılara, hayatın bitmekte olduğunu fısıldayan aydır.

Eylül, yeşilin, yaprakların solduğunu (hüznü) söyleyen aydır.

Eylül, şaire şiir yazmasını hatırlatan ilham ayıdır.

Eylül, çiftçiyi hasadındaki bereketi yaşadığı bağ, bahçe, tarla işlerine çağırdığı aydır.

Eylül, mahsullerdeki alın terinin tadını, bağbozumu şenliklerinde yaşatan aydır.

Eylül, okulların açılmasıyla zil sesini, öğrencilerin sevinç çığlıklarını duyduğumuz, öğretmenlerin tatlı telaşlarındaki heyecanlarını gördüğümüz aydır...

Eylül, evet, bu güzellikler içerisinde bir başka eylül daha vardır. Bu eylül, hiç de hak etmediğimiz bir zulmü yaşatan, darağacındaki 9 yiğidi hatırlatan kara ve kahpe 12 Eylül'dür...

Eylül, bilinsin ki, takvimdeki 12. gününü sildim. Vahşetin, 40 yıldır yüreğimi yakıyor. Avucumun içinde sıkıp sakladığım kinimin bütün hırsıyla silmek istiyorum seni... Nefret söylemlerimle rahatladığımı sanmayın; yüreğimde taşıdığım derin yaraların izi gitmiyor, acısı bitmiyor. Her yıl, “keşke bir yıl 364 gün olsaydı, 12 Eylül günü olmasaydı” dediğim günler çok olmuştur.

Sizler de adı ONİKİ, soyadı EYLÜL olan KARA ve KAHPE GÜN'ü bilirsiniz. “Unutmak ihanettir” diyerek her yıl olduğu gibi, bu yıl da hatırlamak adına araştırma, inceleme ihtiyacı duydum.

İdamları, işkenceleri, sakat kalanları, aklını kaybedenleri, zalimlerin zulmünü, sürgünleri, hukuksuzluğu, keyfi yargılamaları, kurgulanmış özel mahkemeleri, fişlenmeleri, gözaltına alınma durumlarını, işten atılmaları, görevden alınmaları, vatandaşlıktan çıkarılmaları, kaçmak zorunda kalanları...vb olayları tekrar hatırlamak ve yaşamak zorunda kaldım.

Ben de o dönemin bedel ödeyen mağdurlarından biri olmama rağmen (bedel ödemeyen yok gibiydi), darağacında can veren şehitlerin son sözlerinin ağırlığı altında hep ezildim. Genç yaşta solan, biten hayatlara hep üzüldüm. İdamlarda yaşanılan durumlar karşısında gözyaşlarımı tutamadım. Kalem kıran, kırdıran diktatörlerle aynı dönemde yaşadığım için insanlığımdan utandım.

Bana, “olaylara duygusal bakıyorsun” diyebilirsiniz. Hayata dair hikayeler vardır. Romanlar yazılır dünya klasiklerinde. Şiirler anlatır şairlerin hayallerini. Masallar dinlenir Kaf Dağı'nın ardından... Bunlar birer EDEBİ eserdir. Ya DESTAN... Bu, efsanelerin EBEDİ eserdir. Sizlerin de 12 EYLÜL'de, darağacında can veren 9 yiğidin yazdığı destanı bilmenizi isterim.

Bu destan; son kez, "bir isteğin var mı?" diye sorulduğunda, "vatan sağolsun" diyen efsane kahramanları anlatır.

Bu destan; "beni senden önce assınlar, ben senin asılmana dayanamam" diyen asil bir vicdanı anlatır.

Bu destan, "katilim olmasın" diye ipini kendisi çekerek celladını dahi ağlatan bir duygu dünyasını anlatır.

Bu destan; yazdığı mektubu okuyanları gözyaşına boğan, hıçkırıklarla ağlatan, vatan sevdalısı yanık yürekleri anlatır.

Bu destan; idamının bir hafta ertelenmesini, bitiremediği Kuran-ı hatim için fırsat bilip sevinen iman ve inanç dolu bir ruhu anlatır.

Bu destan; idam edildikten sonra, mahkeme sonucunda suçsuz bulunan masumları ve mağdurları anlatır.

Bu destan, “sağ – sol dengesi, karıştır – barıştır” diyen kahpelere inat değerleri uğruna yaşamasını ve ölmesini bilenlerin ilahi kaderini anlatır.

Bu destan, “idamı imzalarken ellerim hiç titremedi, asmayalım da besleyelim mi, şartların olgunlaşmasını bekledik” diyen katilin vicdansızlığına karşılık; idamına tebessümle, dualarla giden ölümsüz ruhları anlatır.

Bu destan, iki defa idam edilen, suçsuzluğu ispat edilmesine rağmen, “biliyorum, ancak, artık çok geç, infazdan dönemeyiz” diyerek Amerika Başkanı Carter'ın, “bizim çocuklar başardı” sözünün muhatabı olan uşaklara, Türklük gururunu ve şuurunu, İslam ahlakını ve faziletini anlatır.

Bu destan, “en güçlü silah fikirdir, en güçlü fikir Türk milliyetçiliğidir” haykırışıyla ebedi hayatın sırrındaki erdemlere erenlerindir.

Bu destan; ülküyü, davayı, imanı, idealizmi, milli ve manevi değerleri, ahlakı, vicdanı, yüreği, "insan" olmayı, dünü ve bugünü anlatır.

Bu destan, sonbahar sarısının kara ve kahpe 12 Eylül sancısında, darağacındaki 9 yiğidi "unutmayacağımızı", "unutturmayacağımızı" anlatır...

Haklarınızı helal ediniz.

Rahmet dileği ve duası ile ruhunuz şad olsun, kabriniz nurla dolsun inşallah...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Ali Kaybal 4 yıl önce

Velhasıl bu destan yüreğimizdeki yaranın hala taze olduğunu hatırlatır. Mevlam bu yiğitlerin mekanını cennet eylesin inşAllah.